"Dün gece yakışıklı manken Umut Baykal bardan çıkarken yanında bir esmer güzeli ile görüntülendi. Magazincilerin sorularından kaçan Umut Baykal'ın sinirli tavrı gözlerden kaçmadı."
Çay bardağını masaya indirirken ses olsun diye açtığım televizyondaki görüntüye bakmaktan kendimi alamamıştım. Dün beni eve bırakırken üstüne bastıra bastıra işi olduğu için getirdiğini söylerken onun üstüne bara gidip gönül eğlendireceğini düşünmüyordum ama kalbimde hissettiğim rahatsızlık bir türlü peşimi bırakmıyordu. Her zaman böyle olacaktı, magazinciler peşinde koşacaktı ve ben onun için hep yakın arkadaşı için kalacaktım. Böyle adlandırılacak, bilinecektim. Onun üstünde aslında resmi hiçbir hakkım olmayacaktı. Daha önce Barış'ın kaçtığı şeylerin bir kısmı buydu, Umut ile birlikte olmak her zaman zor olacaktı. Çalan telefonuna aldırmayarak hazırlanmak için yatak odasına gittim ve hazırlandığımda dersin başlamasına sadece yirmi dakika vardı. Koştura koştura eski, asansörsüz apartmanımın merdivenlerinden indim, apartmanın önünde gördüğüm kişiyle duraklarken buraya geleceğini tahmin etmemiştim. Dün beni almamasını söylemiştim.
"Bin hadi derse geç kalacaksın." diyen Umut'a başımı salladım ve bir şey demeden arabaya bindim. Yol boyunca bakışlarını üstümden çekmeyen kumral saçlı, haberleri görüp görmediğimi bilmiyordu. Merakla biraz kıvrılmasını istesem de üstümdeki bakışlardan rahatsız olmuştum.
"Mantıklı bir açıklaman olduğunu biliyorum. Sonra yapacağını da, bu yüzden bir daha sakın beni evimden alma, ben bir kız değilim."
Umut başını salladı, kısık bir sesle "tamam" dedi ve yol boyunca konuşmadık. Üniversiteye geldiğimizde teşekkür edip arabadan ineceğim sırada bileğimi tutan nazik, sıcak eller beni durdurmuştu.
"Bugün, çıkışta bir şeyler yapalım mı?"
"İstemiyorum." dedim ve arabadan indim, zıt tavırlarımın farkındaydım ama bugün gördüğüm haberlerden sonra bu Umut'un ne kadar popüler ve medyatik bir isim olduğunu anlamıştım, büyük ihtimalle bir sinemaya gitsek bile dikkat çekecektik. Ayrıca yapmayı ertelediğim şeyleri Savaş için attık yapmanın vakti gelmişti.
*
Üst üste dört saat boyunca işlediğimiz ders bittiğinde tüm istediğim eve gidip uyumaktı. Dün gece gördüğüm rüyalar yüzünden hiç iyi uyuyamamıştım. Bu yüzden amfi kapısının önünde beni bekleyen Umut'u görmemle gerçekten sinirlenmeye başladığımı hissediyordum.
"Kuyruğum mu olacaksın artık?" dedim sinirle. Umut ise sevimli bir şekilde başını sallayıp "evet peşinden ayrılmayacağım" diye cevap verirken zaten mevcut olan sinirlerimden dolayı daha da gerildiğimi hissediyordum.
"Git dün buluştuğun kızın peşinden ayrılma. Peşimden de gelme sakın."
"Ama soru sormayacağını söylemiştin." deyip beni iki adım gerimden takp eden diğer yandan cevap yetiştirmekle bir numara olan Umut, eskiden de peşimden gelen ama sessiz çocuktan oldukça farklıydı.
"Soru sormayacağımı söylemiştim, laf sokmayacağımı söylemedim. Güvenilmezsin, Umut Baykal."
*
"Neden peşimden geliyorsun be?" diye bağırdım. Sırt çantamı ona doğru savururken arkamdan sessiz adımlarla beni takip eden ama dikkat çekmekten başka bir işe yaramayan gence oldukça kızgındım.
"İzin ver" dedi ve yokuşun aşağısını göstererek devam etti.
"Sana eşlik edeyim."
Bana cam gözlerini dikmiş bakarken karşı çıkmamamın verdiği yenilgi ile önüme döndüm ve "Sadece yolun sonuna kadar." diye mırıldandım. Yolun sonunda, yokuşun aşağısında dört katlı eski binanın son katı benim evimdi. Evime Umut'a güvenene kadar onu almayacağımı adı kadar iyi biliyordu, peşimden gelmesine izin verdim ve apartmanın önünde durduğumuzda sıcaktan beyaz teninin kızarmış olan Umut'a baktım, ter içinde değildi ama yokuş çıkıp inmek zorlamıştı. Bir şey demeden apartmanın yanındaki çocuk parkına gittim, adım seslerinden beni takip etmeye devam ettiğini biliyordum. Akşamüstünün en sıcak saatleri olduğundan hiç çocuk yoktu. Ağaç altındaki bankın altına doğru gittim ve arkamdaki çocuğa döndüm.
"Burada oturup bekle." dedim ve sokağın ilerisindeki küçük marketten Umut'un hala en sevdiği dondurmaları alıp geldiğimde banka oturmuş, gelişimi izleyen bakışlara yıllar sonra en içten gülümsememi verdim.
"Al, eridi nerdeyse." derken Umut elimdeki dondurmalardan birini almıştı, ve hiçbir şey demeden ikimizde dondurmalara gömülmüşken bu anı sonsuza kadar yaşayabilirdim.
"Umut, beni takip etmesene geç oldu eve git."
"Olmaz, ben otobüse bineceğim sen yürüyorsun. Sadece yolun sonuna kadar seninle geleceğim tamam mı?" diyen çocuğa karşı çıkacak gücü olmayan Barış sadece başını salladı. Onun küçük bedeninin içinde kocaman bir yürek taşıdığını ve sevdiği herkesi korumaya çalıştığını biliyordu bu yüzden onu kırmak yerine ona itiraz etmeden cevap verdi.
"Her zaman yolun sonuna kadar benimle ol."
Y.N: Kötü günler geride kaldı, şimdi daha kötü günlerin zamanı :))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yolun sonuna kadar [boyxboy]
Teen Fiction"Neden peşimden geliyorsun be?" diye bağırdım. Sırt çantamı ona doğru savururken arkamdan sessiz adımlarla beni takip eden ama dikkat çekmekten başka bir işe yaramayan gence oldukça kızgındım. "İzin ver" dedi ve yokuşun aşağısını göstererek devam e...