10.BÖLÜM: Kahve

102 26 8
                                    

*Tam burası, senin mezarın olur!*

"Kardeşim var!" Dedi tek nefeste. Orhan ve Elyas bir anda öksürmeye başladılar o sırada. 

"Yavaş yavaş, nasıl yani neyden bahsediyorsun?" Dedi Azra, Orhan'ın sırtına vururken. 

"Doğruluğu sorgulanmalı, ama bir kaç şey çoktan ispatlamıştı." Bana döndü, kanıt istermişçesine yüzüme baktı. Koltuğun üzerinde duran telefonumu alıp, tekrar masaya döndüm. 

Çektiğimin fotoğrafı açıp, onlara uzatım. "Bu fotoğraflar 99 veya 98'a ait kesin bir bilgi yok." Dedim onlara. 

"Senden büyükte olabilir!" Dedi Elyas, Miraç'a bakarak.

"Ya da aynı yaşta olabilirler." Dedi Azra. 

"İhtimaller o kadar yüksek ki, gerçeğe ulaşmamız biraz zaman alacak." Dedim. 

"O ihtimaller birazcık  bekleyecek." Dedi Miraç bana bakarak. Dün bana 'Öyle bir pisliğin yanında büyüdüyse kendimi asla affedemem. Arya lütfen! ' Bu cümleyi kuran kişi, şimdi 'O ihtimaller birazcık bekleyecek.' Diyordu. Anlam veremiyorum. Hiç bir şeye, hiç kimseye.

"Ne yapacağız peki?" Diye sordu Elyas. 

"Elimize geçen en ufak bilgiyi bile değerlendireceğiz. Şuan elimizde ki bilgi ise yurt dışında olan Arya'nın ailesi, pasaportun gelmesini beklemekten başka bir çaremiz yok.  hayatımıza kaldığı yerden devam etmeliyiz. Arya okuluna, Azra sınavlarına, biz ise sizi okullarınızdan alacağız."

"Onlar üniversitelerini dondurdular. Orhan mezun oldu!" Dedi Azra, benim merakımı gidererek. 

"Anladım." Dedim.

"İki hafta sonra okulunu dondurup, yolumuza çıkacağız. Pasaportta belki, gelmiş olabilir. İşimizi garantiye alacağız." 

"Anlaşılmayan bir şey?" Diye sordu Elyas, Miraç'ı taklit ederken. 

🗣

Saat gecenin biriydi, Elyas'la Orhan oyun oynuyor, Miraç mutfakta bir şeyler karıştırıyordu. Azra ile ben ise onlara ye yatağı hazırlıyorduk. Bu evden birazcık kalacaktık anlaşılan, her gün koltukla olmayacağı belliydi. Kulübenin solandan ayrı iki odası vardı birisi onların için, diğeri ise bizim içindi. Mutfak zaten Amerikan mutfağı, biliyorsunuz. Kulübelerin bir abartısı yoktu, ama hoş duruşları vardı. 

İşimizi hallettikten sonra, kendi odamıza geçtim. Pazartesi için çantamı hazırlamam gerekti ama  kitaplarımın hepsi yetimhanede kalmıştı. Yarın gidip almalıyım.  Sırt çantamda bulduğum dünya klasiklerinden birini alıp, dışarıya çıkacaktım. 

"Kahve var burada istersen al!" Dedi Miraç, kapıdan çıkmak üzereyken. Kafamı olumu şekilde sallayıp, mutfağa yöneldim. Kendime bir kupa kahve alıp, dışarıya banka oturdum. Kısık yanan sokak lambasına dönüp, kitabıma bu şekilde okumaya başladım. 

İki sayfanın sonundan yanımdaki çalılıklardan, tıkırtı sesi geldi.

"Tırsmalı mıyım Derya?" 

"Neden olmasın güzelim?"

"Ah İç Ses, çok iç açıcısın!"

"Öyleyimdir bebeğim"

"Arada bana sarkıntılık yaptığını düşünmüyor değilim."

"Acil şifalar diliyorum senin için."

O sırada çalıların arasında yeni doğmuş minnacık bir kedi çıktı. Üşüyor gibiydi sanki. Banktan kalıp yanına yavaşça yaklaştım. 

SESSİZ ÇIĞLIK  🗣 | Tekrardan Düzenleniyor..Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin