1. BÖLÜM: HASTANE
Üç...
İki...
Bir...
Ve beklenen son...
Gözlerimi sımsıkı kapatmış o anın gelmesini beklerken birden kulak sağır edici bir korna sesi ve ardından belime sarılan bir çift el... Belime sarılan bir çift el... Belime sarılan bir çift el derken gözlerimi açtığımda siyahlara boyanmışın üzerinde kendimi bulmak beklediğim bir görüntü değildi elbette. Daha çok şöyle bir görüntü bekliyordum. Başıma üşüşen insanlar ve ambulans çağırın, yaşıyor, nefes alıyor gibisinden birkaç cümle. Yine başımıza üşüşmekte olan insanları göz ucuyla gördüm. Ama benim asıl dikkatimi çeken şey ise üzerinde olduğum maskeliydi. Ona baktığımda yüzüne dair hiçbir şeyi gözükmüyordu, karanlığın vermiş olduğu etkiyle. Zaten başına geçirmiş olduğu kapüşonun şapkası yetmezmiş gibi birde yüzünde kar maskesi vardı. Daha incelemem bitmeden tek kelime etmeyip birden beni kucağından itti ve arkasına bile bakmadan caddenin solunda kalan ara sokağa girdi. Karanlığa karışıp yok olması birkaç saniyeyi almıştı. Bir an hayal gördüğümü düşündüm. Hatta hayal de değil ölüpte öbür tarafa mı gittim diye aklımdan da geçmedi değil yani. Ama şu kabanına sarılmış teyze gelip de yanıma çömelerek "Kızım iyi misin?" diye sorana kadar tabi.
Evet, araba bana çarpmamıştı, çünkü korkuyu iliklerime kadar hissettiren psikopat takipçim hayatımı kurtarmıştı. Acaba neden? Beynime üşüşen soru karmaşasını bir kenara bırakıp teyzeye döndüm. "E-evet iyiyim siz nasılsınız?" sorduğum soru ile saçmalama rekorlarının hepsini geride bırakarak birinci sıraya yerleştim sanırım. "Kafasını çarptı ondan bence," "Hemen ambulansı arıyorum, dikkat edin kalkmasın." Her kafadan bir ses dedikleri buymuş demek ki. Yardımıma gelen herkes bir şeyler yapma çabası içindeydi. Ama çabaladıkça bir kargaşa yaratıp hiçbir sonuç elde edilememesine neden oluyordu. Telaş, korku, panik... İnsanı esir aldığı zaman benliğini kaybetmiş bir varlık ya da filmlerde dendiği gibi bir zombiye dönüşerek mantıklı kararlar almaya engel olurdu. Hata üstüne hata yapılmasını sağlardı. Bir yandan bana yardım eli uzatmaya çalışırlarken, diğer yandan bir keşmekeş ortamı oluşturup etrafımıza daha fazla insan toplanmasına sebep oluyorlardı. Başımı ellerimin arasına alıp birkaç saniye bekledikten sonra çevredekilere dönüp "Ben iyiyim. Teşekkürler yardımlarınız için ama gerçekten iyiyim. Ambulans çağırmaya gerek yok, kendim bir hemşireyim ve bu gece nöbetim olacağından dolayı zaten hastaneye gitmek üzereyim," dedim ve oturduğum yerden kalktım.
Beynimin içinde geçen gün uyku tutmayınca saydığım koyunlarımdan bacağı kırılan gözlerini kocaman açıp bana seslenerek "Yalancı, hemşire falan değilsin. Kocaman kız oldun utanmıyor musun insanları kandırmaya. Bacağımın halini de unuttum sanma bayan sahtekâr hemşire."
Haklıydı.
Bacağının kırılmasında büyük etken bendim. Nasılda o uzun çitin üstünden koca poposunu kaldırıp atlamasını sağlayamamıştım ki. Birkaç santim daha yukarıdan gitse şimdi böyle beynimi sözleri ile kemirmeyecekti.
Ve yine haklıydı ki.
Ben bir hemşire değildim belki, ama kesinlikle bir doktor adayıydım.
Evet, merhaba ben kim miyim?
Adım Ela Şahin, İstanbul Üniversitesi, Psikoloji bölümü birinci sınıf öğrencisiyim. İdealleri ve hayalleri olan, sadece bu doğrultuda yaşamaya yemin etmiş yirmili yaşlarının başını çeken sevimli, tatlı, şakacı, espiri canlısı bir kızım. Pek fazla gezmeye eğilimi olmayan çömez bir üniversite öğrencisi. Evet, doğru kelimeleri bir araya toplamaya çalışırsak sanırım beni bu şekilde ifade etmek en doğrusu olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cage Before
LobisomemÖlüm korkusu saçan bir beden... O bedene ait intikam yemini etmiş bir ruh... Ve intikamı için aşka yenik düşmemeye karar veren bir adam... O Azrailin sağ kolu olan Çağrı KORKMAZ ! " Masum ve güzel olman senin için bir anlam ifade etmeyecek Ela! Ç...