Kaybettiğinde değil vazgeçtiğinde yenilirsin.
*******
Korku ve çaresizlik öyle bir şeydir ki ortaya çıktığında en güçlü insan bile gücünün yok olduğunu görürdü. Yaşlı kadın korkuyla kızının canhıraş sesini dinliyordu. Genç kadın ise annesinin varlığını bilmeden karşısındaki adama avazı çıktığı kadar bağırıyordu."Sen ne anlarsın Komutan ben her gece bir kahramanın elimden tutup kurtalmasını bekledim ama beklediğim o kişi asla gelmedi." Savaş Üsteğmen duyduklarından sonra ileriye doğru bir adım attı. Genç kadın, Savaş Üsteğmenin yaklaştığını fark edince çığlık attı.
"Sakın yaklaşma bana." Savaş Üsteğmen ellerini teslim olur gibi havaya kaldırdı.
"Tamam yaklaşmıyorum sakin ol ama." Kinjal, Savaş Üsteğmenin zümrüt yeşili gözlerinin içine korkuyla baktı.
"Güvenmiyorum sana Komutan," diye bağırdı. Geriye doğru giderken ayağı taşa takıldı ve kaçınılmaz son yaklaştı.
"Kinjal kızım," diye bağıran yaşlı kadın dizlerinin üzerine çöktü.
Sara ve Asrın evlerine döndüğünde yorgunlukla kendilerini kanepeye attılar. Sara elini ağrıyan başına götürdü son günlerde hiç ara vermeksizin çalıştığı için yorgundu. İçten içe tükendiğini hissediyordu. Kocası ve oğulları olmasaydı ne olurdu hiç bilmiyordu, annesinin zamansız şehadetinden sonra her şey arap saçına dönmüştü, Taner Kılıç ölene kadar kabusu olmuştu.
"Güzelim ne düşünüyorsun?" Asrın, karısını kollarının arasına aldı. Sara, Taner Kılıç'ı hatırlayınca gözleri doldu. O adam yüzünden, kızını doğduğu gün kaybetmişti tam konuşacağı zaman oğlunun sesini duyunca gözleri doldu.
"Anne, baba." Arda, anne ve babasının arasına girdi. Asrın ve Sara oğullarına sımsıkı sarıldı. Asrın, babası yüzünden kızını kaybettiğinden beri karısı ve oğluna sımsıkı sarılmıştı.
"Aslan parçası." Arda annesinin ateş mavisi gözlerinin içine baktı.
"Anne, Aysima kim?" Sara duyduğu isim ile kocasının ela gözlerinin içine yaşlı gözlerle baktı.
Zaman su gibi akıp giderdi de bazı acılara çare olamazdı hızla giden zaman. Sara ve Asrın, Aysima'yı toprağa vereli neredeyse beş sene olmuştu ikisinin yüreğinde de kızlarının acısı vardı.
Muro art arda duyduğu silah sesi ile çığlık attı. Sedat Yüzbaşı, Muro'nun yakasından tutup ayağa kaldırdı. Muro duyduğu silah sesinden sonra korkuyla altına kaçırmıştı. Sedat Yüzbaşı tiksinircesine karşısında titreyen canavarın siyah gözlerinin içine öfkeyle baktı.
"Emine'nin adını almaya nasıl cüret edersin lan?" Korkudan konuşamıyordu bile.
"Türk askeri şey şey." Sedat Yüzbaşı sabrının son demlerini yaşıyordu. Muro ise korkudan iki kelimeyi bir araya getiremiyordu.
Ezra, Hatice Hanım ve Osman Bey'e, Gökhan Yüzbaşının kendine geldiğini söyledi. Haberi alan Hatice Hanım oğlunu görmek istediğini söyledi. Zor bir ameliyat geçirdiği için Doktor Eylem yataktan kalkmasına izin vermedi.
"Tuttum seni." Savaş Üsteğmen, Kinjal'ın elinden sımsıkı tuttu. Genç kadın buraya çıkarken ölmek istiyordu ama ölümün kıyısına gelince yaptığının ne kadar delice bir şey olduğunu fark etti. Onun yaşaması gerekiyordu, ona bu kötülüğü yapan caninin hak ettiği yere girmesini sağlaması gerekiyordu.
"Ben ölmek istemiyorum Komutan," diye bağırdı. Savaş Üsteğmen, Kinjal'ı sakinleştirecek sözler söylüyordu bir taraftan da genç kadını yukarıya çekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vatan Sağolsun
ActionEledim eledim höllük eledim, Aynalı beşikte canan bebek beledim. Büyüttüm besledim asker eyledim, Gitti de gelmedi canan buna ne çare, Yandı ciğerim de canan buna ne çare. Bir güzel simâdır aklımı alan, Aşkın sevdasını canan sineme saran. Bizi kınam...