elimdeki yarı açık defter sayfasına baktım. elimde kalem yazıların üstüne resim yapmaya bayılırdım. işte benim 40 dk yı geçiriş şeklim. hocayı odun gibi dinler ardından da sorulan sorulara kendi alemimden geçiş yaparak cevap verirdim. çaktırmadan sınıftakileri süzüyordum, sınıftaki rolüm saf ve masum içimdeki karakter ise tam tersi herkesin iyi kötü yanını kafamdan kurcalar dururum. elimdeki kalemin başını çiğnemeye başladığıma göre bu acıktığımın ilk işareti olmalıydı. fakat yemek saatim bir türlü gelmiyordu. bir şeker hastası acıktığında değil ancak yemek saati geldiğinde yemek yerdi. çaktırmadan iğnelerimi koyduğum çantaya baktım. daha yeni yeni iğnelerimi kendim yapıyordum. işte ödlek alex bu... filmlerdeki gibi değil yani ben hocayı bön bön dinlerkene sonunda zil çaldı. sıramda oturmak, bir ergen tarzı şiir yazmak istiyor, arkadaşlarımla ki yok elimde jelibonum sohbet etmek istiyordum. fakat ne varki benim için olay bu değil. çantamdaki iğneleri alıp lavaboya gittim. tuvaletin içne girdim. evet aynı zamanda utangacım. insanların yüz ifadelerindeki acıma ve merak duygularına ben de yer yok. iğneyi yaparken içimden sövdüm. koşarak çantamda dürümümü alıp sırya oturdum acele etmek gerekiyor çünkü iğne şekerimi düşürecekti herneyse. sevgili sınıf başkanımıza çaktırmadan bakayım dedim. anam ne göreyim sevgili sınıf başkanımız elindeki açık saçık kitabı almış dışarı çıkıyordu. şok oldum çıcuk çok tatlıydı fakat anladığım kadarıyla fena sapıktı. bir kitap kurdu olarak sinirlendim. dürümümü bir kenara bırakıp yanına gittim çocuğun. - lan geri zekalı pis sapık sen ne hakla kitaplara böyle hakaret edersin. -pardon? kaş göz hareketi ileçocuğun elindeki kitap olmayan kitabi gösterdim. oda bana aynı kaş göz hareketiyle müdürü gösterdi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
takıldığımız çakıltaşları
Любовные романыhayat insana çeşitli seçenekler verir. kaybet yada kazan, kendin olanı al yada sonsuza kadar unut... benim seçim şansım ise geçmiş ve gelecekti bugün denilen kavram beni yalnız bırakmıştı.