Merhabalar 🌸
Aslında AzKar için bir hikâye yazmak başta aklımda yoktu böyle ufak tefek hayalî sahnelerden gidiyordum sonrasında birleştirmek istedim ve bu bölüm okuyacağınız yerlerin bir kısmı o hayalî sahnelerin ikincisiydi o yüzden bu bölümün ben de yeri ayrı🤗
Umarım siz de keyifle okursunuz 🌸🌸🙏🏻Fadik teyze ve Yılmaz sabah yola çıkmıştı. Adana’ya gideceklerini öğrendiğimde evde yalnız kalmanın pek sorun olmayacağını düşünsem de gitme nedenlerini öğrenince içimi büyük bir huzursuzluk kaplamıştı. Bugün; Seyhan’ın doğum günüydü ve Fadik teyze, kızının yanında olmak istemişti. Azer ise beklediğimin aksine işleri olduğunu söyleyip gitmemişti. Zaten Azer’le bir başıma ne yapacağımı düşünürken bir de Yılmaz’ın gitmeden söyledikleri yüzünden sabahtan beri içim içimi yiyordu. “Abim bugün geç gelir Karaca, istersen sen erkenden yat, kimseyi görmese daha iyi olur.” demişti. Belli ki beni kırmak istememişti ama sesindeki imayı anlamıştım. Haklıydı, son günlerde aramızda bir sorun olmasa bile bu benim kim olduğumu değiştirmezdi. Muhtemelen Azer’in bugün görmek isteyeceği son kişi ben olurdum.
Durmadan düşünürken akşam olmuştu ama hâlâ ne yapacağıma karar verememiştim. Konu Seyhan olunca Azer’in ne yapacağını nasıl bir hâlde olacağını kestiremiyordum. Belki Yılmaz’ın dediği gibi bugün gözüne hiç görünmesem daha iyi olacaktı ama bir yandan da bugüne kadar bana nasıl destek olduğunu hatırlayınca yanında olma isteğime karşı koyamıyordum. Onun için bir şeyler yapmak istiyordum ama bunu nasıl karşılayacağını bile bilmiyordum. Şimdiye kadar susup alttan alan taraf o olmuştu ama bugün bana kötü davransa da kendimi alttan alıp destek olmam gerekiyormuş gibi hissediyordum.
Salonda bir o yana bir bu yana dolanırken kapıdan sesler geldiğini duydum. Azer miydi? Saat daha dokuz olmamıştı. Bu kadar erken gelmeyeceğini düşünüp kapıya ilerledim. Henüz kapıya ulaşamamışken içeri giren Azer’i gördüğümde erken gelmesine şaşırsam da ne halde olduğunu anlamak için hareketlerine tek tek baktım. Kapıyı kapattı, ayakkabılarını çıkarıp terliklerini giydi. Bunları yaparken ortada dikilip onu izlediğimi fark edince bana yandan bir bakış attığında umursamadan dikkatle incelemeye devam ettim. Yılmaz bir keresinde baş edemediği şeylerle karşılaşınca kendinden geçecek kadar içtiğini söylemişti ama şu an pek de sarhoş görünmüyordu. Anahtarlarını vestiyere bırakıp bana döndüğünde hâlâ gözlerimi dikmiş yaptıklarını izliyordum. Tek kaşını kaldırıp sorar gibi baktığında daha fazla dikkat çekmemek için konuşmaya başladım.
“Hoş geldin”
Aynı anda da yavaşça yanına yaklaşıp sarhoş olup olmadığını anlamaya çalışıyordum. İçki kokmuyordu.
“Hoş buldum”
Yine de emin olmak için bir yandan etrafında dönerken bir yandan da burnumu uzatıp fark ettirmediğimi umarak koklamaya devam ettim. Bu halimle tam anlamıyla narkotik köpeklerine benziyordum. Garip bakışlar atarken “Karaca ne yapıyorsun?” dediğinde anlamamış gibi davranmayı tercih ettim.
“Ne yapıyorum?”
“Kokluyorsun”
Abartılı bir şekilde “Ne, ben mi? Hayır!” diye reddettim.
“Nasıl hayır, görüyorum”
“Hayır dedim ya, omzunda bir şey gördüm onu bulmaya çalışıyorum”
“Kör değilim Karaca sağdan soldan kokluyorsun işte”
“Saçmalama, neden seni koklayayım?”
“Bende onu soruyorum”
Tekrar anlamamış gibi yapıp “Neyi soruyorsun?” dedim.
Derin bir nefes alıp “Neden beni kokluyorsun Karaca?” diye sorduğunda daha fazla uzatamayacağımı anlayıp cevap verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEMHERİ
Fanfic"Yaralarınla duruyorsun, göz önündesin, saklanmıyorsun... Biri elini uzatsa tutacak ama uzatmamış." "Sen de çok yara almışsın ilk gördüğümde böyle değildin. Üstün başın yara içinde olsa da kalbin apaçık ortadaydı. Şimdi yüzündeki yaraları kapatırken...