On dokuzuncu gün

61 24 9
                                    

Merhaba canlarım👋🏻
Nasılsınız? Sağlığınız yerindedir inşAllah.
Şu aralar büyümek için iyice çabaladığımın farkındasınızdır herhalde.
Ailemiz büyüsün diye sizinde desteğinize ve yardımınıza ihtiyacım var.
Bölüm şarkısı: Taylor Swift- Death By Thousand Cuts
Başlayalım 👇🏻



Uyandım. Mutlu değilim. Bu belkide burada geçirdiğim son geceydi. Ayağa kalktım. Bugün okula gitmeyeceğim. Gidip Meryem'le vedalaşacak, gezip tozacağım. Okul çıkışı saati Mert'in yanına gideceğim. Daha yeni tanıştık, ama nedense onun yanında çok daha farklı hissediyorum. Sanki... daha mutlu? İyi? Ona söylememeliydim. Pişman oldum, bilmemeliydi. Neden bilmiyorum ama böyle gerekiyormuş gibi hissediyorum. Böyle olmalıydı. Banyoya gidip rutin işlerimi yaptım. Normal bir şekilde hazırlandım, telefonumu, cüzdanımı ve anahtarlarımı alıp çıktım. Kahvaltı için Güneş'in yanına uğramayı düşünüyordum. Elime telefonumu aldım ve onu aradım. "Alo" dedi uykulu bir sesle. "Alo, kanka ben size geliyorum kahvaltı için" "sabah sabah?" "Kahvaltı ne zaman yapılır Güneş?" "Sabah?" "Tövbe estağfurullah. Kalk bi yüzünü yıka, gelince sana söyleyeceklerim var" deyip kapattım. Evet yüzüne kapattım. Cevap beklersem yapmamak için bahaneler üretirdi telefonda.

      "Meryem" "Efendim Yıldız" "ben gidiyorum" "nereye?" "Meryem. Ben başka bir okula kaydoldum. Bugün akşam gidiyorum. Sana veda etmek için geldim. Kendine iyi bak. Okula gelmeyeceğim. Hoşçakal" gözleri doldu, onu öyle görünce benim de içim burkuldu "beni aramayı unutma tamam mı? Bizi sakın unutma" deyip sarıldı. Vedalaşıp yola çıktım. Güneş'i görmeye gittim. Yolda aklıma bir şarkı takıldı. Bu şarkı Taylor Swift'in Death by thousand cuts, yani binlerce kesikle ölüm anlamına gelen şarkısıydı . Mırıldanmaya başladığımı fark ettim "saying goodbye is death by thousand cuts (hoşçakal demek binlerce kesikle ölümdür)..." şu an ki durumumu açıklayan bu şarkı sözü gözlerimi yeniden doldurdu.

     Kapıya vardığımda hafifçe vurdum. Açan olmayınca biraz daha sert vurdum. Kapı açıldı ve karşımda Güneş'i gördüm. "Neden kalktın?" diye sorduğumda şaşkınlıkla gözlerini büyüttü. Ses çıkarmadan içeri geçmem için yolu açtı. İçeri girdim ve ceketimi çıkarttım. İçeri geçtim ve mutfağa girdim. "Ne yemek istersin?" diye sordum. "Sen ne istersen onu yap, bana her şey uyar" başımı salladım ve aklıma gelen ilk şeyi yaptım.

     Masaya geçip yemeğimizi yedik. Bitirdik ve topladıktan sonra salonda televizyonun karşısına oturduk. "Benim sana söylemem gereken bir şey var Güneş" "dinliyorum" "ben gidiyorum. Başka bir okula kaydımı yaptırdım. Daha iyi bir okula. Uzun süre gelmeyeceğim. Uzak bir yer" bunları tek nefeste söyledim. Gözlerimi açtığımda şaşırmıştı. Bir şey söylemesine izin vermeden ayağa kalktım ve kapıya yöneldim. Arkamdan geldi. "Veda etmek için geldim Güneş. Hoşçakal" deyip ceketimi aldım ve çıktım. Ona bir şey söylemesine izin vermedim çünkü tek kelimesiyle ağlayabilirdim.

     Gözlerim dolu bir şekilde gezmeye başladım. İstemediğim halde boş vakit geçirdim. Sonra eve geri döndüm. Kıyafetlerimi toplamaya başladım. Ama sabahtan beri tuttuğum göz yaşlarımı artık tutamadım. Kendimi yatağımın kenarında otururken buldum. Telefonumu aldım. Okulda olduğumu sanan annemi aradım. "Anne, ben okula kabul edildim. Gidiyorum, bu akşam" "Yıldız, o okulun ne için olduğunu biliyorum. Bana yalan söylemene gerek yok oraya bende gittim. Orada en çok telefonuna ihtiyacın olacak. Çok uzak değil belki gelebilirsin hafta sonları ama yorulursun. Beni iyi dinle, telefonuna karşı nazik ol. Arkadaş edinmeye çalışma. Orada senin gibi insanlar olacak ama arkadaşın olurlarsa senden ürkünç şeyler isterler. Dikkatli ol. Bunları babanın yanında konuşamayacağımız için şu an söylüyorum. Biletin hazır. Bu akşam gidiyorsun değil mi?" "Evet" "tamam, şimdi kapatıyorum" deyip kapattı.

     Hazırlığa devam ettim. Bir müddet sonra uyuyakaldım.

********

     Gözümü açar açmaz saate baktım. Hemen şimdi çıkmazsam geç kalacağım. Hızla hazırlanırken birden durdum. Şu aralar güçlerimi hiç kullanmıyordum. Normal bir insana dönmüştüm yeniden sanki. Ama normalleşmek istemiyordum. O yüzden uçarak gitmeyi düşündüm. Mantıklıydı. Hem hızlı hem güzel. Uçmaya karar verdim. Eskiden olsa buna gülerek çok saçma ve imkansız olduğunu söylerdim. Ama şu an çok tuhaf bir şekilde mantıklı ve normal gibi geliyor. Hazır olduğumda kapıyı kilitleyip çıktım. Evin arkasına geçtim. Ellerimi yanlarıma koydum ve rüzgarın beni kaldırmasına izin verdim. Uçtuğumu anladığım anda yükseldim. Daha fazla yükseldim ve yükseklerden uçmaya başladım, çünkü eğer beni gören olursa ortalık karışır.

     Çok zevkli geldi bana. Uçuyorum. Bunları düşünürken birden güldüm. Kendime göre imkansızı başarmış gibiydim. Biri bana uçacaksın dese inanmazdım önceden olsa. Görünmemek için çok yüksekten uçmaya devam ederken gitmem gereken yeri gördüm. Yakınlarda bir yere kimse görmeden indim ve koşmaya başladım. Etrafıma bakındım. Ama Mert'i göremedim. Erken gelmişimdir diye düşündüm. Geçip bir yere oturdum. Beklemeye devam ettim. Ama gelmedi. Kalkmaya yeltendiğini anda vazgeçtim. Biraz daha beklemeye karar verdim.

Aradan yarım saat geçti. Ama o gelmedi. Gitmeyi düşündüm. Ayağa kalktım ama yine vazgeçtim. Onu aradığımda açmıyordu. Belki başı derttedir? Doğayla konuştum. Geliyor mu? Hayır, yolda değil. İyi mi? Evet. İç çekip ayağa kalktım. Keşke görebilseydim. Arkamı döndüm ve yürümeye başladım. Yağmur yağmaya başladı. Şemsiyem yoktu. Eve doğru ilerlemeye devam ettim.

Bir saatin sonunda yavaş yavaş yürüyerek geldiğim eve girdim. Sırılsıklam bir şekilde banyoya gittim. Suyu açtım. Soyunup suyun altına girdim. Sıcak suyla duş almaya devam ettim. Telefonumun çaldığını duydum ama umursamadım. Duşun keyfini çıkarmaya devam ettim.

*******

Üstümü giyinip saçımı havluya sardıktan sonra telefonuma baktım. Arayanın Güneş olduğunu gördüm. İyiki de açmamışım. Saat geç olmaya başladı. Dış kapının sesini duydum. Sonra annemin sesini "Yıldız, yanıma gel" yanına gittim. "Efendim anne" "banyo mu yaptın sen? Neyse, hazırlan seni bir yere götürmem gerek" kaşlarımı çatarak anneme baktım ama sorma derme gibi bir bakış attı. Bende odama yöneldim. "En güzel kıyafetini giyin" dedi. Şaşkınlığım ikiye katlandı. Odama girdiğimde dolabımı açtım. Karşımda bana sırıtarak bakan kısa mavi elbisemi görünce elimi ona attım. Üstüme geçirdim ve saçlarıma ne yapabileceğimi düşünmeye başladım. "Anne, mavi elbisemi giydim saçıma model bulamıyorum yardım et"

Saçlarımı annemin eline bıraktıktan sonra çok güzel bir örgü modeliyle odama döndüm. Makyaj yapıp hazır olduğumu belirttim. Anneme bakınca onunda çok güzel giyinmiş olduğunu gördüm. Cidden nereye gittiğimizi bilmiyordum. Arabaya binmemi söyledi. Dediğini yaptım. Ön koltuğa oturdum ve bekledim. Annemde sürücü koltuğuna geçti ve sürmeye başladı.

Gittiğimizde annem bana her şeyi açıkladı, bir veda yemeği düzenlenmişti. Bana özel. Bu yemek biter bitmez de gidecektim. Tüm tanıdıklarım buradaydı yine. Herkesi bir arada görmek çok mutlu ediyordu beni.

Yemeğin sonunda herkes evlerine dağıldı. Çilek beni aradı ve uçarak gitmeye hazır olup olmadığımı sordu. Ama bende ona annemin bana bilet aldığını ve uçmayacağımı söyledim. Peki deyip kapattı. Valizimi alıp arabanın bagajına koydum ve yeniden yola çıktık. Babama evde veda ettim ve annemle arabada konuştuk. Bana öğütler veriyor ve kesinlikle kimseyle arkadaş olmamam için beni uyarıyordu. Ama benim aklım onda değildi. Geçireceğim gece yolculuğundaydı...

Evet işte, ayırdık onları.
Ben kötü bir yazarım değil mi?
Ama aklımdakileri bir bilseniz...
Yakında öğrenirsiniz zaten.
Neyse ben kaçar
Haydi görüşürüz 👋🏻

Yağmurlu Geceler /Tamamlandı/Wattys2020Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin