Ece'nin ağzından
Zamanı gelmişti. Artık herkese bunu anlatmanın zamanı. Atalarımızdan beri gelen bir hastalık, ölümcül bir hastalık. Babamda olan bende de olan o pis illet. Hastalığın ismi huntingon. Ölümcül olmakla birlikte kalıtsal bir hastalık. Yani babamdan bana geçti. Benim çocuğum olduğunda onda olma ihtimalide yüksek.
Aşşağıda beni bekliyorlardı. Mislina bile bilmiyordu. Görkem bunu duyunca ne tepki verecekti onuda bilmiyorum. Hastalığım 30 yaşında kendisini göstermeye başlayacak. Ve babam 46 yaşında olduğu için hastalığı son 1 senedir başlamıştı. Bunu kimseye söylememiştim. Son bir haftada da bunun ölümcül olduğunu öğrendim internetden. Bunu babama sorduğumda ise en başta şaşırıp sonra doğruluğunu anlattı araştırdığım herşey doğruydu. Babam ölecekti sonra da ben benim cocugum olursa o da. Hah! Ne kadar da güzel bir hayata sahibiyim ben.
Duştan çıktığımda üstüme bir şeyler giydim ve kendimi yatağa attım. Ne olacaktı şimdi. Belki görkeme anlattığımda benden ayrılacaktı. Mislinaya yalan söylemiştim bayılmalarımın nedeni bu olduğu halde başka bir hastalık olduğunu ,önemli olmadığını ve herhangi bir tehlikesinin olmadığını söylemiştim. İşin aslını nasıl söyleyebilirdim ki? En yakın arkadaşınıza 'ben 25 yaşına gelince öleceğim' diye kim söyleyebilir ki? Ama benim bunu söylemem gerekiyordu. Normalde hastalık belirtilerini 30 yaştan itibaren gösteriyor ama hastalık benim vücudumda daha hızlı yayıldı nedeni de annemle olan olayların bana yaşattığı yüksek derecede sinir,öfke ve üzüntüden kaynaklanıyor...
Kapı çaldığında düşüncelerimden sıyrılmak zorunda kalmıştım. Babam hastanedeydi ve benim bu konuşmayı yapıp oraya, babamın yanına geçmem gerekiyordu. ''Gel'' dedim kapıdaki kişiye. Kapı açıldığında içeriye giren kişiye bakmadım bile ''efendim mislina ne oldu gelicem işte bekleyin biraz daha lütfen'' dedim. Karşımdaki büyük ihtimalle mislinaydı ben yüz üztü yatakta yattığım için bir şey göremiyordum. Yatağın en uc köşesine bir ağırlı çöktü. Sonra biraz yaklaştı ve başımdan öptü, saçımla oynamaya başladı. Tamam bu garipti mislina asla bunları yapmazdı çünkü. Yüzümü döndürdüğümde şaşırmıştım. Neden şu anda karşımda duran sinandı ki. '' sinan senin ne işin var burda neden burdasın odamda ne işin var '' dedim hızlıca. Cidden burada ne işi vardı ki ????
''Dur güzellik kızma hemen bizimkiler aşşağıda görkem yoktu ama ben de çıkayım 5 dakika dedim. Bana da bir açıklama borçlusun'' dedi tekrar alnımdan öptü ve odadan çıktı. Ooo ooo oooo bide bunlara açıklama yap şimdi başka bir istek ??
İstemesem de aşşağıya indim. Semih, mislina, cem ve samet. Samet mi? O ne ariyor ki şimdi burda. Ben onları incelerken mislina ayağa kalktı ve yanıma geldi, sarıldı, beni arkadan sararken elini koluma koydu ve ovaladı '' biz yanındayız kardeşim, görkemde öyle her ne kadar şu anda burda olmasa bile'' dedi. Ne yani böyle bir günümde samet bile yanımdaydı ama gorkem yok muydu cidden ? ''Teşekkür ederim canım'' dedim ve koltuğa oturup bağdaş kurdum. Konuşmaya başladım '' şimdi size anlatacaklarımı ne mislina nede başka birisi bilior tabi babam hariç. Ben konuşurken sakın sözümü kemeyin ne olursa olsun devam edemeyebilirim. Şimdi, öncelikle mislina sana yalan söyledim bayılmamın nedeni sana anlattığım hastalıkla alakası yok üzgünüm. Hastalığım Huntington adında bir şey. Hastalık genetik veee ölümcül. Normalde 30 yaşından itibaren kendini gösteriyor amaa benim küçükken annemi kaybetmem ve bu dönemde yaşadığım duygu yoğunluğu bu olayı çok hızlandırdı ve ben hastalığın yan etkilerine daha 15 yaşındayken maruz kaldım. Şu anda 18 girmeme 3 ay var ve ben yaklaşık olarak 25 yaşında öleceğim, çocuğum olursa o da bu hastalığa maruz kalacak.'' diye konuşmaya devam ederken mislina ellerini ağzına kaptmış beni izliyordu, erkekler de ağlamak üzereydi ''... Şimdi hepinizden ve özellikle mislinadan özür diliyorum. Size iyi bir arkadaş olamadığım için özür diliyorum '' dediğimde hıçkırıyordum artık kendimi tutamıyordum çatlamak üzereydim. '' ve cem herkesin içinde istemeden bayıldığımda ve telefonda babamın öleceğini duyduğumda ağladığım için senden de özur diliyorum. Ben odamdayım'' diye söyledim son kez mırildandım cılız çıkan sesimle. Artık kendimi bırakarak haykırmaya başladim ve koşarak odama geçtim. Öğrenmişlerdi bitmişti artık, herkes her şeyi ögrenmişti.....
Mislinanın ağzından:
İçeriden çığlıklar ve haykırmalar geliyordu. Ecenin bağırışları. Anlatmıştı her şeyi. Bana neden hiçbir şey anlatmamıştı. Ve yalan söylmişti. Herkes susmuş birbirlerine bakıyorlardı cem hariç. Yere öyle bir odaklanmışti ki gözlerinden ışık çıkacak zannettim bir an. Ece soyleyecegini söylemiş ve gitmişti. Hala herkes şoka girmiş gibi duruyordu. Kapı çaldı, ben de yerimden kalkıp kapıya baktım karşımda görkem ve polisler vardı. '' mislina ece nerede '' dedi görkem sesi cok kısık çıkmıştı ağlamışmiydi o ? ''Şey içeride odasında ne oldu polisler neden geldi'' dedim polisleri içeri davet ederken. İçeri girdiklerinde polislerden birisi '' ece hanımı çağırırmısınız ama yanında siz de durun haberi kaldıramayabilir.'' dedi. Ne olur, Allahım yalvarırım mehmet amcaya bişi olmamış olsun ne olur başka bir şey olmuş olsun.Yürümeye başladım. Ecenin odasının kapısının önüne geldim ve kapıyı tıklattım, içeri girdim. Ağlamayı kesmiş, başını ve sırtını duvara yaslamış yerde oturuyordu. Yanına gidip çömeldim ''ece gel görkem veee şey-'' ''polisler geldi değil mi '' dedi. Evet anlaminda başımı salladım. Ayağa kalkti ve yürümeye başladı. Polislerin bizi ayakta beklediğini gördüm biri tekrar konuşmaya başladı...
'' ece hanım başınız sağolsun babanızı kaybettik'' dedi. Olduğumuz yere yıkıldı ben de aynı şekilde polis tekrar konuşmaya başladı ''ece hanim babanız size bir kağıt biraktı bir mektup. Normalde 18 yaşından küçük olduğunuzdan dolayı sizi yetimhaneye vermemiz gerekir ama yanınızdaki bayanin ailesi sizi sahiplendiği için şu anda onların çocuğusunuz. İsterseniz şimdi morga gidip cenaze işlemlerini halledelim'' dedi. Ece nasıl hala ağlamadan durabiliyordu nasıl başarıyordu bunu. Belkide şoka girmişti ha? ''Peki gidelim babamı son kez de olsa görmek istiyorum ama bundan önce bana 5 dakika izin verin ki görkeme bir şeyler söyleyeyim'' dedi ve görkemin dibine kadar gitti, sonra konuşmaya başladı hepimiz duyuyorduk.''Biliyormuydun? En başından beri? ''
'' hayır ece düşündüğün gibi değil, sen hastalığı araştırdıktan sonra babanla konuşurken ben annemle mutfaktaydım sonra yanınıza gelecekken konuştuğunuzu duydum dinlemeye başladım ve bunu babanla konuştum seni bana emanet etti. Ben, ne diyeceğimi bilmiyorum ece üzgünüm gerçekten.''
'' tamam görkem yeter bu kadar.''
''Ece ama-''
''Görkem yeter dedim sana bir süre benden olabildiğince uzak dur. Memur bey biz gidelim'' dedi ve hızla evden çıktı. Görkem arkasından gitmek için yeltendiğinde kolundan tuttum ''şu anda sinirli onu anlaman lazım samet ve sinan sana her şeyi anlatacak. Hastalığın bir de öteki boyutu var görkem ben giderim onunla bir şey olursa da ararım.'' dedim ve ben de evden çıktım. Artık bitmişti Ecenin ailesinden veya akrabalarından kimse kalmamiştı. Ankaraya geldiğinden beri tek bir güzel günü bile geçmemişti kızın. Benim kardeşim olmuştu artık. Ama onu tekrar Konyaya götüremezdim o yüzden ikimiz burada kalacaktık tabiki cenaze merasimi bittikten sonra...•••••••••••••••×××ק×××ו••••••••••••••
Kızımızın babası da öldü. Biliyorum belki aranızda bana sövenler var ama kurguma göre hikayenin böyle devam etmesi gerekiyor üzgünüm.
Ve ben gine hastalandım. Sanırım havalar soğuk olduğu için yolda kaptım şifayı. Kizimizin doğum gününü benimkiyle aynı gün yapıcaz 29.03.2015 görusmek uzere :-) :-) :-) :-) :-) :-) :-) :* öpüldünüz gençlik......
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR TUTAM AŞK...
ChickLitHer hayat bir gün son bulmayacak mı? Cevabınızı duyar gibiyim... peki her hayat bir gün hangi şartlar altında ufalanacak? Hangi ışık hangi karanlıkta sönecek? Bu karanlıktan kurtuluş yok... Bu onun karanlığı, ışığıysa sönmek istemeyen, ama başka ka...