Karnımızı güzelce doyurup ateş başında sessizce oturuyoruz, büyükbaba yanında getirdiği radyosundan şarkılar çalıyor bize. Hayatımdaki diğer her şey silikleşiyor ve kendimi çok iyi hissediyorum. Dertlerim, sorunlu düşüncelerim bir bir solup gidiyorlar, sonradan yine gelecekler biliyorum ama şu an pek önemleri kalmıyor.
"Bu an," diyorum, "cennetten bir an."
İkisi de minik onaylama sesleri çıkarıyorlar. "Hava güzel olsaydı je güzel yüzerdik."
"Yaz gelince yüzeriz işte, son seferimiz değil ya." diyor büyükbaba.
Kyungsoo, "Peki ya ben?" diye soruyor. "Nah sana. Senelerce gelmedin şimdi hayırdır?" diyor büyükbaba.
"Senelerce gel diye başımın etini yedin, şimdi izin vermiyorsun sen hayırdır?" diyor.
"Hah!" diyor büyükbaba. "Sana ihtiyacım kalmadı da ondan."
"Hah!" diyor Kyungsoo da. "Devletin ormanı istediğim zaman gelirim, tamam mı?"
"Anladım ben senin karın ağrını sen hiç merak etme Kyungsoo." diyor büyükbaba, hiç kelimesinin i'sini uzatarak. Kyungsoo ona anlamak için bakıyor ama bir şey anlayamıyor. "El atmak farz oldu o zaman." diyor kendi kendine söylenirken. Ben sadece dışarıdan izlemekle yetiniyorum çünkü ikisi de kızgın olduklarında çok korkunç oluyorlar.Ateşin başında mayışırken Kyungsoo'nun esnediğini duyuyorum.
"Harika bir an cidden ama bir taraflarım acıdı çok afedersiniz." diyor Kyungsoo.
"Davetsiz misafir umduğunu değil bulduğunu işte Kyungsoo, çekinmezsen gel kucağıma otur.""Büyükbaba, sen agresifken hiç çekilmiyorsun ve ben üstüne uykusuzum özür diledik işte yahu."
"Gidin Jongin ile benim arabaya, uyuyun. Birkaç saat sonra geri gelirsiniz ben de o arada kafamı dinlemiş olurum çünkü sen bir türlü susmak bilmiyorsun."
"Jongin sen de git onunla. Arabanın arkasından yedek kıyafetlerimi ver ona. Yalnız başına uyurken arabanın içinde boğulur bu çocuk kesin, hem güvenli de olmaz. Gelirsiniz sonra."
Onun sözünü dinleyip ilk ayaklanan ben oluyorum. Kyungsoo büyük babasına şaşkınlıkla bakıyor, büyükbaba ise gülümsüyor. "Hadi Kyungsoo, dinlenelim biraz." diyip onu çağırıyorum. Arkamdan beceriksizce atılan adımlarını duyuyorum, nemli ve çürümekte olan yapraklar o ayakkabı ile yürümesini zorlaştırıyor olabileceği için dikkatli olmasını söylemek üzere ona döneceğim sırada ayağı kayıyor ve onu can havli ile yakalıyorum.
"Dikkatli ol, ayakkabıların kayar." diyorum başlarımız çok yakınken. Başını sallayarak onaylıyor beni ve ben de belindeki elimi çekip soğuktan üşümüş elini tutuyorum. Üç yüz metrelik patika yolu ağır ağır yürüyoruz, arada durup ona ağaçları ve göç etmemiş kuşları gösteriyorum.Arabanın yanına geldiğimizde garip bir his tarafından sarmalanıyorum, Kyungsoo'nun elini bırakmayı hiç ama hiç istemiyorum.
******
Kaisoo kategorisinde üçüncü olmuşuz oooooooo helal12 Haziran
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yüreğime konan dert "kaisoo (tamamlandı)
Fiksi PenggemarBilinmeyen numara: Jongin Bilinmeyen numara: Evleniyormuşsun Jongin, ağzına sıçayım senin. Jongin yalnızca bir kişi bu hayatta onunla olsun isterdi, Jongin aradı, aradığı Jongin'i buldu.