26. Bölüm

739 45 11
                                    

Dilan karakteri değişti. Multimedia : Dilan

İyi okumalaar. :D

Bekliyordum. Bana bir cevap vermesini, en azından bir açıklama yapmasını bekliyordum ama o susuyordu. 

" Neler oldu ? " demeyi başardım sonunda. 

" Soru sorma. Seni kardeşine götüreceğim ama seni zorluyormuşum gibi yapman lazım. Anladın mı ? " Başımı onaylar biçimde salladım. Bei kardeşimin yanına götürmeye karar verdiyse sorun yoktu. Soru sorma demişti. Sormayacaktım. Zaten Berktuğ'nun dediğine göre Mert birşeyler biliyordu. Bu rahatlığımda ondan kaynaklıydı zaten. Bileğimi mengene misali kavrayıp beni transporter tipi arabanın bagajına atmasına direniyormuş gibi yaptım. Beni bagaja attıktan sonra üzgün bir bakış atıp kapıyı kapattı. Kafamı kaldırdırıp aracın içine baktığımda içindeki bütün koltukların dolu olduğunu gördüm. En öndeki koltuklarda kim oturuyordu görmüyordum. Sadece içlerinden birinin kız olduğunu saçlarının uzunluğundan anlamıştım. Önümdeki koltuklarda ise Mert ve iki adam oturuyordu. Mert bana hiç bakmıyordu ama arada kaçamak bakışlarını yakalıyordum. Araba aniden ileri savrulunca önümdeki koltuklara omzumu çarptım. Ağzımdan acı dolu bir inleme çıkarken arabayı kullanan adama nefretle tısladım. 

" Arabayı bakkaldan mı aldın be ! Hayvan ! " 

Adam bu sözüme inat dikiz aynasından bana bakıp arabayı aniden sağa geçirince sağa doğru düştüm. 

" Hayvansın sen ! Pislik. " 

Adam arabayı bu sefer sola yatırınca dilimi ısırıp sustum. Arabada kimse konuşmuyordu zaten. Herkes sessizlik yemini etmiş gibiydi. Burada delirmezsem kesinlikle kendimi ödüllendirecektim. Üstelik ben bu arabaya neredeyse kendi isteğimle binmiştim. Şimdi bu kararım o kadarda doğru gelmiyordu. Bagajın kapısına gidip sırtımı kapıya yasladım. Adam en azından şimdi daha iyi kullanıyordu arabayı. Parmağımdaki yüzük gözüme çarpınca gülümsedim. Buğlem'in doğum günümde aldığı yüzüktü bu. Parmağımdan çıkartıp daha iyi incelemek için baktığım sırada elimden kaydı ve önümdeki koltuğun altına gitti. 

" Kahretsin ! " 

Emekleyerek koltuğun oraya gittim. Yüzüğü hala göremeyince yüzümü zemine yapıştırmak zorunda kaldım. Sonunda yüzüğü görünce iyice eğilerek yüzüğü alşmaya çalıştım. Sonunda yüzüğü elime aldığım sırada ani bir fren sesi duydum ve bu sesin bizim bulunduğumuz arabadan geldiğini anlamam çok uzun zamanımı almadı. Bir yere çarpmanın şiddetini bütün bedenimde hissettim. Bedenim öne doğru savrulmaya çalışıyor ama önümdeki koltuğun ayakları buna izin vermiyordu. Arabadaki az önceki sessizlik yerini çığlıklara bırakırken, hemen üstümden nereden geldiğini bilmediğim bir demir parçası geçti ve az önce sırtımı yasladığım bagaj kapısına saplandı. Şaşkınlıkla nefesimi tuttum. Araba sonunda durmayı başardığında etrafı dinledim. Bize yardım etmek için kimsenin gelip gelmeyeceğini merak ediyordum ama korkudan ayağada kalkamıyordum. Yeni bir demir parçasının bedenimi iki eşit parçaya ayırmasındansa böyle kalmayı tercih ederdim. Sonunda etraftan sesler gelmeye başlayınca başımı hafifçe oynattım. Ancak o zaman farkettim şakağımdan sıcak bir sıvının aşağıya doğru süzüldüğünü. Az önce heyecandan dolayı hissetmediğim bütün ağrılar vücuduma saplanmaya başladı. Tespitlerime göre ayağımı oynatamıyordum ve başımıda sert biçimde bir yere vurmuştum. 

" DİLAN ! "

Adımı duymamla başımı görebilecekmiş gibi pencereye çevirdim. Berktuğ'nun burada ne işi vardı ? 

" Dilan iyi misin ? " 

Ses yakın mı uzak mı kestiremiyordum ama bana çok az geliyordu. Eğer sesimi duyarsa muhtemelen daha çok endişelenecekti. Çünkü sesimin bulunduğum durumda pek iyi çıkacağını sanmıyordum. Kafamı biraz daha kaldırdığımda bacağımın üstünde bir kesik gördüm. Nasıl olduğunu bilmiyordum ama kaza anında her şey olmuş olabilirdi. Tekrar bacağımı oynatmayı denediğimde azda olsa bunu başarmıştım. 

KIR ZİNCİRLERİNİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin