☆1☆

59 6 1
                                    

2005 YILINDAN

Henüz 8 yaşında olmama rağmen şu kısacık zamanda çok şey ögrenmiştim. Belki duymuyor olabilirdim ama insanların gözünden ne hissettiklerini anlayabiliyordum. Duyamasamda hayata pianoyla tutunmuştum. Ailemle vakit geçirmiyordum. İnsanların bana acır gözlerle bakmasından kaçıp. Pianoma sığınıyordum. Ne çaldığımı duymasamda hissediyordum. Sanki duyma yitimi kaybettiğim için zekam bağışlanmıştı bana. Yaşıtlarım parkta kumla oynarken ben piano eğitimi görmeye devam ediyordum. Duymasamda kolaylıkla ögreniyordum. Ögrendiğim zaman kolaylıkla unutmuyordum. Ben okumayı 5 yaşımda çözmüştüm. 6 yaşımda matematik işlemlerini yapabiliyordum. Ama kusursuz değildim. Benimde her insan gibi kusurum vardı. Hiç arkadaş edinmemiştim hep uzaktan izlemiştim çocukları. Sesizdim.

Annem ve babam bu sesizliğimden bıkmış olmalılarki arkadaş edinmem için beni yetimhaneye getirmişlerdi. Yetimhane kapısından içeri girmemizle bütün kafalar bize dönmüştü. Herkes bizi izlerken biz müdürün odasına ilerliyorduk. Kapının önünde durduğumuzda annem bana dönüp el hareketleriyle

"Sen burada gez arkadaş edinmeye çalış biz içeride olacağız." Deyip beni anlımdan öptü ve babamla birlikte içeriye geçtiler. Ben kapının önünde dikilip etrafıma bakınırken kolüdordaki çocuklar beni süzüyordu. O an gözüme yanımdan elinde bebek olan bi hemşire merdivenlere yöneldi. Bebeği merak etmiştim. Hemşire merdivenlerde kaybolurken beni görmemesi için peşinden yavaşça ilerliyordum. Üst kata geldiğimde hemşirenin bir odaya girdiğini gördüm. Orada bulunan duvarın arkasına saklanıp hemşirenin çıkmasını bekledim. Hemşire dışarı çıktığında bebek yoktu. Hemşire gözden kaybolurken çıktığı odaya girdim. İçerisi bebek kokuyordu. Küvezlerin içinde bebekler vardı ama ben o bebeği merak ediyordum. Bebeğim üstünde beyaz çiçek işlemeli bir battaniye vardı. Küvezlere bakarak geçerken en son küvezde gördüm onu gözleri tam açılmamıştı. Tombik yanakları vardı. Boyumun elverdiği kadarıyla yanağını okşadım. Okşamamla bir içimdeki sıcaklığı ve yüzümdeki tebessümü farkettim. Onu burda bırakamazdım. Hızla odadan çıkıp müdürün odasına dogru koştum. Kapıyı çalmadan içeriye girdiğimde annemin ve babamın kaşları çatılsada yüzümdeki tebessümü görünce karşaları düzeldi ve gözleri parladı. Babamın yanına gidip hızlı el hareketleriyle bebeği anlatım. Babam

"Onun kardeşin olmasınımı istiyorsun?" diye sormasıyla kaşlarım çatıldı kafamı olmumsuz yönde sallarken hızlı el hareketleriyle

"Benim bebeğim olsun istiyorum" dedim.

1 HAFTA SONRA

Tahmin ettiğim gibi bebek yeni doğmuştu. Annesi küçük olduğu için doğumda ölmüştü. Anneside yetimhaneden kaçmıştı ve kimi kimsesi olmadığı içinde bebek annesiyle aynı kaderi paylaşıp yetimhaneye gönderilmişti. Ama benim isteğim üzerine babam ve annem onu benim üzerime kaydettirip evlatlık almışlardı. Bebek dediğime bakmayın onun bir adı vardı artık. 5 gün önce onun kimliğini çıkartmıştık. O artık yetim değildi. O YAĞMUR SOYKIRAN'IN OĞLU TOPRAK SOYKIRANDI.

Multimediada Toprağın fotoğrafı var.

GERÇEK AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin