Akşam yemeği sonrası odamda dinlenmeye çekildiğim sıra kapım tıklatıldı ve sonrasında içeriye Magnus giriş yapmıştı.
"Gelebilir miyim?"
"Gel tabii, ben de seni bekliyordum." Deyip yataktan kalktım ve ona yaklaştım. "Benden habersiz bir şeyler yapmamalısın bundan sonra."
"Evet ben de onu konuşmak istiyordum aslında." Deyip derin bir nefes almıştı. "Senin kararlarını sorgulama gibi bir hakkım yok ama o göreve gitmem kendi kararım değil miydi?"
"Öyle miydi?" Dedim alaylı bir şekilde gülerek. "Hayatında ben olmasam öyle olurdu evet ama hayatında ben varım. Bu ayrıntıyı atlıyorsun."
"Senden izin almadan karar verdiğim için mi bana kızgınsın yoksa gitmeyi düşündüğüm için mi?"
"İkisi için de kızgınım, izin alsan bile gitmeni onaylamazdım."
"Ama ben bir askerim, işim zaten savaşlara ve görevlere gitmek olmalı."
"Anlamadın sanırım Magnus, senin bundan sonra bu saraydaki tek görevin benim!" Sesim aniden yükselince gergince bir adım attı geriye. "Yani sanırım kendimi sana izah edemiyorum ya da sen anlamamak için ısrar ediyorsun. Bundan böyle senin yapman gereken tek şey benim sorumluluğum altında hareket etmek, başka hiçbir şey değil. Özellikle dün geceden sonra herhangi aptalca bir karar vermemen gerekiyor. Görev mi? Gidecek çok asker var sen merak etme. Burada kalacaksın, gözümün önünde. Odanı bile bu koridora aldırdım ben, bunun ne demek olduğunu anlayamadığını fark ediyorum."
"Ben hayatımı asker olmaya adadım, bunun için uğraştım."
"Şu an bir askersin zaten."
"Göreve ve savaşa gidemeyecek bir asker." Dedi biraz sessizce konuşup.
"O zaman şöyle diyeyim, aramızdaki şey sonsuza dek sürmeyecek. Bittiğinde istediğin her göreve ve savaşa gidebilirsin oldu mu? Şu an daha rahat hissediyor musun?"
"Odama gidebilir miyim?" Dediğinde seslice nefes alıp vermiştim.
"Hayır. Burada kalacaksın bu gece. Bir daha da böyle saçma konular yüzünden beni germe olur mu? Zaten gerilmeye çok müsait bir yapım var."
Tek elimle alnımı ovuşturup yatağıma ilerledim.
"Özür dilerim. Ben yalnızca... bir daha açmam konuyu. Zaten sanırım görüşlerimin bir önemi yok."
"Benimleyken kimsenin görüşünün bir önemi yok." Dedim tekrar sinirle. Derin bir nefes alıp gözlerimi onun üstüne çevirdim. "Ya da vazgeçtim, odana git. Sen bugün beni sinir etmeye yemin etmiş gibisin, bir süre tek başına kalırsan belki aklın başına gelir."
"Böyle yapmak istememiştim."
"Gerçekten ne yapmak istemiştin Magnus anlat o zaman. Hadi, dinliyorum."
Yerimden kalkıp kollarımı göğüsümde birleştirerek ona bakmıştım.
"Anlatacağın bir şey yok mu yani?"
"Anlatabileceğime inancım yok çünkü ne dersem diyeyim sana saygısızlık ettiğimi düşüneceksin. Ben hoşuna gideceğini bile düşünmüştüm, sonuçta bir göreve gidip hem senin için hem de bu Krallık için bir şeyler yapacaktım çünkü bu benim sorumlu olduğum bir şey. Yanlış mı düşünüyorum."
"Yine söylüyorum, önceden bu durum böyleydi ama şu an sadece benden sorumlusun. Bunun tam olarak nesini anlamadın?"
"Artık anladım, acı bir deneyimle."
"Acı? Sana işkence etmişim gibi konuşuyorsun."
"Bunu baş başa olduğumuz zaman konuşmuş olsaydık daha güzel olurdu."