Kocaman bir sevgi yumağına dönüşecek olsaydım eğer, şu an tam vaktiydi. Hoşlandığım adam benim için bir şey yapıyordu ve bu... Beni gerçekten savunmasız bir hale getiriyordu.
Cihangir elindeki kutuyu kaldırıp, "Tatlı getirdim." dediğinde hafifçe gülümsedim. Derin bir nefes alarak kapıyı biraz daha açtığım sırada "Gelmek ister misin?" diye sorduğumda, itiraz etmedi. Başını sallayarak "Olur." dediğinde geçmesini bekledim ve bana uzattığı tatlı kutusunu aldım.
İçeriye baktıktan sonra bana kararsız bir bakış Stan Cihangir'e "Salona geç istersen." dediğimde başını sallayarak koltuğa ilerledi. Ben de tabakalara ikimiz için profiterol koyduktan sonra yanına gittim. Tabii, benden önce Misi ve Lady onun yanına ulaşmıştı bile. Lady, Cihangir'in kucağına kurulmuş, yatıyordu. Misi ise yerde, onların biraz uzağında oturmuş dikkatli gözlerle ikisini izliyordu. Sanırım o, Cihangir'i pek sevmemişti ama buna çok ihtimal veremiyordum. Lady'yi kıskanıyor demem daha doğru olurdu.
Elimdeki tabakların birini sehpaya koyup Cihangir'in önüne bıraktığımda bana gülümseyerek "Teşekkür ederim." dediğinde ben de hafifçe gülümsedim. "Asıl ben teşekkür ederim." diye mırıldandığım sırada koltuğun diğer tarafına yerleştim. Kucağıma gelen Misi'nin başını severken tabağı da kendi önümdeki sehpaya bıraktım. Onun ilgi bekleyen haline güldüğüm sırada Cihangir'in "Nasılsın?" diye sormasıyla ona baktım. İstemsizce yutkunurken "İyiyim, sen nasılsın?" diye sorduğumda, güldü. Keyifli değildi, yüzündeki ifadeye anlam verememiştim ama kesinlikle keyifli değildi. "Gerçekten iyi olup olmadığını merak ediyorum Esila."
Sanki uzun zamandır nefes alamıyormuşum gibi, derince bir nefesi içime çektim. Gözlerimi ondan kaçırdığım sırada bu kadar derinden sorması, sanki içimdeki acıyan tarafa dokunmuş gibi bir his uyandırmıştı bende. Dolan gözlerime içten içe kızarken, "Yakın bir arkadaşına veda etmiş gibi hissediyorum ve bu his, berbat." dediğimde Cihangir'in homurdandığını duydum. Ne dediğini anlamadığım için ona baktığım sırada, o da bana baktı ama bir şey demedi. Nasıl olsa konuya giriş yaptığı için, dolan gözlerimi de gördüğü için kaçmadım. Burukça gülümserken "İnsan sevmeye engel olamıyor, bunun için ona kızamam ama bilmek isterdim. Şimdi kendimi kandırılmış gibi hissediyorum." dediğimde Cihangir yerinde dikleşti. "Söylemeliydi." dediğinde başımı salladım. Sahilde de demişti Cihangir, haklıydı. Ömer benim çocukluk arkadaşım bile değildi, söylememesi için hiçbir sebep yoktu ki?
Sessizliğim, Cihangir'in yeni bir sorusuna fırsat verdi. "Onunla konuşacak mısın?" derken, gözleri üzerimdeydi. Bu sorusu beni durdurmuştu çünkü bilmiyordum. Açıkça bunu söyleyerek "Bilmiyorum," diye mırıldandığımda Cihangir'in kaşları hafifçe çatıldı ama bit şey demedi. "Ben onu öyle sevemem, belki bunu söylediğim zaman eskisi gibi olabiliriz." diyerek devam ettiğimde, Cihangir şaşırmış gibiydi. Hayretle "Güvenebilecek misin?" diye sorduğunda duraksadım. Gözümden bir damla yaş aktığında bunu görmesini istemediğim için hızla sildim. "Güvenmek istiyorum."
Bu, Cihangir'in hoşuna gitmemiş gibiydi. "Çok duygusalsın, çok hassassın. Tamamen kalbinle karar veriyorsun." dediğinde bir şey diyemedim çünkü biliyordum. Hep Böyle olmuştu zaten. Tamamen kalple alınan kararlar insana kırgınlık getiriyordu. Ama arkadaşım Ömer'den de bir anda kopmak istemiyordum ki. Kararsızdım, yolunu şaşırmış gibiydim...
O sırada telefonuma mesaj sesi gelince, uzanıp aldım. Bülent Beydi. "Nasıl büyümüş, çok güzel olmuş. Ayrıca Lady'nin arkadaşı da çok güzelmiş, bir gün onunla da tanışmak isterim." yazan mesajına istemsizce güldüm. O sırada Cihangir'in hala bana baktığını fark edince, "Bülent Bey, Misi'yle de tanışmak istiyormuş. Bugün fotoğraflarını atmıştım." diyerek ona da bahsettim çünkü o zamanlar yanımda olan oydu. Ben gülmüştüm ama Cihangir aynı tepkiyi vermemişti. Kaşları biraz daha çatılırken, "Çok saçma." dediğinde, bunu beklemiyordum. Şaşkınlıkla "Saçma olan ne?" diye sorduğumda Cihangir bana yandan bir bakış attı. "Misi'yle tanışmak istemesi çok saçma. Tamam, iyi bir iş yapıyor ama gereksiz bir samimiyet kuruyor adam." dediğinde, hafifçe güldüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONSUZ ADIMLAR
Любовные романыDümdüz, simsiyah bir yol. Sonu görünmüyor, hatta bir adım sonrası dahi yok. Zifiri karanlık, her şey belirsiz... Ne yapmalıydı bu durumda? Bu yola birinin ışık tutmasını mı bekleyecekti? Asla. Başkasının ışığına muhtaç olmaktansa, kendi ışığını oluş...