Gözlerimi araladığımda başımda korkunç bir ağrı vardı, yavaşça oturup parmaklarımı alnıma bastırdım ve ayılmaya çalıştım. Holdeki üçlü koltukta uyuduğuma şaşırmamıştım bile, ayaklarımı aşağı sarkıtıp etrafa baktım. Neyse ki kimse yoktu, ayağa kalkıp yalpalayarak alt kattaki lavaboya girdim ve yüzüme art arda soğuk suyu çarpıp iyice kendime geldim. Dün olanları düşünmemem gerektiğini kendime hatırlatarak yüzümü kurulayıp lavabodan çıktım. Mutfağa girip çay koyduktan sonra pencereyi açtım ve tuhaf bir şekilde gülümsedim. Kar yağıyordu, hemen üst kata çıktım annemi ve babamı uyandırıp kar yağdığını söyledim. Onlar bana tebessüm ederek pencereye koştuklarında sıra Eylül teyzem ve Levent amcamı uyandırmaya gelmişti.
Heyecanla onları da uyandırıp mutluluklarını izledim, ben her ne kadar kardan ve soğuktan hoşlanmasam da onlar seviyordu ve bende onların sevdiği şeyleri izlemeyi seviyordum. Bir süre sonra onları bırakıp mutfağa indim ve kahvaltı hazırladım, bu süre zarfında hep kendime düşünme dedim. Onu düşündüğümde her şey berbat olacaktı ve bugün olabildiğince erteleyecektim. Demlenen çayı bardaklara aldığımda herkes masadaydı, gözlerine bakmamaya çalışarak kahvaltımı yapmaya başladım ama babam hafifçe boğazını temizleyip ona bakmamı sağladı ardından oldukça ciddi bir ifadeyle, "ayıldın herhalde." Dedi, bakışlarımı tabağımdaki peynire indirip hafifçe omuz silktim. "Evet." Annem yaptığım şeyin yanlışlığı hakkında haklı bir nutuk çekmeye başladığında sessizce dinledim.
Nihayet yorulduğunda bu kutsal görevi babama devretmişti. Babam arabada ona söylediğim saçma sözleri anlatıp ne kadar delirdiğimi ima edip duruyordu. Haklı oldukları için sadece dinledim ve en sonunda derin bir nefes alıp oturduğum yerde omuzlarımı dikleştirdim. "Onu unutmaya çalışırken yeni yollar denememden daha doğal bir şey olduğunu sanmıyorum." Dedim kendimden emin ses tonumla. "Yanlış bir deneme olduğunu kabul ediyorum, ama yaptım işte." Annemin bezgin nefesi sinirlerimi bozsa da sessizliğe büründüm ve herkes kahvaltısını bitirdiğinde odama çıkıp yatağıma uzandım, başımı pencereye çevirip düşen kar tanelerini izlemeye başladım. Onunla aynı karı izliyordum, aynı sokaklardan geçiyor ve aynı gökyüzüne bakıyordum ve ne yaparsam yapayım ondan uzaklaşamıyordum.
Dün gece onu gördüğümü kesik kesik hatırlıyordum ve bu kalp atışlarımı hızlandırıyordu. Onu öyle çok özlüyordum ki... Gözlerimi sıkıca kapatıp sakinleşmeye çalıştım, doğru kararlar alamıyordum, derslerime yoğunlaşamıyordum, hayatıma devam edemiyordum. Baktığım her yerde onu ve yokluğunu görüyordum. Ve bu durumun en kötü yanı ne zaman son bulacağını bilmiyor oluşumdu. Hızla ayağa kalkıp pencereye koştum ve Selim'in penceresine korkunç bakışlar atmaya başladım. Günledir ağlıyordum ve o hiç birinde yanımda değildi. Onu hayatımın sonuna kadar affetmeyecektim!
O gitmişti ve geri gelmemişti, belkide iyiydi? Her şeyden ve herkesten uzaklaşmak onu değiştirmişti? Peki ya aynı şey benim içinde geçerli olabilir miydi? Gitsem ve gelmesem onu unutabilir miydim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİSSET
RomanceTAMAMLANDI☂ Siyah Kar'dan tanıdığımız Arsu'nun hikayesi. "Güzel bir yüzün ve kötü bir kalbin var. İntihar için güzel bir yol gibi görünüyorsun..." 15.06.2020 Başlama tarihi📍 🔞 Psikolojik bölümler içermektedir NOT: BU HİKAYE ASLA KİTAP SAYFALARINA...