Z Günü PV2

3

   İnternet kafeden buraya kadar yürüdüm ve uzun bir yürüyüş oldu ama iyi bir şarkı listesi ile sabahki kadar yorulmadım. Sanırım yavaş yavaş her şeye alışmaya başladım. Bu dayanılmaz kokuyu bile bazen duymadığımı farkettiğim oluyor ama hemen kendini belli ediyordu...

    İşte o bina karşıdan gözüküyordu. İki katlı yani dubleksti. Oradan geçerken görmüştüm, havuzu vardı.
Yaklaştıkça gerçekten de harika gözüküyor. Eve yaklaştıkça 2 katlı ve büyük olmayacak bir arazi içerisinde ortalanmış ve dekorasyonuna çok önemsenmemiş olduğu gözden pek kaçmıyor. Özellikle burada aktif olarak var olan fabrikalardan dolayı yağan asit yağmurları, evin dış boyasını akıtmış. Haliyle dış boyanın rengi gitmiş. Eskiden güzel bir limon sarısı falandı ama şimdi beyaz şarap sarısına benziyo. Yani baktığımda pekte fena gözükmüyor. Evin ön kısıma baktığımdaysa solunda yani benim de önümde ama benim sağımda kalan büyük bir havuzu vardı. Havuz, 20 kişilik bir havuza benziyordu. Yani ben öyle tahmin ettim. Eğer her bir kişi, 1 metrekarelik alanda olmak isteseydi havuz dolardı.
Sanırım havuz kullanılmıyordu, içinde su yoktu. Buradan da içindeki tozlar gözüküyordu. Bu kadar büyük bir havuzun böyle kullanım dışında kalması üzücüydü... Şimdi havuzda su olacaktı, giricektim ve 1-2 saat yüzücektim. Bu sıcak havada pekte fena gitmezdi. Son zamanlarda mentalitem yerlerde, güzel olurdu yani; neyse. Arka bahçesine doğru yürüsem fena olmaz.

   Belki bu ev sahibi yaşıyordur. Hem evin içine camdan bakarım hem de seslenirim. Zaten kimse yoksa mecburi yerleşicem çünkü böyle bir durumda sokakta yatamam ve ev sahibi de ortada yok. Kendi hayatımı riske atmak yerine birinin evine zorla girerim. Artık eski ben değilim zaten. Hırsızlık yaptım, markete para vermeden yemek; gsm operatöründen de telefon ve powerbank çaldım. Bu saatten sonra da birinin evine zorla girsem çokta suçum ağırlaşmaz. Kendi hayatım için ve belki benim gibi yaşayan birini bulurum umudu için. Yapmam gerek. Yapacağım. Arka bahçeye yaklaşmaya başladım...

Pff... Görmek istediğim son şey bu olmalıydı. Bir anne ve kızı... Sanırım birlikte içtikleri son meyve sularıydı. Arka bahçede sıralı kiraz ağaçları altına koydukları minderde öylece ölmüşlerdi. Buna eskisi kadar  artık üzülmedim. Sanırım yavaş yavaş ortam ve durumlar beni duruma alıştırıyor. Kendi açımdan baktığımda bu iyi bir durum. Keşke böyle bir sona sahip olmasalardı...

   Biraz daha yaklaşıp baktığımda, buradan bile ciltlerinin ne kadar sararıp morardığı belli oluyordu. Kızın cildi iyice harap olmuştu ama annesi pek öyle değildi, biraz daha farklıydı. Cildi sararmak yerine yeşilimsi ilginç bir renk almaya başlamıştı. Biraz daha yaklaşmaya karar verdim ve yaklaştım, cildi başta yeşil renkliymiş sonradan kararmış gibiydi. Evet, vücut çürüdüğünde siyahlaşma olur çünkü nekroza denen olay gerçekleşir ve genelde vücutta bölgesel olduğunda kangren, totalde yani tüm vücutta olduğunda kişi ex olur yani ölür  ama kadın yeşil renkten dönmüş gibi. Sanki küflenmiş. Özellikle bu yeşillenme kısmı, kafa kısmında sadece yanaklarında vardı, burnu hâlâ insan burnuydu ama yanakları insana dair bir şeye benzemiyordu. Mantar veya bakteri enfeksiyonu bu kadar hızlı bir şekilde yayılır mıydı? Hmm...

   İlk defa görüyorum böyle bir olay. Normalde ölüm sonrası evet çürüme olur, önce sararma ve sonra da morarma olur. Zaman aktıkça mor rengi de siyaha dönüşür ve vücut zamanla erir. Kadına baktığımda bir terslik var. İçimdeki araştırmacı ruhu da bu kokuya dayanamayarak incelemeyi sonraya bırakmayı karar verdim. Arkama döndüm ve ne göreyim. Arka bahçe kapısı açık. Sevindim, çünkü kapıları zorlamam gerekmeyecek ya da bir merdiven falan bulup balkondan girmeyecektim.son bir kez baktım ve arka bahçe, ön bahçeden daha güzelmiş gerçekten. Kare şeklindeki bahçe içerisinde tüm duvar kısmına ağaçlar sıralanmış ve ev 2 katlı olduğu için 2.katın balkonu vardı; filmliydi camı. İçeri girmeye karar verdim.