2.5

959 97 125
                                    

Kyungsoo'nun arabasında o olmadan olmak garip, onu öyle ya da böyle yanımda arıyorum şu an. Aklımı karıştıran bir şeyler var, birkaç haftada müdürümüz daha yakın dağlara benzedi, rengi hala yeşilden çok maviye benziyor ama sanki ulaşmak bir ömürden kısa sürecek gibi. Ki birkaç ömür sürse de müdürümüz buna değecek biri. Sevmeye cesareti olan insana koymaz birkaç ömürü kumar masasına yatırmak, sevmek en büyük kumarlardan biridir. Bahsi geçen konuda özne kesinlikle ben değilim. Nişan işine kalkışırken aşık olmayacağıma adım kadar emin olduğum için bu kadar büyük bir lokmayı çiğnemeyi kabul ettim. Hiçbir şeyi berbat etmemeliyim.

Bu yüzden kendimi uyandırmak için başımı birkaç kez sallıyorum, radyoyu açıyorum en sevdiğim şarkılardan biri denk geliyor. Büyükbaba geçen hafta Kyungsoo'nun beni getirdiği dükkanın önünde duruyor.
Onların yanına gittiğimde Kyungsoo'nun yanakları kırmızı kırmızı ve yeri izliyor.

"Neyin var, hasta mısın?" diyorum saçlarını alnından geriye atıp ateşine bakarken.
Başını geriye çekip, "Arabanın içi çok sıcaktı ve daha tam uyanamadım." deyip gülümsüyor.

Büyükbaba bana Kyungsoo'nun anlattığı hikayeyi baştan anlatıyor, ilk kez dinliyormuşum gibi yapıyorum, onu bozmuyorum. İçeriye girince Hyo, "Büyükbaba, Kyungsoo abi, Jongin abi hoşgeldiniz." diyor.

Büyükbaba Kyungsoo'ya bıyık altından gülüp, "Bazıları çoktan buraya gelmiş bile." diyor.

"Sen hikayeyi anlatırken bozmak istemedim." diyorum.

"Pek iyi anlaşıyorsunuz maşallah." diyor sandalyesine otururken. Onun karşısına oturdugumda ellerimi kaldırıyorum.
"Ben müdürümüzle her zaman iyiydim. O benden hiç haz etmez gibiydi."

"Ben mi? Ne zaman? Senin kuruntun o."

"Yani müdürüm, tüm şirket biliyor, herkes işitti yediğim azarları." diyerek gülüyorum.

O da gülüyor ama bana yine de cevap yetiştiriyor, "Fazla alıngansın sen o halde, ben sadece ne yapman gerektiğini söylüyordum. Hani, patronum ya ben."

"Geçen gün ilacı bulamadım diye beni kovmak isteyen patron mu müdürüm?"

"Evet, pazartesi de seni kovmak isteyecek olan patron."

"Büyükbaba, görüyorsun değil mi? Kovacak beni durduk yere." Oyuncu bir şekilde Kyungsoo'yu cıkcıklıyorum.

"Jongin sen benim gizli sevgilimsin ya hani ben seni kondurmam merak etme. Korurum seni."

Kyungsoo gözlerini deviriyor.

"Eğer seni gerçekten kovacak olursa onun kirli zihnini ona hatırlatarak şantaj yap. Mantık dahilinde onunla savaşamazsın çünkü." Duruyor duruyor yine konuşuyor, "Yazık gerçekten."

"Aman," diyor Kyungsoo, "iyi ki senin diline düştük yani."

"Beyler," diyorum sağ elimi göğsüme koyarak, "benim yüzümden kavga etmeyin."

"Hayır," diyor Kyungsoo, "yalnızca birimize ait olabilirsin."

"Evet," diyor büyükbaba "tarafını seç evlat."

"Benim kalbim tamamen sahipli ama." diyorum.

"Adam nişanlı." diyor Kyungsoo çorbasını kaşıklarken.

"Hayır, Jongdae Hyung'un kızına söz verdim. Kalbimi ondan başkasına veremem o yüzden."

"Çok sevimli kız yahu." diyor Kyungsoo. "Ben bir şempanzeyim deyip duruyor ona ne zaman prenses desem."

"Evet, ona bir şempanze olduğunu ben söyledim çünkü."

"Kyungsoo, küçükken hangi hayvan olduğunu hatırlıyor musun?" diye soruyor büyükbaba.

"Sakın ağzını bile açma büyükbaba." diyor Kyungsoo.
Merakla yerimde dikleşiyorum.
"Neymiş? Hım? Neymiş?"

Büyükbaba ağzına fermuar çekiyor, "Bu özel hayata girer." diyor.  Kyungsoo'ya bakıyorum, beni görmezden geliyor tabağımdaki mantıdan alırken.

"Kyungsoo, neydi?" Cevap yok.
"Sen söylersen ben de söylerim ama bak." Gözleri beni buluyor, şüpheyle beni süzüyor. "Gerçekten söyleyeceğim yahu."

"Dalga geçmek yok, birinden duyarsam şirketi bırak, ülkeden bile gitmek zorunda kalırsın."

"Güven problemleri mi var?" diye soruyorum büyükbabaya dönüp. "Biz elimizden geleni yaptık onu büyütürken, mizaçtan kaynaklı olsa gerek." diyor.

Kyungsoo yine, yine ve yine gözlerini deviriyor. Onun içinde böyle bir çocuğun olduğunu kim bilebilirdi?

"Beni bir penguene benzetiyorlardı." diyor kapalı gözlerinin ardından. "Oldu mu mutlu musun?"

Yerimde kıkır kıkır gülüyorum. "Çok sevimli." diyorum.
Bana kötü kötü bakışlar atıyor.

"İnsan kendini mutlu hissediyor bazen." diyor büyükbaba çayından bir yudum almadan hemen önce.

"Evet, mutluluk böyle bir şey demek diye düşünüyor o zamanlar."

Ben bir şey söyleyemiyorum, genişçe gülümseyerek, kendi içimi dinliyorum.
"Mutluluk sadece kendin olmanı bekleyen insanlarla olmaktır belki de." diyor içimden bir ses. Ve ben bu iki insanla mutlu olduğumu düşünüyorum,  bir yılanın eski yeleğinden sıyrılması gibi sıyrılmak istiyorum kendimden memnun olmadığım benliğimden.

*******
Hiyuuuu

Ayağımı burktum galiba çilek toplarken, alırım bir hayırlı olsununuzu.

Gölge,
15.06.2020
Pazartesi 11.06

yüreğime konan dert "kaisoo (tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin