Medya: Poseidon
Bölüm şarkısı: Velvetears- We All Wanna Die Sometimes
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın :)
"Agápi mi?... O da kim?... Benimle ne alakası var?"
"O... Annen."
"Ne?"
Ne demişti o? Annen mi? Aman tanrım kafayı yememe ramak kaldı!
"Neler döndüğüne dair zerre fikrim yok! Bana Apéiro diyorsun anneme Agápi diyorsun daha önce hiç duymadığım ve bilmediğim şeylerden bahsediyorsun ama hiçbir şeyi açık açık anlatmıyorsun. Sorun şu ki her geçen saniye iyice deliriyorum! Hayatıma kim girse benimle ilgili şeyleri benden daha fazla biliyor ama kimse bana bir şey anlatmıyor! Ya bana neler olduğunu anlatırsın yada tek kelime etmeden daha önce neredeysen oraya geri dönersin!"
Kaşlarını çatarak bana baktı, ağzını hafif aralayıp bir şey diyecek gibi oldu ancak kafasını iki yana sallayarak tahminen, söylemek istediği şeyden vazgeçti.
"Bak... Ne demek istediğini çok iyi anlıyorum. Bu yüzden şu an sana bir şeyleri anlatmak yerine, o şeyleri göstermek istiyorum. Eğer sende istersen tabiki..."
Söylediği şey beni biraz germişti. Açıkçası ne göstereceğine dair herhangi bir fikrim yoktu ancak bilmediğim şeyleri beni daha çok huzursuz ediyordu. O an gözlerindeki isteği görmek bana yeterince güven vermişti nedensizce. Gözlerimi yumup derin bir nefes aldım ardından cevap verdim.
"Peki! Tamam seninle geleceğim ancak istediğim cevapları alamazsam..."
"Emin ol fazlasını bile alacaksınız güzel hanım."
Ayağa kalkıp bir elini bana uzattı. Gülümsemeye çalışarak elini tuttum ve beni ayağa kaldırmasına izin verdim. Güçlü görüntüsü hiç yanıltmıyordu oldukça güçlü kollarıyla be hızla kaldırmıştı. Üstümü düzelterek ona döndüm.
"Pekala, şu an nereye gidiyoruz?"
"Soru sormak yok öncelikle. Her şey kontrolün altında."
"A peki o zaman." Diyerek kollarımı iki yana açarak 'pes' işareti yaptım. Kendinden emin bir gülümsemeyle iskelenin tapınağa bağlanan kısmına doğru ilerledi tabi bende arkasından devam ettim. Daha önce dikkatimi çeken heykelin yanına gidip heykelin arkasına geçti. Hiç fark etmediğim bu kısım oldukça ilginçti aslında heykelin arkasında gizli duran kapıyı açıp önden geçmemi istedi. İçeri doğru ilk adımımı attığımda karanlıktan dolayı hiçbir şey göremedim. Ardımdan Poseidon'un gelmesiyle birden etraf görünür hâle geldi. Koridorda ilerlerken etrafta eski bir sürü tablo vardı altlarında eski Yunanca yazılar vardı ancak bir çoğunun yazısı eskidiği için silinip gitmiş. Tabloları incelemekten nereye gittiğimize dikkat etmemiştim nerede olduğumuza bakmak için kafamı kaldırdığım sırada adeta dilin tutulmuştu. Burası da neresi böyle? Dışardan bir tapınaktan başka bir şey görünmüyordu ancak içeri girdiğimde ise devasa bir kütüphanede asırlardır var olan ancak hiçbir arkeologun bulamadığı kitaplar da vardı. Yunan Mitolojisi hakkında araştırmalar yapan eski bir arkadaşım bana hep bu kitaplardan bahserdedi oysa şimdi ben onun özenle aradığı şeyleri tesadüfen buldum. Düşüncelerimin arasında kaybolurken yükselen ses ile bütün ilgim Poseidon'a kaydı.
"İşte burası!"
Merakla, gösterdiği yere doğru ilerledim.
"Bu da ne?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Tanrıça
خيال (فانتازيا)Yıllarca kendini hiçbir yere ait hissedememek nedir? Sanırım cehennemdir... Peki ait olduğun yeri senden alsalardı? Daha büyük bir cehennem mi? Peki, ya ait hissetmediğin bu dünya aslında senin hükmün altında olmayı bekliyorsa? Yaşadığın bunca acıda...