11.BÖLÜM: Vakit gelmişti

105 21 0
                                    

*Alınmadın değil mi? Adam falan dedim ama!*

Bir saatlik yolun sonunda, kulübeye gelmiştik. Kimse konuşmamıştı. Arabadan inip, kapıya yöneldim. İki kere tıklatıp biraz geri çekildim. 30 saniye sonra kapı yavaşça açıldı ve kimse gözükmedi. 

"Dur!" Dedi Miraç önüme geçip, ardından küçük bir defter uzatıldı dışarıya. "Ya olum salak mısın? Bir saniye içinde kafamda neler döndü!"

"Ne o?" 

"Pasaportun!" Dedi içeriye girerken. Pasaportum gelmişti ve artık yola çıkabilirdik. 

"Ama korktun dimi lan? Doğru söyle!" Dedi Elyas.

"Korktum tabi abi."

"Bu arada gece yola çıkıyoruz!" Dedi bana dönerek.

"Ciddi misin?" Dedim yüzümde ki tebessümle.

"Evet!" Dedi ellerini kendine çekip, değişik bir şekilde salladı. Bu haline kocaman bir kahkaha attım, küçük kız çocuğuna benzemişti.

"Ee hadi yemekten sonra hazırlanalım, gelin hadi." Dedi Azra, yuvarlak masaya servis yaparken. 

"Kahve'yi ne yapacağız?" Diye sordum masaya otururken. 

"İki haftalık yemeğini kapına doldururuz, evde bir şey olmaz." Dedi ilgiyle Orhan.

"Mantıklı!"  

Yemeğimizi yiyip, hazırlanmak için odalarımıza ayrıldık.

Kahve'nin mamasını koymak için odadan çıktım, suyunu ve mamasını koyup diğerlerine seslendim. "Her şey tamam, yola çıkma vakti!" Bana dair hiç bir eşya kalmamıştı bu evde, geri döner miydik? Nasıl dönerdik? Kaç kişi dönerdik? Bilmiyorduk, öyle bir çıkmazdaydık işte..

6 saat sonra

Aktarmalı bir şekilde neredeyse yolu yarılamıştık. İnanması güç geliyor, bunca yıl geçmişken. İzmir'de yaşanılanlardan sonra. İnanmak çok güçtü. Yaklaşık on beş saatimiz var Ukrayna'ya. 

Ah size bahsetmedim değil mi? Haber alınan yer Ukrayna-Teplyk diye bir yerindeymiş. Bu yolculuk neredeyse, dinlenmemizle iki gün sürecekti. Bu iki gün benim için nasıl geçecekti, bir bilgim yok.

"Korkuyor musun?" Dedi solumdan gelen ses. Camdan kafamı ayırıp sesin sahibine döndüm. 

"Neden korkayım?"

"Yüksekten misal, korumalardan, iri yarı adamlardan." 

"İnsanlardan." Diye düzelttim. "Adam olsaydılar, baban gibi bir pislikle iş yürütmezdiler." Dediğim sırada Miraç'ın hafiften yüzü düştü. "Alınmadın değil mi? Adam falan dedim ama!"

"Kötüsün kızım.."

"Henüz değil."

"Ve." Diye ekleme yaptım cümleme. "Emin ol korkulacak daha kötü şeyler var." Lafımın üstüne konuşmadı ya da istemedi. İşime gelirdi. Kafamı tekrar cama çevirip, bulutları izlemeye devam ettim. 

Ukrayna-Teplyk

19 Ekim 2019   -10:25-

O kadar çok yorgunduk ki, önümüzü göremiyorduk. Ukrayna'ya geleli on beş dakika anca olmuştu, bir taksiye binip otele gidiyorduk. Sürekli aktarmalı bir şekilde geldik ve bu ne kadar yorucuydu tahmin bile edemezsiniz. Otele gidip, dinlendikten sonra plan yapıp işimize başlayacağımızı tahmin ediyorum. 

Arka koltukta bile can çekişiyordum adeta. Ama çok geçmeden görkemli ve oldukça büyük bir otel göründü. Adlarını bilmedim yardımcılar, eşyaları odalarımıza götürmeye başladılar. Onları takip edip, bir an önce bir yere kurulup uyumam gerekti. Kartla odayı açıp, içeriye daldım.  Arkamdan Azra'nın girdiğini duyduktan sonra, bende gerisi kopmuştu. 

 🗣

"Arya! Arya!"

"Hı?"

"Hadi uyan!"

"Saat?"

"17.12 hadi, acele et biraz."

"Hıhı!"

Yavaşça doğrulup etrafa bakındım, lavaboya girip. Rutin işlerimi hallettim. Odanın penceresine yaklaştım. Hava bugüne özel kasvetliydi sanki. Montumu üzerime geçirip, kapıya yöneldim. Yine beni kapıda bekliyorlardı. 

"Eşyalar kalsın mı?"

"Kalsın, kahvaltıya gideceğiz . Hadi!"

Hızla otelden çıkıp, taksiye bindik. Aramızda en iyi yabancı dili olan Orhan'dı. Adeta bir ilaç misali. 

Yirmi dakikalık bir yol sonunda, restorana giriş yaptık. Orhan bir şeyler söyleyip, masaya döndü. 

"Evet, nereden başlıyoruz?" Dedim heyecanla.

"Adamların, yani evi bekleyen kişilerin değişme saatini bekleyeceğiz." Dedi Miraç.

"Nasıl bir şeysin sen ya?"

"Saatleri ne zaman?" 

"Önümüzde bir buçuk saat var!" 

"Güzel!"

"Tahminen beş kişi var." Diye atıldı Elyas.  

"Leo -adı değiştirildi- ve Filiz DAVİS, yani Arya'nın ailesi şuan bulunduğumuz yere uzaklığı yarım saat kadar. Eski bir ev. Dış cephesi beyaz ve iki katlı. Ön ve arkada iki koruma var."

"Ben arkadaki adamları alırım." Dedi Elyas.

"Tamam o zaman bizde Miraç'la içeri girip, işi bitirelim." Dedi Orhan.

"Biz?" Diye sordu Azra.

"Öndekileri, bir şekilde oyalamaya çalışacağız." Diye cevapladım onu. Yavaştan raylar yerine oturmaya başlamıştı, ama sonumuz ne olur? Henüz bilinmiyordu. Yemeğimizi yedikten sonra, yavaştan toparlanıp yola çıktık. 

Aradan çok geçmeden, ailemi on yıldır sakladıkları, o eve geldik. Ailem için yapamayacağım hiç bir şey yok. Zaten elimde ne kaldı ki, onu da kaybedecektim.

Vakit gelmişti.

Bir ara sokakta sonumuzu bekliyor gibiydik. Gözlerimiz o eski eve dikilmişti. Kimseden ses çıkmıyor, maça hazırlanıyor gibiydik. Sessizliği bozan Orhan olmuştu.

"Her şey planlandığı gibi. Dağılın!" Herkes bu anı bekliyormuşçasına, ayrı ayrı yerlere dağıldılar. Azra ile ben kalmıştık. "Her şey bize bağlı, ne yapacağız." Dedim ona.

"İnan aklıma bir şey gelmiyor, kendimi hiç bu kadar stres altında hissetmemiştim."

"Tamam sakin oluyoruz. Ama herkes bizi bekliyor. Bil istedim." Derin bir nefes verdim, ne yapabilirdik?

"Translation kullanıp bir şeyler sorup, oyalayabiliriz!" Dedi Azra, en mantıklı şeyi söylerken. İşte başlıyorduk. 

SESSİZ ÇIĞLIK  🗣 | Tekrardan Düzenleniyor..Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin