BÖLÜM 1: "İÇ SAVAŞ"

87 3 14
                                    

Medyada "Imagine Dragons- Believer" var. Siz istediğiniz bir şarkıyla da okuyabilirsiniz.  

Başladığınız tarihi buraya yazmayı unutmayın. 

**************************************************

Bir şeyler olduğunu hissedebiliyordum. Bir insanın yirmi dört saati kusursuz derecede mükemmel geçmezdi; ufak bir pürüz, karın ağrısı ya da bir sinek ısırığı bile günü etkilerdi ama olmuştu. Baştan sona mükemmel bir gün geçirmiş ve eğlenmiştim. Mutluydum.

Ta ki o ana kadar...

Her şey arkadaşlarımla dışarda iyi vakit geçirip, bu sürede annem tarafından telefonla taciz edilmeden, nerede kaldın, ne zaman geleceksin, sorularına bahaneler uydurmadığım ve en önemlisi, hoşlandığım çocuk tarafından fark edilip, bana selam verdiği bir gündü.

Evet doğru, hiçbir şey bu kadar kusursuz olamazdı.

İlk olay, arkadaşlarımla her zaman takıldığım kafeden çıkıp eve giderken başıma gelmişti. Yolda birtanecik abim ve uzatmalı sevgilisiyle karşılaşmıştım. İsminde hayır olmayan Çisil ve yılan türlerinden en tehlikelisi olan abim Mert; tencere kapak misali bir uyum içerisindeydiler.

Pek sevgili yengecim Çisil'in en sevdiği şey kafam kadar göğüslerini bol dekolteyle desteklemekti, ne giydiği umurumda bile değildi ama her defasında benim göğüslerimin küçüklüğüne ne kadar üzüldüğünü anlatıyor, erkeklerin en son tercihi bile olamayacağımı dile getiriyordu. Ona göre doksan-altmış-doksan vücut ölçüleri, zeka ve karakterden daha önemliydi.

Tamda evin sokağına girerken, el ele Çisil ve abimi görmüş, görmezden gelmeye çalışırken abimin bana doğru sırıtarak yaklaşmasıyla kurtulamamıştım. Abimin yüzündeki yılansı sırıtışı nerede görsem tanırdım: Bu, ben bir boklar çevirdim sırıtışıydı. Nedenini karşı karşıya geldiğimizde anlamıştım. Aylarca abimin pis işlerini yapmayı üstlenmiş, ondan aldığım paralarla da kendime çok beğendiğim bir pırlanta seti almıştım, benim de çoğu kadın gibi parlak şeylere zaafım vardı. Kolye, küpe ve bileklikten oluşan biricik zarif setimin bir parçası, Çisil denen kadının boynunda sallanıyordu.

Gördüğüm şeye inanamadığım için bir an gözlerimi ovalamayı düşündüm ama bugün ki makyajımın güzelliğine kıyamadığım için bundan hemen vazgeçtim. Gözlerim yuvalarından fırlayacakmışçasına büyüdüğünde, gördüğüm şeyden emin olmak için kafamı Çisil'in boynuna doğru yaklaştırdım: Hayır, yanlış görmüyordum aylarca para biriktirip aldığım, çizerken binlerce kağıt heba ettiğim kolyem, Çisil'in göğüsleri arasında kayboluyordu.

Beynimden çıkan dumanları hissedebiliyordum, kafam ısınıyordu ve hava zaten sıcaktı. Avuç içlerim sinirden ıslanmışken, içimden ona kadar sayıp sakinleşmeye çalıştım. Geri zekalı abim artık dişlerini gösterecek şekilde gülerken, kız arkadaşı da etrafına bolca serotonin hormonu salgılıyordu. Sebebini anlamak için dahi olmaya gerek yoktu, hangi kız sevgilisi ona pahalı bir hediye aldığında sevinmezdi ki?

"Selam canım." Çisil ağzını yayarak ve harfleri uzatarak konuşuyor, diksiyon denen şeyden bi'haber yaşıyordu. "İnanamayacaksın ama abinin bana aldığı hediyeye bak, taşların hepsi gerçek, üstelik beni düşünerek çizmiş. Ne kadar tatlı değil mi?" Son cümlesinde sırıtarak Mert'i yanağından öpmüştü. Midem bulanırken, öğürmemek için kendimi zor tuttum.

Abim, "Tabii ki öyle bebeğim. Binlerce pırlanta sana feda olsun," derken gözlerimin içine yüzsüz yüzsüz bakarak konuşmaya devam etmişti. "Yakında küpelerini de alırım sana." Resmen benim bebeklerimi çalıp, kendi gibi yılan familyasına dahil bu kızın boynuna takmıştı. Çisil'in ağzından uzatmalı bir yaaa çıkarken, uzantılarını abimin beline dolamıştı.

SİBİRYA KAPLANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin