Çocukluğundan beri kamp yapmayı çok severdi Deniz; oysa şimdi medeniyetten uzak bir ormanın içinde yaktıkları ateşe bakarken kendi sonunun adım adım yaklaştığını duyumsuyordu. Azra ateşi güç bela bulmayı başardığı kuru dallarla besledikçe ateş büyüyor, oradaki herkesi ve her şeyi yakıp kül edecek gibi göğe yükseliyordu.
"Ne düşünüyorsun?"
"Ateşe baktıkça olası muhtemel akıbetimiz aklıma geliyor ve deli gibi endişelenmekten kendimi alamıyorum. Biz de bu ateşe benziyoruz. Bize dokunan kim varsa ateşten nasibini alıyor."
Azra onaylamaz şekilde kafasını sağa sola salladı. "Kısmen katılıyorum. Biz bu ateşin ta kendisiyiz ama etrafımızdakileri değil de bizi söndürmeye çalışan düşmanlarımızı yakarız sadece."
"Ya sönersek?"
"Bu gölgedeki düşman ister su döksün ister ateşi harlasın, hiçbir şekilde söndüremez bizi. Bana inan. Şimdiye kadar içgüdülerim beni hep doğru yola götürdü. Yani kısmen..."
Deniz iç çekip kafasını kaldırdı. Yanlarında getirdikleri birkaç parça kıyafeti altında oturdukları ağacın dallarına yaymışlardı ki olur da kar tekrar yağmaya başlarsa veya ağacın yüksek dallarından kar taneleri düşerse ateşi söndürmesine engel olsunlar. Oturdukları yerin üzerine yol kenarında duran çöp konteynerlerinden aldıkları kartonları sermişlerdi.
Havanın soğukluğu bir nebze kırılmıştı. Rüzgar esmiyordu, yine de doğanın insanlara nefreti yüzlerine tokat gibi çarpan dondurucu havadan anlaşılıyordu. Ses neredeyse yoktu. Yalnızca etrafı kolaçan eden Selim'in botlarının gıcırtısı kulağa sevimli geliyor ama yüzündeki yaralar onun zavallı mizacını ortaya koyuyordu.
Eski avukat titrek yaşlılara taş çıkaracak cinsten yakınarak kartonun üstünde bağdaş kurdu. "En ufak bir yağmur ya da kar yağışında sırılsıklam oluruz. Bence arabada beklemeliydik."
"Arabada beklemek güvenli değil. Burası açık alan, burada kendimizi savunmamız daha kolay olur."
"Kendi adına konuş..."
"Üzgünüm."
Ateşin sıcaklığı onları ısıtmaya fazlasıyla yetiyordu. Azra ellerini ısıttığı esnada ilk kez rahatlamış göründü. Sanki o an başlarındaki tüm belaları unutmuştu. "Acıktınız mı?" diye sordu ellerini ısıtmaya devam ederken.
Deniz fazla acıkmamıştı ama Selim günlerdir ağzına tek lokma koymadığından yemek fikrine olumlu baktı.
Ormana gelmeden önce alışveriş yapmış, açık havada lazım olabilecek birkaç araç-gereç ve yiyecek stoklamışlardı. Ayrıca arabanın yarılanan benzinini de Azra tamamen doldurmuştu. Her ihtimale karşılık bagajda beklettiği benzin bidonunun yarısı hala doluydu. Son olarak olur da biri yaralanırsa diye ilk yardım kiti satın almayı da ihmal etmemişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahtan Koyu
Fanfiction"Kalbim saf iyilikle beslendiği sürece dışım varsın, siyahtan koyu gözüksün." Bir parça kızıl, bir tutam mavi: Onlar büyük bir planla hapishaneden kaçmış iki kadın da olsa, birbirlerinin kalplerinde hala birer mahkumlar. Azra ve Deniz kaçak olarak y...