Öyle bir an geliyordu ki insan, kelimenin tam anlamıyla afallıyordu. Boşluğundan yakalanmak, bunun en savunmasız kılan haliydi. Cihangir beni sürekli böyle yakalamıştı, başkalarına izin vermemiştim ama ona karşı savunmasız kalmıştım. Kaçamamıştım. Ondan kaçamayıp kendimden kaçmam ise tamamen benim tuhaflığımdı.
Şimdi ise ikimiz en savunmasız halimizle bir sesin dehşetine düşmüştük.
Bir kaza olmuştu, hemen arkamızda. İki araç birinirne çarpmıştı ama ikisi de hızlı olduğu için hem çok ses olmuştu hem de araçlar çok hasar almıştı. İkimiz de o kazaya şaşkınca bakıyorduk, olaylar çok hızlı gelişmişti. Arkama döner dönmez kazayı yapanın Ömer olduğunu görmüştüm ve daha tepki veremeden kendimi iki şoförün kavgasına tanık olurken bulmuştum.
Yanımdaki Cihangir o yöne doğru haraket edince kolunu tuttum. İstemsiz bir haraketti ama pişman değildim, bu temasımı hisseden Cihangir de anında durup bana bakmıştı. Yükselen tartışma seslerine aldırmadan "Git lütfen." dediğimde kaşları havalandı. Derin bir nefes aldım. "Benim sınavıma daha bir saat var, Ömer'e bakarım. Zaten tartışmayı ayırmak için bir sürü insan geldi bile, sen sınavına git Cihangir. Geç kalma, lütfen." dediğimde, tamamen onu düşünüyordum. En yakın ikinci arkadaşım orada kaza yapmışken şu an için tek derdim Cihangir'in sınavıydı. Bir süre yüzüme baktı. Dudaklarını nemlendirip "Bence o arbedeye sen de gitme." dediğinde hafifçe güldüm. "Ama o benim arkadaşım, yanında olmalıyım." diye mırıldandığımda bana hoşnutsuz bir bakış attı ama bir şey demedi. Belki de buna hakkı olmadığını düşünüyordu. Konuşmaya devam etseydi ona kızmazdım ama dinler miydim, bu konu hakkında söz veremezdim çünkü dinlemeyeceğimi biliyordum. Bana tekrar kararsız bir bakış attığında "Hadi," dedim. Bu sefer uysalca başını salladı ve hızlıca binaya doğru ilerledi. Ben ise, bir süre öylece kaldım. Sesler hala yüksekti, bu beni huzursuz ediyordu. Hatta Ömer oradayken içimdeki endişe de artırıyordu. Tekrar, o yöne baktım.
Ömer... Sinirliydi. Adam suçun onda olduğunu söylerken o sadece adama saldırmaya çalışıyordu. Birkaç adımla yanına ulaştım ve önüne geçtim. Bu hareketim beni fark etmesini sağlamıştı ve onu tutmaya çalışan birkaç erkeğin yapmaya çalıştığı şey kolayca gerçekleşti. Durdu ve bana baktı. "Ne yapıyorsun Ömer?" dediğimde yutkundu. Sinirli olduğumu belli eden sesimle devam ettim. "Ne gerek var tartışmaya? İnsanlar seninle konuşmaya çalışıyor, biraz sakin ol lütfen." dediğimde arkamdaki adama bir bakış attı ama bir şey demedi veya az önceki hareketlerine devam etmedi. Sakinleştiğini anlayan insanlar yanımızdan çekildiği sırada ona meraklı gözlerle baktım. "İyi misin, bir yerinde bir şey var mı?" diye sorduğumda başını uysalca iki yana salladı ve yanımıza "Medeniyet diye bir şey olduğunu fark etmene sevindim." diyen adama ters bir bakış attı. Oysa adam, haklıydı. Sakince konuşurken onun üzerine yürüyen ne yazık ki benim arkadaşımdı.
Karşımda duran Ömer az önceki halinin aksine düz bir şekilde "Arabanı yaptırırım." dediğinde adam güldü. Sesi sertti, bakışları gibi. "İstemez, kendi arabamı yaptırırım ben. Sen ise ilk önce kendini düzeltmeyi dene." dediğinde hiddetli, ama bir yandan da buna ters bir şekilde sakin gibiydi. Karar veremedim, çok da uzun sürmedi zaten. Bir süre sonra karar vardılar, polis geldi ve tutanak tuttu. Sınava on dakika kala bütün işler halloldu ve Ömer, arabayı otoparka bıraktı. Kapıda onu beklediğim sırada uzaklardan geliyordu. Hızlıca yanıma ulaşıp "Geç kalmadık değil mi?" diye sorduğunda başımı iki yana salladım. Konuşmak istemiyordum, sinirli hali bana da bulaşmıştı. Hayatımda ne zamandır böyle gergin insanlar var diye düşünmekten kendimi alamıyordum ama sonrasında kendime hatırlatıyordum: İnsanın başını ağrıtacak bir derdi var ise, her şeye dönüşebiliyordu demek ki.
Bu, yanlıştı.
Ömer benden aldığı bu sessizlikle, sustu. Hatalıydı, biliyordu. "Son günlerde seni fazla şaşırtıyorum, biliyorum." dediğinde ona baktım. İtiraz etmedim. O da güldü. "Daha da şaşırtacağım ama kötü olarak değil. Sonra da düzeleceğim." diye devam ettiğinde gözlerim kısıldı. Merak etmiştim ama sormaya vaktim olmamıştı da, yerlerimize geçer geçme iki tane gözetmen hoca sınıfa girdi ve on dakika içinde sınav başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONSUZ ADIMLAR
RomanceDümdüz, simsiyah bir yol. Sonu görünmüyor, hatta bir adım sonrası dahi yok. Zifiri karanlık, her şey belirsiz... Ne yapmalıydı bu durumda? Bu yola birinin ışık tutmasını mı bekleyecekti? Asla. Başkasının ışığına muhtaç olmaktansa, kendi ışığını oluş...