Muhabbetleri hocanın derse girmesi ile kesildi. Ilgaz ve Mercan önlerine döndüklerinde; Ilgaz, Mercan'ı izliyordu ama o eşyalarını düzenlediğinden bunu fark etmedi. İşini bitirip boş boş bakındığı zaman üzerinde olan bakışları hissetti ve Ilgaz'a döndü.
Uzun zaman sonra ilk defa kendi istekleri ile göz gözeydiler. Mercan onu özlemişti, çok özlemişti. Bunu yeni fark etmiyordu tabi, ama bakışları onu bulunca düşünceleri de aynı istikamette ilerledi. Mercan'a da Ilgaz'ı ve onla ilgili her şeyi düşünmekten başka çare bırakmadı, özlem de buna dahildi. Ilgaz'ın bakışları için yorum yapmak zor olsa da, kendininkinden başka manada yorumlaması imkansızdı ama yapamadı. Umut etmekten korkuyordu. Mutluluk merdivenlerini korkuluk olmadan tırmanamayan Mercan, karşısında duran kadın yüzünden gözleri bağlı ilerliyordu. O hiç mutlu olmaya çalışmadı, mutsuz olmamak onun için yeterliydi.
"Anlattıkların..." dedi Ilgaz kısık bir sesle. Göz ucuyla kürsüde bir şeyler anlatan hocaya baktı, konuşmaya başladığı için pişman olmuştu ve devamını getirmemek için yapacak bir şey aradı ama başaramadı: "Anlattıkların doğru mu?"
"Neden yalan söyleyeyim ki?"
Ilgaz bir şey demeden önüne döndü. Ders boyunca tek kelime daha konuşmadılar. Aslında, içlerinden defalarca söylemek istedikleri cümlelerin provasını yaptılar. Oradan kestiler, buradan eklediler, böldüler, kırptılar... Ama asla konuşmadılar.
Dersin bitiminde ikisi de konuşmama üzerine olan sözlerini tutuyordu. Mercan çantasını toparladığında kimseye görünmeden aradan sıyrılmaya çalıştı ama başarılı olamadı, onu durduran Cemreydi.
"Nereye kaçıyorsun ya? Dur biraz, bekle." Mercan kendisini muhatap alarak konuştuğunu adı gibi bilse de döndüğünde kendini işaret ederek tasdik aldı. Daha doğrusu şansını denedi.
O gruptaki herkes toparladığı zaman en önde Cemre en arkada Ilgaz olmak üzre Mercan'a doğru yaklaştılar.
"Ferit seni kahveye çağırdığı zaman Ilgaz'ı bulmuşsun, şimdi de ben çağırıyorum bakalım şapkadan ne çıkacak." diyerek göz kırpıp ilerledi. Mercan bu gereksiz öz güvenden ve emrivakiden rahatsız olduysa da belli etmedi ve diğerleri gibi o da Cemreyi takip etti. Bunu yapmasının en büyük ve neredeyse tek nedeni Ilgaz'dı.
Orada oturdukları süre boyunca Cemre kimsenin başka konu açmasına izin vermedi. Sadece Mercan'ı muhatap alan sorular soruyor, onunla ilgili konular açıyordu. Mercan dahi konuyu değiştirmek için hamle yaptığında aynı manzara ile karşılaşıyordu.
Yaklaşık 20 dakika buna maruz kaldıktan sonra Ilgaz, kolundaki saate bakıp ayaklandı, gözler ona çevrilmişti. Bu durum da Cemre'nin konuşmasını bir süreliğine engelledi. Ilgaz masadakilerin soru sorar gibi bakan ifadeleri ile karşılaşınca:
"Provam var, yarın akşam sahnemiz var da." dedi. Bunun üstüne Mercan da aynı şekilde kalktı. Bu sefer az önce Ilgaz'ın üstünde olan gözler, yine aynı ifadeyle ona çevrildi.
"Ee şey; beni de Ferit çağırmıştı, yarınki mekan ile ilgili konuşmak için." konuşurken Ilgaz'a baktı ve gülümsedi.
"Hadi o zaman."
Cemre her ne kadar gitmemesi yönünde ısrarcı olsa da Mercan, en kısa zamanında telefi edeceğine dair arkası olmayan sözcükler sıralıyordu.
Sonunda kafeteryadan ayrıldılar. Bir süre sessizce yan yana yürüdükten sonra, diğer çoğu zamanın aksine ve son zamanlardaki suskunluğu da göz önüne alınırsa şaşırtıcı şekilde bunu bozan Ilgaz oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sanat Aşk İçindir
Genel KurguAşk en çok ondayken güzel duruyordu, sevgi en çok ona yakışıyordu ve elleri sadece onunkilerle ısınıyordu. "Aşkı tanımlamaya çalışan nice şair nice yazar gelip geçti dünyadan. Şimdi düşününce, keşke seni tanısalardı diyorum" 10/05/2020🍀