16.Bölüm☂

27.9K 228 93
                                    

Gezinen bir gölgedir hayat, gariban bir aktör sahnede bir ileri bir geri saatini doldurur ve sonra duyulmaz olur sesi, bir masaldır gürültücü bir salağın anlattığı ki yoktur hiç bir anlamı.

(Gezinen bir gölgedir hayat/ WİLLİAM SHAKESPEARE)

***

İnsan en çok umudunu kaybettiği anda düşünür, bazen ölmeyi, bazen var gücüyle savaşmayı ve bazen de benim yaptığım gibi kaçmayı. O kararı aldıktan sonra zaman kavramını yitirmiştim, her şey öylesine hızlı ve bir o kadarda yavaştı. Sanki bir ışık huzmesinin üzerinde bir oraya bir buraya koşuyordum. Emir'le koskoca bir gün geçirip gittiğim şehirde ihtiyacım olacağını düşündüğüm şeyleri alırken ve annemin ikna çabalarından kaçarken hep aynı ruh halindeydim. Özellikle Emir'leyken yüksek sesli kahkahalar bile atmıştım ama ruh halim hep aynı aynıydı.

Vedasız bir şekilde veda eder gibi...

Ayaklarımın dibindeki valizime bakarak iç geçirdim ve göz ucuyla babama baktım. En az annem kadar üzgündü ama beni üzmemek için güçlü görünmeye çalışıyordu, o yine benim süper kahramanımdı. "Hala vazgeçme şansın var." Dedi annem bu cümleyi bir haftadır öyle çok kurmuştu ki gittiğimde bu cümlenin yokluğunu bile özleyebilirdim.

Levent amcam uçak biletimi bana uzattığında küçük bir tebessümle alıp ayağa kalktım. Annem ağlayarak boynuma sarıldı, gözlerim dolmuştu. "Görüntülü konuşuruz anne, hem sende gelip gidersin işin müsait olduğunda."

"O telefon hep açılacak küçük hanım." Dedi titrek sesiyle, hafifçe gülümseyip babama döndüm. Yeşil gözlerinde veda hüznü olsa da yine de güçlü durmayı başarıyordu. Boynuna sıkıca sarılıp "seni seviyorum baba." Diye fısıldadım, kollarının arasında kalan küçük vücudumu hafifçe sıktı "ben daha çok." Dedi, bir adım geriye çıkıp gülümsedim, son bir vedadan sonra Eylül teyzemin peşine takıldım kontroller boyunca hep suskundum, neyse ki onlarda gerek olmadıkça rkonuşmadılar.

Uçakta yerlerimize oturduğumuzda kemerimi bağlayıp başımı cama yasladım ve kendime yeniden ve yeniden ağlama dedim. Ağlarsam gitmekten vazgeçebilirdim biraz daha dayanmak zorundaydım. Nihayet uçak kalktığında tuttuğum göz yaşımı serbest bıraktım ve gözlerimi sıkıca yumdum. Eylül teyzem elime hafifçe dokunarak bana güç vermeye çalışıyordu ama şuan tüm gücüm parmak uçlarımdan akıp gidiyor gibiydi...

Yolculuğumuzun ilerleyen saatlerinde ağlamayı bırakıp güçlü olmaya çalıştım. Uçak San Diego hava limanına indiğinde Eylül teyzem gülümseyerek ayağa kalktı ve bende küçük bir tebessümle onları takip ettim, valizlerimizi alıp taksiye bindiğimizde dışarıyı izliyordum ama hiçbir şey ilgimi çekmiyordu. Farklı bir ülkede olmama rağmen aynı yerdeymişim gibi hissediyordum. Taksi durduğunda olabildiğince yavaş hareket ederek inip valizimi aldım ve Eylül teyzemle Levent amcamın evine baktım. Buraya bir kaç yıl önce gelmiştim o zamanlar heyecanla eve koşup denize bakan odalara sihirliymiş gibi davranıyordum.

"Gel güzelim." Levent amcam valizimi alıp eve ilerlemeye başladığında ellerimi cebime yerleştirerek henüz aydınlanmaya başlayan gökyüzüne çevirdim başımı. Saat muhtemelen altıydı, bacaklarım tembelce hareket etmeye başladığında uyuşuk adımlarla eve girdim ve hiç değişmediğini gördüm.

Oldukça sade ve şık dizayn edilmişti, bir kaç tablo ve bir kaç nikah fotoğrafı vardı. "Canım dinlenmek ister misin? Misafir odasına geçebilirsin, daha sonra ihtiyacın olan eşyaları gidip alırız birlikte."

"Bir şeye ihtiyacım olacağını sanmıyorum." Diyerek omuz silktim ve valizimi yerini bildiğim misafir odasına doğru çekiştirmeye başladım. Odaya girip kapıyı kapattıktan sonra valizimden rahat kıyafetler çıkardım ve duşa girdim.

HİSSETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin