İyi okumalar dilerim...Tuğçe'den anlatım...
Ben kötü biri değilim;
Cihat tam karşımdaki yatakta uzanmış ve yüzünde dalgın bir tebessümle yüzüme bakıyordu. Yerimde kıpırdandığımda aniden gözlerini kapatıp derin bir soluk aldı. Yatakta oturur pozisyon alıp "Cihat iyi misin?" diye sordum.
Gözlerini açıp aniden yataktan kalkıp lavaboya doğru yöneldi. Hızla peşinden kalkıp "hey yüzüme bak" dediğimde duraksadı.
Arkasını dönmeden "bir şey mi oldu?" diye sordu. Sağ elimi kaldırıp sırtına yerleştirdim ve sol yanına geçip "neyin var?" diye sordum.
Cihat başını ters yöne çevirip "iyiyim dalmışım sadece" diyerek karşılık verdi. Sıkkın bir soluk alıp "yüzüme neden bakmıyorsun?" diye sorduğumda dişlerini sıkmaya başladı. Üzerine gitmemin doğru olmayacağını fark edip "peki sen gir lavaboya ardından ben girerim" dedim.
Geri çekildiğimde Cihat'ta seri bir şekilde lavaboya girip kapıyı kapatmıştı. Sıkıntıyla soluk alıp tekrar yatağa geçip oturdum. Dün gece odaya girdiğimizde Cihat yine deli bir öfkeye kapılmıştı. Odada sadece çift kişilik yatak vardı.
Cihat görevlileri çağırıp öfke ile bağırmış ve yatak değişikliği istemişti. Aslında bir oda daha vardı ama 'en azından nefesini dinleyerek uyumama izin ver' dediği için susmuştum. Ona karşı bir şey hissetmiyordum. Bu zaten mümkün değil gibi duruyordu.
Sadece onun gözlerindeki acı içimdeki nefreti kurutmaya yetmişti. Neden onun acısını içimde hissediyordum ki?
Bana bunca acıyı yaşatan adam o değil miydi?
Burnumun direği sızlarken gözlerim aniden dolmaya başladı. Derin bir nefes alıp hemen ellerimle yaşaran gözlerimi sildim. Lavabo kapısının sesi geldiğinde yerimden kalkıp yavaşça başımı kaldırıp Cihat'ın yüzüne baktım.
O hala daha benim yüzüme bakmazken yavaş adımlarla yanından geçip lavaboya girdim. Kapıyı yavaşça kapatıp sırtımı yasladım. Neden böyle buruktu içim? Allah'ım kana kana ağlamak geliyordu içimden.
Zorlukla lavaboya doğru yürüyüp musluğu açtım. Serin su avuç içime dolduğunda hiç beklemeden yüzümü yıkamaya başladım. Arka arkaya o kadar suyu yüzüme çarpmıştım ki, bir an nefessiz kaldığımı hissettim.
Sık soluklar alıp ellerimi lavabonun kenarına dayayarak başımı öne eğdim. Kapı tıklandığında başımı kaldırıp burnumu çektim. Cihat "içeri giriyorum" dediğinde şaşkınca gözlerim ardına kadar açılmıştı. Kapı yavaşça açıldığında ise ne yapacağımı şaşırdım.
Cihat seri adımlarla yanıma gelip ilk önce musluğu kapattı. Ardından yüzüme bakıp hafif çatık kaşlarla "neden ağlıyorsun Tuğçe? Hıçkırığın evin içinde yankılanıyor" dedi. Hayretler içinde onun gözlerine baktığımda "ne oldu ben mi bir şey yaptım?" diye sordu.
Hala daha şaşkınca ona bakarken "şey ben ağladığımın farkında bile değilim" dedim. Cihat ellerini kaldırıp yüzüme yerleştirdi. Yavaşça yüzümü okşayıp "neyin var?" diye sordu.
Ne söyleyecektim ki?
Başımı olumsuzca sallayıp "bilmiyorum benden bağımsızca oldu Cihat. Farkında bile değilim yemin ederim".
Cihat beni kendine çekip sıkıca sarıldı. Sıkkın bir soluk alıp "bu iki gün hiç yaşamadığım gençliğimi yaşamak istiyorum. Bana yardımcı olur musun?" diye sordu birden bire. Şaşkınca başımı kaldırıp "ben mi yardım edeceğim?" diyerek karşılık verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CİHAT BEY Her Aşk Biraz Ölüm Kokar...
Ficção GeralKızıl alevler sarmıştı etrafımı, sağ tarafımda celladım var iken, sol yanımda bana hayat diyen adam yaşamak için gözlerimin içine bakıyor ve çırpınıyordu. İçim çekiliyor, kalbim kanıyor ve geçmişimin yalnızlığı yine karşımda duruyordu. Bir uçurumun...