"ugh."
shoto todoroki. 16 yaşında. evin ikinci alfası. babasından nefret ediyor ve ah, bir de aşırı salak.
bir ayının kış uykusuna yatmasından daha ağır bir şekilde uyuyan genç todoroki, gözlerini sonunda açtığında kan ter içindeydi. kötü bir kan ter değildi tabii, damarlarında dolaşan bastırıcıyı nerdeyse hissedebilecek kadar hassaslaşmıştı. nerdeyse bütün vücudu futonun altında iken -düzenli uyurdu hep-, evde olduğunu daha yeni farketmişti. olanları hatırlamaya çalışırken başına ağrı girmeden edememişti.
kafasını sallayarak ağır hareketlerle futondan kalktı. üstünde bir kimono vardı ve hafifçe buruşmuştu. üstüne inen sıcaklık resmen boğuyordu kendini, kimono ne kadar yazlık olsa da. mor ve çizgili kıyafeti çıkarmaya başladı shoto.
ve iç çamaşırı giymediğini farketti.
eh, kendisi de yeni bir boxer çıkarmaya üşenerek dolabından sadece gri bir şort ve siyah kolsuzunu çıkardı ve giydi hemen. sonunda kimono kumaşının verdiği rahatsız histen uzaklaşarak ince üstünün serinliğine sığındı.
banyoya gitmek adına kapıya doğru ilerlerledi. sürmeli kapıyı açacak iken kafasını ani bir hareket ile geriye çevirdi. her şey yurt odasını anımsatıyordu; aynı evi gibi dizayn etmişti orayı da. ama, niye şimdi sürgülü bir kapı vardı ve niye futonu yanlış yerdeydi?
kapıyı kötü bir his ile açtığında, kapının evindeki gibi bir koridora bağlı olduğu farketti ve şaşkın bir şekilde mal gibi kaldı. bir-iki saniye sonra aklına dank etti. evimdeyim, diye düşündü. hemen sonrasında ise,
niye ben kendi evimdeyim? diye.
shoto bu yaz babasını görmemek için resmen kendine söz vermişti. arayı güya kendi için kullanacak ve kendine bir çeki düzen verecekti (!). şimdi ise nasıl buraya geldiğini bile hatırlamazken babasını büyük ihtimalle göreceği için içten içe camdan atlayıp çıkmak ile kapıdan çıkmak arasında gidip geliyordu. cam elbette daha kısa yoldu ama özgünlüğünü açık alanda kullanma riskine girmek istemiyordu ki, lisansını almıştı aslında ve suç da sayılamazdı artık değil mi?
bu anlamsız tartışmaya girmek istemeyerek kendini hayali bir şekilde tokatladı. normalden daha dikkatsizdi ve odağı sağa sola atlıyordu hemen. ah, iki yıl önce sulamayı unuttuğu ve ölen, ama odasından çıkarmaya kıyamayacak kadar bağ kurmuş olduğu bitkisi! yaprakları çoktan çürüm-
lütfen, hayır.
elini bu sefer gerçekten yanağına götürüp kendini tokatladığında daha iyi hissetmişti.
son bir nefes ile odasından çıktı ve salona doğru ezberlemiş olduğu yoldan birisini bulmayı amaçladı. kendisine ne olduğunu ve niye lanet olası evinde olduğunu öğrenmek istiyordu, hemen. en son ve zar zor hatırladığı tek şey, midoriya'ya bok gibi davrandığı- davranamadığı idi.
∞
"ah! shoto-kun!"
evden gizlice kaçma isteği ona seslenen ses ile kaybolmuştu. ne kadar parmak ucunda yürümüş olsa da evdeki birisinin bunu farketmiş olmama şansı %0 da sayılmazdı. shoto içten içe bu duruma gıcık olurken babası ile 'yüzleşme' zorunluluğu ile 'yüz yüze' kalmıştı. hahaha.
ama garip olan şey, ona seslenen kişinin ne babası, ne de kardeşlerinden biri olmasıydı. lanet, annesi bile ona öyle seslenmiyordu. daha bunu yeni farkederken, aptalca koridorun ortasında kala kaldı. dikkatlice kafasını arkaya doğru, ona seslenen kişiye, döndürdüğünde tekrardan bir mala döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
infinite ⊹ todobaku [✅]
Fanfiction"seni sonsuz seviyorum." hepsi yanlıştı. bu dünyaya bir omega olarak gelmem, okulda en gıcık kaptığım kişiye âşık olmam ve okulun en iyisi olmam da. kulağıma fısıldadığın sözcükler de, hepsi yanlıştı, yarı ve yarı aptal! omegaverse • omega!katsuki +...