Medyada ki Sıla..
............................................
Hani olur ya bazen, arkadaşlarınızla eğlendiğiniz sırada, gülerken, kendinizi iyi hissederken bir anda aklına öyle bir şey gelir ki yüzünde ki o mutlu ifade bir anda darmaduman olur ve dik duran omuzlarınız bir anda çöker, bakışlarınız gökyüzünü bulurdu. Evet, evet!
Sanırım şuan o anı yaşıyordum...
Eğlenmek için geldiğim bu mekandan yanlız ve somurtkan bir ifadeyle çıkacağımı biliyordum. Yinede şansımı denemek istemiştim ama pek başarılı olduğum söylenemezdi. Neden zorluyordum? Neden zorluyorlardı? İnsanın kendine bir arkadaş bulması kolay olsa gerekti. Sırlarını paylaşacağın, birlikte delicesine eğlendiğin, ağladığın, milletin dedikodusunu yaptığın biri olmalıydı. Tamam! Son maddeyi çıkarsak da olur.
Ellerim ceplerimde herkesin ayrı bir havada olduğu, kimisinin ağladığı, kimisinin güldüğü, kimisinin müzik dinleyerek yürüdüğü sokakta ilerlemeye devam ettim. Ailem biraz baskıcı insanlardı. Üzerime bazen beni bunaltacak kadar düşer, sorular sorup dururlardı. Bazen odamın, en kuytu köşesinde rengarenk ledlerle döşediğim duvarın dibinde ki siyah pufa oturup camdan dışarıyı izlerdim. İşte tam o sırada, yalnızlığımı kendimle paylaştığım, müzikle huzur bulduğum, ruhumu herkesten arındırdığım dakikalarda odamın kapısı açılırdı.
Ve Bam!
Annem...
Nasılsın diye sormazdı. Sınavlarına çalıştın mı diye sorduğunda ise halimi hatrımı sormuş kadar olurdu. Alışmıştım sanırım. Yargılamıyordum artık. Sordukları soruları geçiştirip dururdum. Ama bu sefer sınırı aşmışlardı. Hadi derslerime karışıyorsun falan da arkadaş çevreme neden karışıyorsun ki?
Ah! Pardon. Bir arkadaşım bile yoktu değil mi?
Kafamı iki yana salladım gülerek. Acınası bir haldeydim. Kendime uygun bir arkadaş bile bulamıyordum.
O sırada bir melodi doldu kulaklarıma. O her şeyden tanıdık melodi. Adımlarım yavaşlarken birkaç saniye dinledim sadece. Huzur buldum o müzikte, o dakikalarda. Ardından çıkardım cebimden telefonu ve ekrana baktım.
Bilinmeyen Numara
Evet! Telefonum çalmıştı. Kaşlarım şaşkınlıkla kalkarken bir kaç saniye sadece boş boş baktım ekrana. Büyük bir ihtimalle işletilecektim. Genellikle öyle olmaz mıydı zaten? Bilinmeyen bir numara seni arayıp saçma sapan şeyler söyler ve sen de sövüp kapatırdın. Hayır sallıyorsun bir numara falan ama neden koca dünyada bana denk geliyorsun ki. Parmağımı aramayı cevaplamak için kullanılan tuşa götürüp kaydırdım. Telefonu kulağıma götürürken sanki karşımda biri varmış gibi sert bir ifade takındım.
"Neden aradın?
Bir kaç gülüş sesi duymuştum konuşmadan önce. Mükemmel! Bir kişi de değillerdi. Rezil olmak için güzel bir zamanlamaydı. Dudaklarımın arasından çıkan iki kelimeden sonra gülüş sesleri bir anda kesildi. Karşı hatta kısa bir süre sessizlik olurken kaşlarımı çatıp telefonu kulağımdan çektim ve ekrana baktım. Sanki kim olduğunu anlayabilecekmiş gibi.
"Ha siktir...Evlenelim mi lan!"
Kulaklarıma dolan sesle kısa çaplı bir şok geçirerek olduğum yerde durdum. Kahkaha sesleri kulağıma tekrardan dolarken adımlarım tamamen durmuş, olduğum yere çivilenmiştim. Çocuğun ses tonunun oldukça tok ve çekici bir sesle çıkmasını inkar edecek değildim ama benim şaşırdım çocuğun evlenme teklifi etmesiydi. İşlettiği her kişiye de evlenme teklifi ediyor muydu acaba?