4

1.3K 101 178
                                    

Medya çok tatlı değil mi yaa bir resme düştüm resmenn bir de  görsel bölümü anlatıyor diyebiliriz eheheheue

:) ♡

***

Hermione ortak salona indiğinde koltukta oturan  Fred ve George ikizlerinden başka kimsenin olmadığını gördü. Muhtemelen neden derste değil de burada olduğumu soracaklardı. Ama zaten en geç akşam öğreneceklerdi.

"Hermione?" dedi George. Fred de hafifçe sırıttı. "Derste olman gerekmiyor mu?"

Hermione omuz silkti ve aralarına oturdu. Rahat etmek için bağdaş kurduğunda dizi Fred'in bacağına değmişti. Bu masum temas Fred'in kaburgasının oralarda bir yerde, daha önce hissetmediği bir şeyin alevlenmesine neden olmuştu.

"Snape beni sınıfından çıkarttı." dedi. Ama bunu söylediği anda pişman olmuştu. İkisi de dalga geçecekti onunla. Ne de olsa var olan her şeyle dalga geçme potansiyeline sahiplerdi.

Ama beklediği gibi olmadı. George kocaman sırıtarak Fred'e bakarken Fred ise dudağının kenarını ısırarak Hermione'ye bakıyordu. "Gülebilirsiniz, sorun değil." dedi. Belki de inanmamışlardı?

Fred ise içten bir şekilde gülerek, "Bu harika." dedi kıza. Ona her zaman hayrandı. Bu senenin başından beri kuralcı kişiliğine rağmen tüm kuralları yıkmasına bayılıyordu. 

"Harika falan değil! Tam doksan puan kaybettirdim.." dedi üzgün bir ses tonuyla. Fred birkaç saniye bomboş baktı ve bir cevap verdi.

"Hâlâ harika?"

Hermione yaptığının doğru bir şey olmadığını anlatacakken George esneyerek ayağa kalktı.

"Sizinle kalmak isterdim ama, çok uykum geldi." dedi ve yatakhaneye doğru yürürken Fred'e göz kırptı. Hermione bunu görmezden gelmeyi tercih etti.

George'nin gitmesiyle ikisi de sessizleşti. Fred, sonra, Hermione'nin yüzüne baktı ve onun ne kadar üzgün olduğunu fark etti.

"Anlatmak ister misin?" diye sordu. Hermione'nin gözleri, Fred'in bunu sormasıyla dolmuştu. Bu kadar duygusal olmak istemiyordu ama ne zaman biri neden ağladığını sorsa, daha fazla ağlıyordu. Fred, Hermione'nin ağlamasına az kaldığını fark edince anlık gelen sarıldı ona. Hermione de bu sıcak sarılışa karşılık verdi. Kızın saçlarının kokusunu içine çekti. Fred için, bu sadece bir 'teselli' sarılışı değildi. Kalplerin birbirine değdiği özel sarılmalardandı. Hermione gözlerini kapattığında, gözyaşları Fred'in boynundan aşağıya süzüldü.

"Hey, hey. Ağlama, tamam.. Eğer anlatmak istemezsen seni zorlamam." dedi ve kızın kıvırcık saçlarını okşamaya başladı. Birkaç saniye öylece durdular. Fred, ona hiç olmadığı kadar yakındı şu an. Ama bir şey olmadı, kalp atışı da hızlanmadı. Çünkü Hermione yanındayken, duygu ve hormonlarını kontrol etmeyi uzun zaman önce öğrenmişti.

Sarılmaları bittiğinde, Hermione'nin yanakları sırılsıklam olmuştu. Fred, titreyen elini onun yanakların götürdüğünde gözleri buluştu.

"Bu şekilde seninle dalga geçemem, gül biraz." Hermione tebessüm etti.

"Bana muggle doğumlu olduğum için böyle davranıyor, biliyorum." dedi hemen. Bir tepki gelmeyince Hermione tekrar söze başladı.

"Lily Potter da bir muggle doğumluydu. Onu hatırlamak hoşuna gitmiyor." dedikten sonra Fred bir aydınlanma yaşadı. Bir keresinde, Harry'nin Snape'e dersin ortasında söylediği şey gelmişti aklına.

Snape, Harry'nin sorumsuzluğu ile ilgili bir şeyler sayarken Harry dayanamayıp, "Yeter, kim olduğunu sanıyorsun, babam falan mı?" diye sordu. Bunu kasten yapmıştı. İki saniye kadar duraksayıp Snape'in yüzüne baktı.

"Doğru ya, anca isteyebilirsin."

Harry, o gün Snape'in en savunmasız tarafından bir hamle yapmıştı. Şaşırtıcı olan ise, Snape hiç puan kırmamıştı. Belki de gerçekten öyleydi.

"Onu seviyordu." dedi Fred.

Hermione ise reddetti. "Ona 'bulanık' dedi, Fred. Harry'i de sevmiyor, çünkü onu her zaman Lily Evans'ın değil, James Potter'ın oğlu olarak gördü."

Fred, dinledikten sonra kafa salladı. "Ama Snape genel olarak insan sevmiyor. Lily Potter bir istisnaydı." dedi.

Hermione kafa salladı. "Hagrid de öyle söyledi. Gençliğinde de böyleymiş."

"Ona ne zaman söyledin ki?"

Hermione burukça gülümsedi, "Aklıma başka bir yer gelmedi. İncindiğimde gidebileceğim bi yer yo-"

Fred, Hermione'nin ellerini kendi ellerinin arasına alarak onu şaşırtmıştı. Samimi bir şekilde kızın yüzüne yaklaştı. "Ne zaman incinirsen, bana gelebilirsin Hermione. Yer veya zaman fark etmez. Kendini iyi hissedene kadar yanından ayrılmam." dedi.

Hermione ister istemez şaşırdı. Onun tarafindan ilgi görmeye alışık değildi. Kimse tarafından ilgi görmeye alışık değildi.

Elleri hala Fred'in ellerinin arasındayken nefesleri de bir noktada karışıyordu. Neden bu kadar yakınlardı şu an anlam veremiyordu bile. Belki de Fred etrafında üzgün ya da enerjisi düşük birini görmeye tahammül edememiş ve bu yüzden onu teselli etmek istemişti. Bu yüzden şu an buradaydı.

"Zorunda değilsin," dedi ve ellerini ondan kurtardı. "Uyursam yarına bir şeyim kalmaz." dedi soğukça. Ciddi değildi, kalmasını istiyordu.

Ama Fred yanından kalkmıştı.

Erkeklerin yatakhanesinin merdivenlerini çıkarken arkasında kırık birini bıraktığının farkındaydı.

Ama Hermione'nin kendisini istemediği fikrine o kadar kapılmıştı ki, yanında kalarak kendisine eziyet etmek istemiyordu.

Hermione gitmesini istemese de, bazı şeyleri tek başına çözmek zorunda olduğunu biliyordu. Hayatının sonuna kadar biri onu teselli edemezdi. Bazen tek başına ağlaması gerekiyordu.

Fred'in kendisini teselli etmesi hoşuna gitmişti. Onu güldürmeye çalışması da. Bir an duraksadı. Daha sonra bu şey hoşuna gittiği için kendine kızdı. Fred sadece onu teselli etmek için kalmıştı. Belki de yıllardır kız kardeşi gibi gördüğünden. Fred hakkında böyle şeyler düşünmemeliydi.

***

Bu bölümde bahsedilen Snape ve Lily olayı, Harry ve Snape zihnibend dersleri alırken Snape'in Lily'e aşık olduğunu da öğreniyor.
Voldemort ile ilişkisini veya asıl görevini değil.

Normalde böyle olmadığını biliyorum⁰ ama burada böyle geçmesi lazımdı heueheueeheh

İNANMIYOM 1000 KELİME OLDU FKFKFJHDVRGRUDIDORORORJR

Oy verirseniz mutlu oluyom arkadaslr bilgi sadece fdkfğşçaieso

ilomilo |fremione|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin