C-3|Seni bulmalıydım

571 54 194
                                    

Yüzyüzeyken konuşuruz- Uykusuz ve dengesiz, Boş gemiler, Bodrum

Jungkook- Still with you

Coldplay - The Scienist

yazılma tarihi:06.06.2020

yayımlama tarihi:21.08.2020

Sonsuza kadar, yoonkook.

İyi okumalar

Sonsuza kadar genç kalacağımı zannetmiştim. Bir gün... Bir gün sabah olacağını biliyordum ama yine de gece, ay ışığında parlayan bir yıldız olarak kalmak isterdim. 

Yaşlanmak, yaş almak, büyümek, olgunlaşmak ya da adına her ne diyorsanız diyin; benim için şöyle bir anlam taşıyordu: Gençken bulutsuz olan masmavi bir gökyüzü yaşlandıkça bulutların artmasıyla gittikçe karanlık olup, iç karartıcı bir hal alıyordu. Yağmur yağıyor, sisten göz gözü görmüyor ve hafızada kalan gençlik anılarıyla kalan ömür geçirilmeye çalışılıyordu. 

Bir gençlik, binlerce yaşlılıkla kıyaslanamazdı bile.

Bir şansım olsa... Tek bir şans, gençliğime geri dönmek isterdim.

Kendimi aptalca konularla yormaz, ana odaklanırdım. Elbette yine geleceği planlamaya çalışırdım ama... Değer verdiğim insanları yanımda tutmaya çalışır, onların gitmesine izin vermezdim. Gerekirse çökerdim dizlerimin üstüne af dilerdim. Şu an öyle bir şansım yoktu, çoğu... Çoktan göçüp gitmiş, bir zamanlar dolu olan masada tek başıma kalmıştım. 

Mezuniyetten sonra, değişeceğim demiştim. Büyüyeceğim ve elimdekilerin kıymetini bileceğim, olmadı. Ben... Küçüklüğümden beri şımarık bir çocuktum, geç anladım her şeyi. Sonra dedim ki, yirmi beşten sonra düzelir, aldırma. O da olmadı. Gençlikte çok hata yapmıştım, sorunlar yerine yerleşmiş ve içinden çıkılamaz bir hal almıştı. Şimdi ise, otuzuma girecektim. 

Işıksız bir odadaydım, belki de buna alışmamalıydım ama çoktan alışmıştım. Işığım beni çoktan terk etmişti. odamı aydınlatsam ne değişirdi? İçimdeki, zihnimdeki karanlığı aydınlatabilir miydi? Işık, dışarıda ki yağmuru dindirebilir miydi? Bir ışık... Kötü olan her şeyi sona erdirecek kadar güçlü olabilir miydi?

Bugün, yirmi altı ağustos. 

Beş gün sonra, otuzuma gireceğim ve intihar edeceğim. 

Gençliği yaşadım ve acı verici bir yaşlılık istemiyorum. Hatta yaşlılığı istemiyorum, yeterince tecrübe sahibi olup, kendimi geliştirmiştim. Otuz senelik bir ömür, bana yeter de artardı bile.

Sadece...

Merak ettiğim biri vardı. 

Donmuş bir gün batımında, birlikte sabahladığım; yüzünü tuvallere kazıdığım, dudaklarının her köşesini ezberlediğim biri. Dudaklarının köşesinde kendimi bulduğum biri. 

Min Yoongi.

Benim sevgilim, ruhum, göz bebeğim, eşim, bir tanem, yağmurum, rüzgarım, güneşim, dünyam, geçmişim... Benim her şeyim. 

Onu en son gördüğümde gençliğinin baharındaydı, yirmi iki yaşındaydı. Bende yirmi dört yaşındaydım. Altı sene olmuştu onu görmeyeli, çok özlemiştim. Onun üstüne kimseye dokunamamıştım, öpmemiştim. 

Min Yoongi, isimli adam benim can sızımdı. Hala kanayan ve asla kapanmayacak yaramdı. 

Hayatta olduğunu biliyordum ama mutlu mu, mutsuz mu; nasıl hissettiğini gidip sormak isterdim. Onu kollarımla sarmalamak, ağlamak ve gözlerinin içine bakarak onu özlediğimi söylemek isterdim.

「️26 ağustos」️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin