Herkesin kaybetmekten korktuğu kişiler vardır. O ölürse ben ne yaparım diye kendinizi sorgulamanıza sebep olan kişiler. İşte o kişiler hayatınızı tamamlayanlardır, siz o kişileri kaybetmekten korkuyorsanız onlara bağlandığınızın işaretidir. Bu kişi bir anne, arkadaş, sevgili, kardeş olabilir hiç fark etmez. Benim de kaybetmekten korktuğum kişiler vardı tıpkı sizin gibi, sonuç olarakta hepsini kaybettim çokta korkunç bir şey değilmiş. Yani demek istediğim bir süre sonra atlatabiliyorsanız. Eğer ufak bir umut etme şansınız varsa karşınıza o kişinin yokluğunu hafifletenler çıkıyor. Annemden sonra çok şey değişti hayatımda mesela gülüşüm ya da bakışım. Babamdan sonra yenilerini ekledim tecrübelerime, seni üzenleri umursama mesela.
Ya da bir kardeşim olduğunu duyduğumda acıyı hissederek hayal kurmayı öğrendim. Çok zor değil ama kolay da değil. Şimdi her adımda düşüncelerimden uzaklaşırken nefesim durmam için yalvarıyordu. Durdum artık uzaklaşmanın ya da kaçmanın faydası yoktu çünkü insan ister istemez bir şekilde gerçeklerle karşılaşıyordu.
Kolumda hissettiğim ağırlık aniden arkamı dönmeme sebep olduğun karşımda hayatın bana armağan ettiği ve kaybetmekten en çok korktuğum kişi vardı, Aras.
Çok konuşmadık, konuşamazdım da zaten o da zorlamazdı zaten tek yaptığı sarılmak olmuştu. Kendimi daha fazla tutamadım nefesimin verdiği zorluğa zorluk ekleyerek hıçkırarak ağlamaya başladım. Üzgünüm bende kendimi bu kadar tutabiliyordum. Uzun süre sonra ilk defa boğulurcasına ağlıyordum sanki nefes almana engelmiş gibi boğazındaki düğümler. Sanki gözyaşların asla dinmeyecek gibi. Sadece sakinleşmemi bekledik ve uzun süre birbirimize sıkıca sarıldık. Onun kollarında tek hissettiğim huzur farklıydı çünkü sevgisi farklıydı. Şimdi dakikalar önemli değil belki saatlerce öyle kaldık bilmiyorum, umursamıyorum. Nefes alabiliyordum ama hala gözyaşlarım akıyordu.
"İyi misin?"
"Bilmiyorum." Sesim çıkmıyordu konuşmamı engelliyordu nefesim. Usulca eli ile başımı göğsüne yaslamamı sağladı.
"Şşş sakin güzelim. Hiç bir problem yok."
Yoktu, olmamalıydı çünkü tutunmalıydım.
"Gitmek ister misin buradan?"
"Nasıl?" Nefesim biraz daha sakinleşiyordu artık sessizde olsa konuşabiliyordum.
"Bir kaç hafta uzaklaşalım bu kalabalık şehirden."
Başımı hafifçe kaldırdım ve gözlerine baktım anlamsızca. Okul varken nasıl gidebilirdik hem zaten yeterince devamsızlığım vardı.
"Halam'ın Alaçatı'da yazlığı var gideriz biraz gezeriz kafamızı dinleriz."
"Okul?"
"Bir haftalık tatilimiz var güzelim."
"Sadece ikimiz mi?"
"Evet, istersen bizimkilerde gelir ya da daha sonra gelirler." Düşününce mantıklı bir plandı. İhtiyacım vardı tanınmadık yüzlere, yerlere belki biraz dinlenebilirdim. Uzaklaşmak iyi gelebilirdi bunun için Teyzem ile konuşmam gerekiyordu.
"Olur, ama önce bir Halan'a sor bende Teyze'me sorarım olur mu?"
"Tamam güzelim, cumartesi gideriz." Güzel bir plandı sadece ikimiz ve farklı bir yer. Biraz daha sahilde dolaştıktan sonra beni evime bıraktı ve yarın okulda görüşmek üzere gitti. Eve geldiğimde daha sakinlemiş ve iyiydim. Teyzem olanları duymuş olmalı ki beni gelir gelmez sorguya çekti. Her şeyi kısaca anlattım ve yorgun olduğumu belirterek odama çekildim. Yatağıma yattığım gibi yaşların verdiği ağırlık ile uykuya daldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIMDAKİ SEN
Romansa"Benim içim fazlasıyla karanlıktı,geçmişimden kalan siyahlar vardı. Ama onun geçmişin acılarına rağmen kalan beyazları vardı. Onun içi fazlasıyla aydınlıktı karanlığımdaki aydınlıktı. Peki ya onun ışığı benim karanlığımı aydınlatmaya yeter miydi?" ...