0.0

60 7 0
                                    


Yağmurun Altında Terk Etmek.

Genç kız, birkaç metrelik mesafelerle konulmuş, yanyana dizilmiş bankların olduğu bölüme geldiğinde rüzgar saçlarını savurdu. Böyle bir havada sahilde buluşmak, gerçekten çok iyi bir karardı (!).

Etrafta hiç kimsenin, en azından onun olmadığını görünce en yakındaki banklardan birine oturdu. Yüzüne gelen saç tutamlarını kulağının arkasına sıkıştırarak karşısındaki denizi izlemeye başladı.

Deniz hırçındı bugün. Dalgaları karaya sertçe çarpıyor ve her seferinde su biraz daha ileriye ulaşacak gibi gözüküyordu. Kız bir an dalgaların kendisini yutacağından korkmuştu.

Bir yandan da,aklında şu soru vardı:
Bugün ne yapacak?

Bana ağza alınmayacak sözler söyleyip ardından özür mü dileyecek? Yoksa yine rezil mi edecek beni? Kendisi onca şeyi hiç utanmadan yapmışken hem de...

Kız, sağından gelen seslerle irkildi.

Hayır, o değildi. Sadece gülüşen renkli bir liseli grubuydu gürültü yapanlar.

Liseli gençler göz açıp kapayana kadar gitmişlerdi. Kızıl saçlı kız kolundaki saate baktı.

Geleli yarım saat olmuştu .

Nerede bu, diye düşünmeye başladı. Normalde geç kalan taraf hep kendisi -sevgilisinin gözlemlerine göre- olurdu, ama şimdi o geç kalmıştı.

Genç kız kıpırdandı. Geç kalmış olması, onun aşağılamalarının ertelenmiş olması anlamına geliyordu.

Çantasından telefonunu çıkararak o gelene kadar oyalanmaya karar verdi. Ekrandan Instagram uygulamasının simgesine dokundu ve bu fotoğraflar cennetinde gezinmeye başladı.

Her şey normaldi ona göre.
Takip ettiği birkaç hesabın hikayelerine ve attıkları fotoğraflara baktı. Daha sonra eli sevgilisinin profiline gitti.

Profile girince sevgilisinin fotoğraflarına uzun uzun bakmaya başladı. Ne günah işlemişti de böyle birine aşık olmuştu? Tüm fotoğrafları gördüğünde yan tarafa geçip sevgilisinin etiketlendiği fotoğraflara baktı. En son etiketlendiği fotoğraf dikkatini çekti. Birkaç romantik (?) ve yalan üzerine kurulu resim çıktı karşısına.
Ve sonra da sevgilisinin başka bir kadınla çektiği samimi bir fotoğraf.

Gözleri açıldı. Hemen, fotoğrafın atıldığı tarihe baktı ve kalbinde büyük bir çatlak oluştuğunu hissetti. Yanlış anladığını umdu. Ya kuzeniyse? Belki de arkadaşıdır? Sevgilisinin evine çok benziyordu.

Fotoğraf birkaç dakika önce atılmıştı.

Ayağa kalktı. Koşa koşa sahili terk etti ve arabasını park ettiği yere doğru ilerlemeye başladı.

Arabası çalıştığı zaman, hiç beklemeden gaza basmıştı.

.._..-.._..

Onun evine geldiğinde arabayı en yakındaki yere park etti. Kapıyı açar açmaz dışarı fırladı ve girişe doğru yürümeye başladı.

Fotoğraf burada, onun evinde çekilmişti. Bundan emindi, zaten üst tarafta da konum yazıyordu.

Zile bastı. Ama daha kapının açılmasını bekleyemeden çantasından anahtarı çıkardı ve kilide soktu. Sevgilisi ona evinin anahtarını verecek kadar güveniyordu en azından. Sahiden nasıl almıştı bu anahtarı? Alırken kavga ettiklerini hatırlıyordu. Anahtar için kavga etmemişti. Ona güvenmediği için kavga etmişti. Onunla olan hatıraları da hep böyleydi.

Kapıyı açınca hızlı adımlarla eve girdi. Orada olduklarını düşündüğü yere gidiyordu.

Onu başka bir kadınla sarmaş dolaş bir halde bulduğu odaya.

Rose, gördüğü manzaranın şokuyla geriledi. Kapıyı ardına kadar açmıştı. Onlar da habersiz gelen bu misafirin etkisiyle ayaklanmışlardı bile.

Kahverengi saçlı genç üstü başı dağılmış bir halde,ona klasik bahanesini söylüyordu.

'Açıklayabilirim, Rose!'

Rose yılların biriktirdiği öfkeyle bağırmaya başladı.

'NEYİ AÇIKLAYACAKSIN?! BANA NEYİ AÇIKLAMAYI DÜŞÜNÜYORSUN?!'

Bu sırada sevgilisinin yanındaki kadın yok olmuştu. Odanın kapısı kapandı ve şimdi ikisi yalnızdı.

'Bana bağırmayı kes Rose. Her şeyi anlatacağım.'

Her şeyi nasıl anlatacaktı ki? Her şey ortadaydı ve şimdi kendisini nasıl savunacaktı ki?

Ah doğru ya, diye içinden geçirdi Rose. Konuyu kendisine çevirecekti.

'Sen kaç kere bana ihanet ettin biliyor musun? Seni kaç kere o adamlarla gördüm, biliyor musun?!'

'Onlar benim arkadaşlarım!'

'Tabi, tabii ki de. Hepsi de senin arkadaşın değil mi? Kim bilir kaçıyla yattın!'

Rose kalbinin binbir parçaya ayrıldığını hissetti. Bu adam onun sevgilisi değildi, olamazdı. Kim sevgilisini aşağılar ve onu üzerdi ki?

'Kes şunu.' Alçak ve güçsüz çıkmıştı sesi.

'Ve kaçıyla ne yaptığını Tanrı bilir!'

'KES ŞUNU!'

Rose artık bu zehirli ilişkiye bir nokta koyması gerektiğinin farkındaydı. Bu şeyle sevgili olmak istemiyordu. Onun yüzünü bile görmek istemiyordu.

'Daha yaptığın çok şey var Rose,istersen hepsini saya-'

'KES DEDİM! BİTTİ ARTIK TAMAM MI? SENİ BİR DAHA GÖRMEK İSTEMİYORUM. AYRILIYORUZ.'

Artık sevgilisi olmayan adamın yüz ifadesi değişti ve hemen -sahte- bir yumuşamayla Rose'ye yaklaşmaya çalıştı.

'Ama sevgilim, biz-'

Rose ani bir hareketle geri çekildi. 'Artık biz diye bir şey yok, tamam mı? Artık hatalarımı saymak ve bana katlanmak zorunda değilsin. Ya da sahte sevgini göstermek zorunda değilsin.'

Ayakları onu çıkışa yönlendirirken Rose içinde bir rahatlama hissetmişti. Birkaç saniyede evden çıktı, arabasına bindi ve eve doğru yola koyuldu.

Arabayı sürerken bir yandan da ağlıyordu. Gözyaşları görüşünü bulandırdığı zaman gözlerini kırpıyor ve kendine gelmeye çalışıyordu.

O akşam, Rose'nin telefonuna ondan bir mesaj geldi. Affet beni, yazıyordu mesajda.

Rose cevapladı.

Hayır. Bu ilişki bitti ve belki de beni bir daha hiç göremeyeceksin.

Sonra onun ne aramalarına, ne mesajlarına ne de diğer ulaşım çabalarına kulak verdi.

739

_-_-_-_-_-_-_-_-_-_-:-_-_-_-_-_-_-_-_-_-_

Magic Shop - MultishipHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin