Bölüm 12: Tistae Avlama Görevi

31 13 0
                                    

18 Nisan 1021 Saat: 07.41  


   Utuber kendinden nefret ediyordu. Orada ölmeli, acınası bir piç kurusu gibi kaçmamalıydı. Bu onun kişiliğine tersti ve bu onu içten içe bitiriyordu.

Kendi duyguları içinde karmaşa yaşarken Fin karşısına oturdu. Utuber karşısına oturan adama ilgisiz bir şekilde iki saniye kadar anca bakıp kafasını eski konumuna indirmişti. Fin "Ben Fianir i Niar. Fin diye kısaltabilirsin. Duydum ki bir Canavar Yuvası keşfetmişsin. Bana tam konumu lazım" diye direkt konuya girince Utuber "Ölmeliydim... Orada ölmeliydim..." diye mırıldanıyordu. Fin bu tavırları çekecek sabrı olan bir adam değildi.

Ayağa kalktı, Utuber'i tuttuğu gibi yere çarptı. Handaki hafif sarhoş Ophia ile Nemea onlardan tarafa bakıyordu. Ori, müziğe fazlasıyla kendini kaptırdığından fark edememişti.

Fin yere yapıştırdığı Utuber'in boğazından tutup yere iyice sokup "Bana orospu çocuklarının yerini ver, ondan sonra ölüyor musun, götünü mü siktiriyorsun, ne yapıyorsan yap! Bana o bilgiyi vereceksin!" diye bağırdı. Nefesi kesilmiş Utuber neler olduğunu anlayamıyordu ama ölecek gibi hissediyordu.

Ophia ile Nemea hızlıca gelerek Fin'i geri çektiler ve "Sakin olun" diye söylendiler. Utuber nefesini toplamaya çalışırken boğazını ovuşturuyordu. Fin ise kollarından tutan Ophia ile Nemea'ya "Tamam, sakinim ben" diyordu.

Ophia ile Nemea kollarını bıraktı. Utuber "Kuzey Girişinden ilerle. Dağın tepesini gördükten sonra tam Batıya git. Ebenin amını bulacaksın orada!" diye sonunda öfkesini kusmuştu. Fin de "Bulurum belki!" diyerek hışımla dışarı çıkmıştı.

Fin tek kısa ıslık çalarak Ni'ye "Beni götür" işareti vermişti. Gökyüzünde süzülen Ni ona doğru yönelmiş, tam yanına gelirken bedenini büyüterek pençeleri ile omzundan tuttuğu gibi havaya kaldırmıştı. "Beni Kuzeye götür" diyerek işaret etmişti ve havadayken Tistae'lerin Yuvasını görmeyi başarmıştı.

Ni yakınına yavaşça indirdi ve gökyüzünde yükseldi. Artık Fin tek başınaydı ve karşısında 5 Tistae vardı. Her ne kadar güçlü bir savaşçı olsa da sayısal üstünlüğün hiçbir zaman iyi olmadığını bilirdi. Bu yüzden çalılar arasında saklanarak ilerledi ve bir tanesinin yanına geldi.

Bir Tistae'nin zayıflığı dişleriydi. Tam saldırı yapacağı zaman saldırması gerekiyordu. Eğer erken atılırsa ağzını kapatır, demirden sert kafasıyla çarpardı. Geç atılırsa dişleri bedenine saplanmış olurdu. Mükemmel zamanı yakalamalıydı.

Tabii başka bir yolu daha vardı. Tehlike hissettiğinde ses çıkartan bir çıngırağı vardı. Çıngırak ile kuyruğun birleşim noktası çok yumuşaktı. Eğer ki orayı keserse düşünme yetisini kaybederek saldırırdı. Bunun bir iyi bir de köyü yanı vardı. İyi yanı, sadece ısırmak üzere gelecekti, yani ağzı sürekli açık olacaktı. Dişlerini kesmesi için gayet zamanı olacaktı. Ancak kötü yanı, delirmiş gibi gelecekti, yani daha hızlı ve güçlü...

Bir Tistae birisini ısırdığında ince iki kılıç saplanmış gibi olur. Dişlerindeki zehir, o kişiyi yavaşlatır, uyku haline girmeye zorlar ve tamamen bayıldığında Tistae onu çocuklarının yanına atar. Çocukları güzel bir ziyafet çeker. Ama bu zehrin panzehri varsa bu etkiden kurtulabilirsin. Kaçmak için bir şansın olabilir yani.

Ama bir Tistae'nin kuyruğunu kesersen seni öldürmek üzere saldırır ve dişlerini geçirirse bedeninin içine giren zehir ateş alarak kişiyi içinden yakarak küle dönüştürür.

Fin sinsice birisinin yanına geldi. Kılıcını çekerek birleşim noktasına gözlerini dikerek atıldığı gibi kesip atıverdi. Kuyruğu kesilmiş Tistae acılar içinde ileri doğru kaçıp arkasına döndü. Kılıcı ile bekleyen Fin ile göz göze geldi. Delirmiş bir çığlıkla dişlerini çıkardı.

İlk Korku-Gezgin Kurt Savaşçısı (Düzenlendi 4-19 Eylül)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin