Babam akşam saat sekiz civarında eve geldi. Biz ise Nova ile koltukta oturmuş televizyon izliyorduk. Genevieve'in nerede olduğunu bilmiyordum. Muhtemelen yine telefondaydı.
"Kızlar." dedi babam gülümseyerek ve yanaklarımızı öpmek için uzandı. "Nasılsınız?"
Nova ona döndüğünde ben öylece televizyona bakıyordum. "Luna'nın doğum gününü unuttun." dedi düz bir şekilde.
"Luna, Tanrım! Bu gün on sekizi mi?"
Babam koltuğun etrafından yürüdü. Yüzündeki ifade suçluluğa değişmişti.
"Luna çok üzgünüm. İyi ki doğdun."
Kollarını bana uzatıp ellerimi sıcak avuçlarının arasına aldı. Babam Nova ve bana sevgisini bu şekilde gösterirdi.
Yarım yamalak gülümsedim. "Teşekkürler."
"On dokuz olduğuna inanamıyorum." dedi. "Tanrım. Çok geç değil. Hala akşam yemeği için dışarı çıkabiliriz. Herkes hazırlansın, çıkıyoruz. Genevieve nerede?"
Babam ellerini çırptı ve Nova heyecanla ayakkabılarını giymeye gitti. Ama ben onlara katılmak istediğime dair içimde en ufak bir istek bulamadım.
"Sorun değil." dedim. "Bunun için endişelenmene gerek yok. Pek dışarı havamda değilim."
Heyecanlı yüz ifadesi silindi ve suçluluk bakışı geri döndü.
"Luna, ben çok üz-"
Onu yanağından öpmek için kalktım. "Seçim dönemi." dedim sessizce. "Anlıyorum."
"Bu kızımın doğum gününü unutmak için bir bahane değil."
"Sorun değil." tekrarladım.
O gece erken yattım. Göz kapaklarım kapanana kadar pencereden yazın son, sonbaharın ilk cırcır böceği seslerini ve odamda dönen fanı dinledim. On dokuzuncu doğum günüm ne kadar hızlı başlamışsa o kadar hızlı bitmişti.
-----------------------------------
Genevieve sabah saat on civarında beni uyandırdı ve salonda Nova ile kendisine katılmamı istedi. Davetin bu gece olduğunu hatırladığımda farkındalık ve onunla birlikte gelen korkuyla mücadele etmeye çalıştım.
"Düşünüyordum da belki bu gün saçlarını düzleştirirsin." dedi Genevieve yarı sorar şekilde biz ana caddeden aşağı yürürken, Nova elimi tutuyordu.
"Beni yanlış anlama. Doğal dalgalarını seviyorum. Ama onları düzleştirmek gece için hoş bir değişiklik olur."
"Olur." dedim.
"Oje rengi olarak... karar senin. Ne istersen onu seçebilirsin."
"Siyah." dedim.
Genevieve memnuniyetsizliğini bir gülümsemeyle maskelemeye çalıştı ama tamamen işe yaramadı.
"Tamam, olur."
"Ben de siyah istiyorum." dedi Nova.
"Nova dün bana pembe istediğini söylemiştin." dedi Genevieve.
"Fikrimi değiştirdim." diye cevapladı Nova biz salona girerken elimi bırakarak.
Sabahın geri kalanı ve öğleden sonramızı bu parfümlü, havasız salonda geçirdik. Kendra -her zamanki kuaförümüz- saçlarımı yıkarken, kuruturken, röfle ister miyim diye sorarken, saçlarımdaki her bir dalga ve bukleyi düzleştirirken, tırnaklarımı kesip onları canlı bir siyah oje ile kaplarken bir yandan da manasız konular hakkında hızlı hızlı konuşuyordu. Söylediklerine cevap vermek yerinde çoğunlukla başımı salladım. Genevieve salonun karşısında oturmuş, saçlarına dalgalar yapılırken elindeki dergiyi okuyordu. Nova ise kuaför tırnaklarını törpülemeye çalışırken koltuğunda kıvranıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Evergreen [h.s] (Türkçe)
FanfictionLuna ve Harry'nin hikayesi unutulmuş bir doğum günü, kirli aile sırları ve dört mevsim yeşil ağaçlarla dolu bir ormanı bir araya getirdi. original writer @seasidestyles Thanks for your permission.