9. Bölüm

257 72 195
                                    

SELAAAMM :)

Nasılsınız?

Bu bölümü daha geç atmayı planlıyor gibi bir şeydi. Ama bir iki şeyi göz önünde bulundurunca dedim ay Melike. Ve bende attım. :))

Bölünme başlamadan önce size şunu diyeyim. BEN BU BÖLÜME KALBİMİ BIRAKTIM. O derecede sevdim yani. Bence sizde düşersiniz. O zaman okuyun bakalım.^^

Umarım düşersiniz, keyifli okumalar gece yıldızları...

***

Gözlerim açmak istiyordum. Ama çok acıyordu nedense. Yavaş yavaş zorlayarak açtım göz kapaklarımı. Tamamen açmıştım sonunda. Ama bu sefer bulanıktı her taraf. Yavaş yavaş görmemde düzelirken daha önce böyle bir yer görmediğimi fark ettim.
Neredeydim ben?
Yavaş yavaş kendime gelirken tüm olanlarda bir bir aklıma geliyordu. İlk önce şelalenin orada oturuyordum. Sonra biri gelince saklanmıştım. Ve bu sırada ayağım kayıp suya düşmüştüm. Bir saniye ben oradan nasıl çıktım? Ve ben neredeydim.
Etrafıma baktım. Bir odadaydım. Ama kimin odasında? Burayı daha önce hiç görmediğime yemin edebilirim. Neresiydi burası? Odanın kapısı yavaşça aralanmaya başladı. İçeri yine daha önce hiç görmediğime emin olduğum biri girdi.
Turuncu, daha çok ateş rengi gözlere ve saçlara sahipti. Ve itiraf ediyorum oldukça yakışıklı birisiydi. Yaşları benim gibi 17-18 duruyordu. Tüm bunların ardından hemen arkasına baktım. kanatları var mı, diye. Ama yoktu. O zaman bir cadı? Olabilir…
Yani bu evimden çok uzakta olmadığım için korkmamam, ama aynı zamanda karşımdakinin kim olduğunu bilmediğim için korkmam demekti.
Bana doğru ilerledi ve yandaki sandalyeyi çekip oturdu. Bense ona soru sorar gibi bakıyordum. Tabii onun da kafasında soruları olacaktı ki yüzünden soruları olduğu anlaşılıyordu.
“Uyandın demek.” Diye konuşmaya başladı. Başlamazsa herhalde gözle iletişimin bir yolunu bulmak zorunda kalacaktık.
“Neredeyim ben? Ve sen kimsin?” diyerek direk konuya girdim. Gözlerini kısarak bana baktı.
“Nerede olduğunu nasıl bilmiyorsun sen ya?” diye sordu. Kafam karışmıştı. “Peri şehrindesin işte. Burası da benim evim.” Diye devam etti.
“N-ne?” hayretle ona baktım. Korkmuş muydum? Kesinlikle evet. Periler iyi olabilirdi. Ama her fırsatta kötülük yapmaya çalışan bize iyi olurlar mıydı bilmiyordum.
“Ne, ne?” diye sordu. Garip bir şekilde rahattı. Ah tabii ya, o benim daha bir cadı olduğumu bilmiyordu.
“B-ben, en son Peca Şelalesinin oradaydım. Şelalenin arkasında kalan mağaraya girmiştim. Sonra ayağım kaymıştı ve acayip şekilde derin olan suya düşmüştüm.” Diyerek açıkladım ve sustum. Ona baktığımda düşünceli görünüyordu. Derin bir nefes alıp tekrar konuşmaya başladım. “Beni sen mi kur…” devam etmeme izin vermeden kendisi konuşmaya başladı.
“Hayır. Seni ben kurtarmadım. Seni bulduğumda ormanın içinde yerde baygındın. Sonra seni alıp buraya getirdim.” Dedi. kafam acayip şekilde çok karışmıştı.
“Ama n-nasıl?” diye sordum. Ayağa kalkıp yatakta önüme oturdu.
“Bilmiyorum.” Diye cevapladı. “Kurtulduğuna şükret bence. Çünkü dediğin yerdeki su gerçekten çok derin.” Diyerek devam ettirdi.
Kafam çok karışmıştı. Ben oradan nasıl kurtulmuştum acaba? Biri mi kurtarmıştı? Nasıl olmuştu? Kafamda acayip sorulardan birkaç tane daha eklendi.
Aramızda bir müddet sessizlik olmuştu. Benim yanım sıra o da düşünceli gözüküyordu. Acaba bu olaydan mı yoksa farklı mıydı?
Ama bundan bana ne? Ne düşünürse düşünsün. Bu beni ilgilendirmezdi. Ama çok da merak ediyordum.
“Ne düşünüyorsun?” ah benim merakım! Çeneni niye kapalı tutmuyorsun Buz ya?! Çenesini kasarak bana baktı göz ucuyla. Dürüst olacağım bu hareketiyle oldukça yakışıklı gözüküyordu.
“Bu seni neden bu kadar ilgilendiriyor acaba?” diye sordu tek kaşı havada.
“Merak…” diye mırıldandım omuz silkerek. Kısa bir sessizliğin ardından bu sefer o konuştu.
“Sen ne düşünüyorsun?” diye sordu alayla karışık bir ciddiyetle. Kaşlarımı çattım. Az önce aynı sorumu tersleyen biri mi soruyordu bunu? Dudaklarıma ufak bir gülümseme koyarak konuşmaya başladım.
“Oradan nasıl kurtulduğumu.” Dedim. Onun aksine sorusunu cevaplayarak. Hafi ve kısa bir şaşırmanın ardından gülümseyerek gözlerime baktı.
“Şelale sihirli zaten. Belki de bu yüzdendir…” dedi mırıldanmayla karışık. Başımı olumlu anlamda salladım.
“Olabilir.”
Yine bir sessizlik hakim olacağı sırada o buna hakim olarak konuşmaya başladı.
“Sen nerede oturuyordun?” diye sordu. Aha geldik mi kritik noktaya.
“Boş ver…” dedim omuz silkerek. Kaşlarını çatarak bana baktı.
“Neden?” sorgulama lütfen. Gerçi er ya da geç öğreneceksin ama neyse...
“Boş ver işte.” Dudağımı ısırmaya başlamıştım. Stres yaptığımı görmeyen kördür. Net! Kafasının karıştığına emindim. Elini uzatıp çenemi tuttu ve yukarı doğru kaldırarak gözlerine bakmamı sağladı.
“Söyle. Elinde sonunda öğrenirim zaten. Hem ne olabilir ki evinin nerede olduğunu öğrenince? Merak etme sapık falan değilim.” Dedi ve elini çenemden çekti. Cesaretimi toplamaya çalıştım. En son konuşmak için tüm cesaretimi topladım.
Ellerimi yatağa yasladım ve yüzümü, yüzüne hizalayarak yaklaştım. “Çünkü ben bir cadıyım,” sandığımdan daha iyi söylemiştim. Hiç kekelemeden ve düz. Gözlerimi kısarak devam ettim. “Yani benden korkman gerekir.” Dedim.
Bir anda gülmeye başladı. Ama nasıl bir gülüş. Kaşlarımı çattım. Komik bir şey mi söylemiştim? Yoksa o da saçlarımdan dolayı benle dalga mı geçecekti?
“Ne oldu ya?” diye sordum. Bu sırada o gülmesini yeni toparlıyordu. Bir anda ciddileşti. Hem de nasıl bir ciddiyet. Gözlerimin içine bakarken yine konuşmaya başladım. “Şimdi ne oldu?” diye sordum. Tüm ciddiyeti devam ederken konuşmaya başladı.
“Sen bir cadısın. Ciddi olmam gerek öyle değil mi?” dedi. Ama sanırım şuan ciddi kalamayacaktı. Çünkü dudaklarını birbirine bastırarak gülmemeye çalıştığını anlamak zor değildi. Sinirle kaşlarımı çattım.
“Gül gül. İçinde kalmasın.” Dediğim anda cidden hafiften gülmeye başladı. Aptal ya! Kollarımı göğsümün altında bileştirip arkama yaslandım. “Bari neye güldüğünü söyleseydin!” diye homurdanarak başımı ve gözlerimi başka yere çevirdim.
“Ya tamam, tamam. Susuyorum.” Dedi. Yine çenemden tutup kendine çevirdi ve gözlerimizi birleştirdi.
“Neye güldüğünü söyleyecek misin artık?” diye sordum. Başını olumlu anlamda salladı. Bu arada hala sırıtıyor bu.
“Sadece, hareketlerin ve tavırların bir cadı gibi gelmedi de.” Dedi elini ensesine koyarak.
Size şunu söyleyeyim mi? Çocuk ne yapsa yakışıyor, ciddiyim. Her açıdan da yakışıklı. Düşün yani. İzin verdim.
“Saçlarımı demeyi unuttun sanırım…” diye mırıldandım. Bu nedenle her zaman dışlandığımı ortaya vurmuş oldum. Başını yana eğdi ve gayet masumca baktı bana.
“Ona pek takılmamıştım.” Dedi dürüstçe.
“İlksin.” Dedim hafifçe gülümseyerek. O da gülümsedi. Ve az önceden beri nasıl görmedim bilmiyorum ama sol yanağında şirin bir gamzesi vardı. Ona cidden çok yakışıyordu. Ve şirin gösteriyordu.
“Neden böyle peki saçların?” diye sordu.
“Doğuştan böyleler,” dedim ve derin bir nefes alarak devam ettim. “Boyasak bile tutmuyor. Büyülü gibi.” Dedim ve sustum.
“Anladım.” Dedi ve 5 saniye falan susmanın ardından konuşmaya devam etti. “Zorlanıyor olmalısın.” Başımı olumlu anlamda salladım.
“Hem de nasıl?” dedim buruk bir gülümsemeyle. O da gülümsedi. Arkasına baktım. Kanatları olmaması dikkatimi çekmişti.
“Sen?” dedim gözlerimle arkasını işaret ederek. O da burukça gülümsedi.
“Boş ver. Daha sonra anlatırım.” Dedi. Bu sefer önceki gibi, inat olsun diye söylemediğini biliyordum. Başımı olumlu anlamda salladım.
“Şimdi ne olacak?” diye sordum. Bu konuya gelmemizin vakti gelmişti sanırım. Başını olumsuz anlamda sallayarak konuşmaya başladı.
“Bilmiyorum.” Dedi iç çekerek. Sonra eliyle önüne düşen birkaç saçını arkasına attı. “Ama istersen sana bir iki şey vereyim onları giy ve yemek yiyelim. Ne dersin?” diye sordu. Gülümseyerek başımı olumlu anlamda salladım.
Ayağa kalktı ve elini bana uzatarak “Gel de sana giyecek bir şeyler bulalım.” Dedi. Uzattığı elini tutup ayağa kalktım. Odanın kapısını ilerlemeye başlarken bende onun peşinden gittim.

***

Ve bittiğğğ

Düştünüz mü? Doğruyu söyleyin.

Valla ben çok pis düştüm. Zuekzhwkzjslshwksjs

Neysee ilk soru sorayım mı size? Sorayım.

• Sizce o kişi kim?

• Buz oradan nasıl kurtuldu?

• Bundan sonra ne olacak?

Cevaplayın oluy mu? Odjwizmahzwmjssn (Allah'ım bugün neden bir garip hissediyorum. Hem enerji dolu hem de üşengeç yorgun? Nedeeen?)

LGS çok yaklaştı. Benimde stresim artı ya. Ve bu bölüm 19 Haziran'da gelecekti. Ama şimdi attım. Çünkü hem istek vardı. Hem ben atmak istiyordum. Hemde LGS de zaten son günler çalışmayacağım. O günler yazarım dedim. Yani 10. Bölüm 19 Haziran'da. Kesin bu sefer xuekshwksheksj

Bir de şöyle bişi yaşıyorum. Hocalar son günler çalışma çalış konularında hep farklı şeyler diyor ya. Mesela birisi son gün çalışma. Diğeri son üç gün. Diğeri bir hafta falan. Hadi bir haftayı salla o kadar olmaz. 3 ve 1 olarak ortak 2 kararı aldım ama sizin tavsiyelerinizi duymak isterim.^^

Çok konuştum yhaa xuekshwksheksj

He bu arada bölümü oyladınız mı? Oylayın hemen. Jskwhzkwhzkwhsn

Sizi çok seviyorum. Ve öpüyorum. Görüşürüz gece yıldızlarım...

^^

✨💛

Yıldızlı GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin