Loş bir parkta, şarkı söyleyen isimsiz bir kuş🐦

116 28 40
                                    


"Bay Woo.. İnanın bana, 2 saatten bir arayıp beni uyarmanızın hiç bir önemi yok. İlham alamadığım sürece yazamıyorum. Lütfen daha fazla rahatsız etmeyin. Teşekkürler efendim."

Sesli mesajı bırakıp telefonu cebime attım. Dün geceden bu yana saatin önemi olmadan telefonum arama ve mesaj yağmuruna tutulmuşdu. Bay Woo sanki sorumluluğumun farkında değilmişim gibi-ki bence zaten farkında değilim- hiç durmadan beni arıyor, zamanımın azaldığını ve müzisyen Bay Kim'in beni ısrarla beklediğini söyleyip duruyordu.

Evet, Bay Kim. Yüzünü çok az kişinin, hatta hiçkimsenin görmediği garip ve gizemli şahıs. Pek beni ilgilendirmese de beni ısrarla bekleyen ve bu kadar aramanın nedeni olan kişini araştırmak istedim. Zaten bir düşünün, Korede milyonlarca Kim soyisimli kişiler varken onu bulmam ne kadar olası bir durumdu ki? Sosyal medyada da aradım hiç durmadan ama karşıma çıkan onca çaylak müzisyenin, ya da ne bileyim, kendi yüzünü hiç çekinmeden paylaşa bilen kişilerin o olması ihtimalini düşündüğümde 0 bile olmadığını anladım. Anlaşılan o ki şu yüzünü gizleyen, kendini lisede anonim ya da populer öğrenci gibi hisseden ergen bozuntusunu bulmam baya uzun zamanımı alacaktı.

Saçlarımı hafif yalayıp geçen sabah rüzgarı ile ayaklarımı salladığım iskelede oturmuş denizi izliyordum. Dün Ay'ın burda oturuyor oluşu bile heyecanlandırmışdı beni.

Namjoon hyungla sabah sabah dışarı çıkmak istedik. Zaten kahvaltını dahi hazırlayamayan biz, bari dışarı çıkmışken bir şeyler yiyelim diye sahildeki kafelerden birine gidiyorduk ki benim ısrarlarım sonucu iskelede bir şeyler atıştıracaktık.

İskelenin tahtalarından gelen seslerle arkama döndüm. Namjoon hyung elinde tutduğu simitler ve kahve bardakları ile bana doğru dikkatlice gelmeye çalışıyordu. Uzanıp elindeki kahve bardaklarından birini aldım. Ardından rahatlamış gibi nefesini verdikten sonra o da yanıma oturmuş, ayaklarını sallayıp simitin birini bana vermişdi.

"Dağıtmamak için aşırı derecede efor sarfetmişe benziyorsun hyung."

Kıkırdayıp kahvemden bir yudum aldım ve karton bardağı iskelede hemen yanıma bırakıp simitden bir ısırık aldım. Ve tabiki kafama da gelişi güzel dayak yedim.

Hyungun vurduğu yeri yüzümü buruşturarak ovaladıktan sonra çakma siniri ile bana döndü.

"Hyungla dalga geçilmez pis terbiyesiz."

"Ne vuruyorsun hyung ya? Dağılmasın diye dikkatlice getiriyordun ya, o zaman yüzünün aldığı şekli görmen lazımdı."

Cümleme cırlamayla başlayıp kahkahayla bitirdiğimde Namjoon hyung bana pis pis bakmaya devam ediyordu. Sakar olduğunu daha nasıl yüzüne vurabilirdim acaba?

Trip atıyormuş gibi önüne döndüğünde ben de kahkahalarımı dizginleyip simitimi yemeye başladım.

"Akşam Hoseokla buluşuyorum, gelmek ister misin sen de?"

"Tabiki hyung. Stüdyoya uğramadığım için uzun zamandır görmüyorum, iyi olur."

Kafasını olumlu şekilde salladı.

O göbekli stüdyo genel yönetmenini görmemek için genellikle de az uğrarım zaten oraya ama olay şarkı yazmak olduğunda kendimi eve kapatırım. Bazen sahile kafa dinlemeye gelirim, ya da bana ilham vere bilecek yerleri keşfetmeye çıkarım ama, asla ve asla o stüdyoya uğramam. Göbekli, kel insan bozuntusu şahısı görmek gözlerime kan kustururken şarkı yazarken onu asla görmek istemem.

Biraz daha sahilde zaman geçirip eve geçmemizin ardından yapacak bir şey olmadığından biraz sosyal medya hesaplarımda gezinmiş, ardından yine şarkı besteleme ve sözlerini yazma çabalarımı devam ettirmişdim.

•4 O'clock||Taejin|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin