"Jungkook! Jungkook!"
Okul çıkışı, Jungkook her zaman olduğu gibi Jimin'i sınıfından almaya gitmek üzereydi ki Jimin koşarak Jungkook'un olduğu sınıfa girdi. Henüz sınıf kalabalık da olsa Jimin kendisine dönen bakışları umursamadan çantasını toparlayan Jungkook'un yanına adımladı.
Rengi aktıkça açılan saçını bu sefer açık bir sarıya boyamıştı. Artık turuncu saçları yoktu ama oldukça çekici kumral bir Jimin vardı. Bu Jungkook'un en sevdiği renkti.
Hayır. Bu, Jungkook'un Jiminde en sevdiği renkti.
Gerçi bir önemi var mıydı? Jungkook onun her bir ayrıntısına bayılıyordu. Üstüne yakışmayan tek bir renk yoktu.
"Erkencisin?" dedi Jungkook yarı şaşkın bir halde kaşlarını kaldırarak. Genelde acele edip onu sınıfın kapısında bekleyen kendisi olurdu.
Jimin neredeyse boşalan sınıfta gözlerini gezdirdi. Öğrencilerin çoğu çıkmış, geri kalan birkaç kişi de Jungkook gibi çantasını toparlıyordu. Yüzünde mutlu olduğunu gösteren minik bir gülümseme vardı. Jungkook onun heyecanlı halini sınıfa girdiği ilk an fark etmişti.
"Sınavı geçtim!" Son kişi de sınıftan çıkar çıkmaz Jimin bağırarak kollarını Jungkook'un boynuna doladı. Gerçekten heyecandan yerinde duramıyor gibiydi.
Jungkook ani temasa karşı şaşkınlıkla hareketsiz kalsa da kısa sürede sarılışına karşılık verdi. Onu uzun zaman sonra bu kadar mutlu görmek kendi yüzünde de kocaman bir gülümseme oluşturmuştu.
"Teşekkür ederim Jungkook." Suratındaki gülümsemeyle farkında olmadan sıktığı kollarını gevşeterek aşağıdan bakmaya devam etti. Gözleri her heyecanlı olduğu zamanki gibi kocaman açılmıştı. "Sen yardım etmesen asla geçemezdim."
"Bunu ben değil sen başardın. Ben bir şey yapmadım." Boynuna yetişmek için parmak ucunda duran Jimin'in beline ellerini dolayarak işini kolaylaştırırken mırıldandı.
Birkaç yıl öncesine kadar aynı boydalarken Jimin'in gittikçe yanında ufacık kalması Jungkook'un yüzünde aptal bir gülümseme oluşturuyordu.
Sürekli oynamaktan dağılmış saçlarına, heyecandan parlayan gözlerine, minik burnuna ve kalın pembe dudaklarına baktı.
Karşısındaki insan dünya üzerindeki en güzel varlıktı ve bu insan kendisine ait olduğu için büyük bir mutluluk duyuyordu.
"Hayır Jungkook," diye inatlaştı Jimin büzdüğü dudaklarıyla. Jungkook onları çok fena öpmek istiyordu. Derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştı.
"Eğer ben senin yerinde olsaydım bu kadar mızmız birine asla dayanamazdım." Jungkook'u ikna etmeye çalışır gibi kaşlarını çatmıştı. "Sınavın olmasına rağmen beni çalıştırdığın için gerçekten çok teşekkür ederim."
"Önemli değil," dedi Jungkook yüzünden düşürmediği gülümsemesiyle. "Hadi eve gidelim."
Oldukça isteksiz bir şekilde ellerini Jimin'in belinden çekti. Jimin de aynı şekilde, deminden beri Jungkook'un boynuna sarılıyor oluşunun yeni farkına varmış gibi kollarını çekerek uzaklaştı.
Jimin eve dönüş yolunda Jungkook'un tüm ısrarlarına rağmen teşekkür amaçlı ona yemek ısmarladı. Fazla oyalanmadılar ve Jimin'in aldıkları da aslında pahalı sayılmazdı ama Jungkook bunu Jimin'den bir şeyler isteme amacıyla yapmıyordu ki... Ona teşekkür etmese de olurdu. Yüzündeki gülümsemeyi görmek Jungkook'a yeterdi.
Kapılarının önünde durdular. Jungkook yavaşça Jimin'e döndü. "Sınavların bitti mi?" Demek istediği çok açıktı.
Bu akşam konuşabilecek miyiz?
"Son sınavlarım sayılır. Yakında bitiyor." Jimin mahcup bir şekilde kısık sesiyle mırıldandı. Onu böyle reddetmek istemiyordu ama sınavlar bitmek bilmiyordu.
"Anladım. O zaman yarın görüşürüz." Jungkook üzüldüğünü belli etmemeye çalışarak gülümsedi fakat Jimin elbette onu üzdüğünün farkındaydı.
"Üzgünüm Kook," Her ortamı yumuşatmaya çalıştığı zaman yaptığı gibi ona takma isimlerinden biriyle seslendi. "En kısa sürede telafi etmeye çalışacağım. Tamam mı? Ondan sonra sabahlara kadar bile konuşabiliriz."
"Yıldız sözü mü?" Jungkook masumca mırıldandı.
"Galaksi sözü." Jimin kocaman gülümsedi.
✗
"Bana galaksi sözü verdi." Jungkook yatağın diğer tarafına dönerek telefona doğru mırıldandı. Yerinde duramıyordu.
"Son beş dakikadır bunu tekrarlayıp duruyorsun Jungkook," dedi Hoseok diğer uçtan.
"Ama bana galaksi sözü verdi!" Heyecandan sesini yükselttiğinin farkında değildi.
"Acaba ben mi kördüm yoksa sen duygularını saklama konusunda çok mu iyiydin? Bunca zaman Jimin'e bu kadar büyük bir sevgi beslediğini nasıl anlamadım?"
"Ya ben," dedi Jungkook heyecanlı bir şekilde. Yatakta tekrar diğer tarafa döndü. "Nasıl başa çıkacağım Jimin gibi biriyle? Her sabah daha fazla sevemem diyorum ve günün sonunda kendimi onu daha çok sevmiş olarak buluyorum. Bu mümkün mü?"
"Jungkook, sen beni dinliyor musun?"
Jungkook gerçekten de Hoseok'u duymuyor gibiydi. Yaklaşık yirmi dakikadır okulda yaşadıklarını anlatıyor ve Jimin'e olan sevgisinden bahsedip duruyordu. "Bir gün pat diye öpeceğim o olacak gerçekten! Bugün çok fazla temasta bulundu ayrıca yüzü de çok yakınımdaydı Hoseok! Kafayı yiyeceğimi sandım!"
"Bunu zaten üç kez söyledin. Aynı cümleleri tekrarlayıp durmasana!"
"Kollarını boynuma dolamıştı... Bana yetişmek için parmak ucunda duruyordu. Çok tatlıydı!" Ayaklarını yatağa vurarak bir çeşit duygu patlaması yaşamaya devam etti.
Hoseok gülerek derin bir nefes verdi. Hiçbir şey bilmeden önce Jungkook tam bir kapalı kutuydu fakat yaklaşık iki haftadır, yani Hoseok'un her şeyi öğrenmesinin ardından kendisini ve duygularını saklamaz olmuştu. Jimin ile konuşamadığı zamanların hepsinde Hoseok'u arıyor ve sevgisini bu şekilde dışarıya atıyordu.
"Jimin'e ne zaman söyleyeceksin?"
"Onu sevdiğimi mi?" Bir süre sessizlik oldu. Hoseok onaylar şekilde mırıldandı.
"Belki de söylememeliyim," dedi en sonunda Jungkook. "Ondan herhangi bir karşılık beklemiyorum. Hiç beklemedim. Evet sevse cidden hiç olmadığım kadar mutlu bir insan olurum ama ben karşılık bekleyerek sevmedim ki." Biraz durdu. Hoseok sessizce onu dinliyordu.
"Yani, sadece sevmek istedim ve sevdim. Beş yıl önceki minik çocuğu sevmek istedim. Beş yıl sonrasında bu çocuğun yanımda olmasını istedim. Ondan istediğim duygularıma karşılık vermesi değildi, penceremi açtığım zaman plastik bir bardak için heyecanla beni beklemesiydi. Yanımda olmasıydı. Benimle gülmesiydi. Ben bunları istedim ve bunlar benim için yeterli. Bunu bozmak istemiyorum."
Hoseok farkında bile olmadan nefesini tutmuş Jungkook'u dinliyordu. İçinde böyle birisi olduğunu düşünmemişti.
"Eminim," diye mırıldandı sessizliğin ardından.
"Neye eminsin?" Jungkook kaşlarını çattı.
"Jimin'i sadece ve bir tek senin böyle sevebileceğine. O bilsin ya da bilmesin, başkasının onu böylesine sevebileceğini düşünmüyorum. Hatta Jimin'i geçtim, dünya üzerinde kimse bu kadar güzel sevilmeyecek Jungkook. Çünkü sen bir insanı en içten ve en saf duygularınla seviyorsun."
Jungkook'un yüzünde hüzünlü bir gülümseme oluştu. Aynısını Hoseok'un yüzünde de vardı.
Huzurlu bir sessizlik oluştu. İkisi de söylediği cümlelerin arasında düşüncelere daldı.
21.06.2020
jungkook... beni de... sever... misin...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
galaxy and stars [jikook]
Fanfiction"bazen yıldızları süpürürsün, farkında olmadan güneş kucağındadır, bilemezsin."