Hayat ne kadar garip değil mi?
Tesadüfler, kader, yaşanmışlıklar, yaşanacak olanlar...
Bir saniye sonra başına neler geleceğini kim bilebilir? Yaşayacağımızın bile garantisi yokken, insanlar nasıl birbirine yıllarca küs kalabilir? Hiç merak etmeden, nasıl olduğunu zerre kadar merak etmeden nasıl yaşar?
Yıllar sonra annemin karşıma çıkabileceğini nasıl bilebilirdim ki? Bu kader miydi? Ya da tesadüf? Yaşanması gereken bir olay mıydı?
Gerçekten gerekli miydi?
Değildi. Gerçekten hiç gerekli değildi. Ama öğrendiklerim, gerekliliğini sorgulatıyordu bana.
Jungkook'un sınava girmesine bir hafta kala şirketindeki imza yetkilerini bana devretmişti. Deli gibi ders çalışıyordu, kaldığı yerden devam etmesi çok muhtemeldi. Ona yardımcı olmak için çırpınıyordum resmen.
Ve biz iki haftadır sevişmemiştik. Sikeyim, çok fazla özlemiştim.
Ara sıra yanıma gelip ezberlediği kanunları gözlerimin içine bakarak söylüyordu. Zaten okulu bıraktıktan sonra da tamamen kopmamış, mimarlığı okurken de pratik yapmaya devam etmişti. Şimdi ise elimdeki ikiyüz yetmiş altı sayfalık kitaptaki her bir kanunu sanki hal hatır sorar gibi anlatıyordu. Çok rahattı, çok rahattı ve bu işimize gelecekti.
Eşcinsel evliliğin yasak olduğu bu ülkede adalet işini nasıl yapacaktı orasıda muammaydı. Acaba bir sorun çıkaracak mıydı? Sonuçta, nasıl yaptıysa başarmıştı ve Kore'de bile evli gözüküyorduk.
Salonda kendi kendine pratik yaparken kapı çalmıştı. Rahatsız olmasın diye aceleyle kapıyı açınca karşıma çıkan kadınla duraksadım ve hafifçe gülümsedim.
"Buyrun?"
Kadın önce yüzüme baktı. Dudaklarında hafif bir gülümseme oluştu. Garip bir gülümsemeydi. Hem sevgi, hem de alay dolu.
"Jeon Taehyung'a bakmıştım ben."
"Benim."
Gözleri büyüdü birden. Bakışlarını tüm vücudumda gezdirdi. Hafifçe dolan gözlerini kırpıştırdı. Dengesini kaybedince kolundan tuttum onu.
"Buyrun içeri geçin, size su ikram edeyim."
Gözlerini yüzümden ayırmıyordu. Kırklarının ortalarındaydı ama çok güzel bir kadındı. Yumuşak ve bakımlı elini elimin üstüne koydu ve ağırlığını bana verince mutfağa götürdüm onu.
"Kim geldi hayatım?"
Jungkook'un sesini duyduğumda kadını mutfak sandalyesine oturtmuştum bile.
"Öğrenince anlatacağım sevgilim, sen çalışmana geri dön lütfen, aklın karışmasın."
Onaylayan mırıltısını duyduğumda hala gözlerini üzerimden çekmeyen kadına bir bardak su doldurup verdim. Titreyen elleriyle aldığında bir elini de elime sarmıştı.
"Daha iyi misiniz?"
"Evet, teşekkür ederim."
Derin nefes alışverişlerini dinledim. Eli hala elimin üzerinde dururken, bakışları hala tüm vücudumda geziniyordu.
"Ne kadar yakışıklısın sen böyle..."
Bakışlarımı kaçırıp mırıldanarak teşekkür ettim.
"Beni neden arıyorsunuz? Sizi daha önce görmediğime eminim."
"Ben, ben nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Bunu yanında sana destek olacak biriyle söylesem çok daha iyi olur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lullaby×Taekook ✓
Fanfiction"Taehyung... Aşığım sana. Yemin ederim ölüyorum senin için. Hayallerimi gerçekleştirmeye devam ediyorsun. Ben, ben içimdeki hisleri nasıl anlatacağımı kavrayamıyorum bir türlü." Kahveyi sehpaya bırakıp kucağına oturdum. Gözlerinin kenarlarında dura...