-30-

1.5K 198 337
                                    


Sadece orada dur ve ağlayışımı duy.
Ama bu sorun değil çünkü yalan söyleyişini seviyorum.

~

Deli gibi sarhoş olup duyduğum tüm cümleleri silmek istiyordum zihnimden. Bana kalan tek anım ise Meleğim ile geçirdiğim gün olmasını istiyordum. Senelerdir hissetmediğim mutluluğu hissetmiştim onunla. Bu kadarının bana fazla olduğunu biliyordum zaten. Ama ümit ettim. Şimdi ise her şeyi unutmak istiyordum.

Annem ve abimin bana nefret dolu tavırlarını, ölen babamı, çocukluğumda hastalığım yüzünden yediğim hakaretleri, Jennie'nin hakkımda söylediklerini...

Ve en önemlisi de Meleğim'in az önce konuştularını unutmak istiyordum.

Yüzümden okunuyor muydu bilmiyordum ama hissettiğim tek şey şaşkınlıktı şu anda. Sözleri... o kadar kırıcıydı ki üzülerek geçiştiremezdim bunları. Günlerdir bana olan tavırları, geçirdiğimiz gece, temaslarımız... hepsinin birer yalandan ibaret oluşunu kaldıramazdım.

"J-jungkook sen ne zamandır buradasın?" Şaşkınlığını anlatıp konuştuğunda çıkmıştım girdiğim transtan. Cevap vermedim. Sadece baktım. Gözlerinin en derinine baktım. Ama okuduğum tek şey şaşkınlıktı.

Pişman gözükmüyordu.

"Ah, demek her şeyi duydun." Ellerini saçlarından geçirip konuştu. Kokusuna tapabileceğim o güzel saçları çekiştirdi elleriyle. İçim yandı ama sustum.

"O zaman oyun oynamama da gerek kalmadı." Samimi olmayan bir sırıtışla konuştuğunda zaten paramparça olan kalbim biraz daha sıkışmıştı. Yavaş yavaş dolmaya başlayan gözlerim ise deliler gibi ağlayacağımın bir belirtisiydi.

"Ben sana en başından beri yalan söyledim Jungkook. Tek isteğim seni iyileştirmekti. Eğer iyileşirsen de senden kurtulacaktım." Gözlerim dışında her yere bakarak konuşuyordu.

Neden bu dediklerine inanamamıştım?

"Bu kadar erken yakalanmayı beklemiyordum." Alt dudağını dişleyerek devam ettiğinde kaşlarım çatılmıştı. Bu dediklerine asla inanamıyordum. Konuşurken gözlerime bile bakmıyordu.

"Sana inanmıyorum." Şu an tam olarak bir yüzsüz gibi davrandığımın farkındaydım. Ama senelerdir onu takip eden biri olarak yalan söylediğine adım gibi emindim. Benim bilmediğim şeyler vardı.

"Yalan söylüyorsun." Bakışlarını yerden kaldırıp gözlerimle birleştirdiğinde anında duraksadım. Kendini ağlamamak için sıktığından gözleri kızarmıştı. Ve aradığım hissi bulmuştum gözlerinde.

Pişman bakıyordu.

"Hayır. B-ben," Bakışlarını hızla gözlerimden çekip devam etti. "Yalan söylemiyorum." Ona doğru attığım bir adımla ürkmüştü ama geri çekilmedi. "Aynı şeyi gözlerime bakıp söyle." Gerginlikten yine başlamıştı tadına aşık olduğum dudaklarını dişlemeye.

Birkaç kez öksürüp kendine gelmeye başladı ve birleştirdi bakışlarımızı. Gözleri doluydu. Konuşmadan önce sertçe yutkundu. "Ben," Derin bir nefes aldı. "Y-alan," Dakikalardır tuttuğu gözyaşları akmaya başladı gözlerinden. Hızla benden bir adım uzaklaştı. "Her şeyi mahvetmek zorunda mısın Jungkook!" Sesini yükseltmesiyle olduğum yerde sıçramıştım.

"Yalan söylüyorum. Hem sana hem de kendime." Hızla konuşup ellerini attı saçlarına. Gözyaşları aralıksız akıyordu yüzünden. "Lânet olsun Jungkook. Neden inanıp geçmedin. Neden beni bu kadar iyi tanıyorsun?" Ardından dizlerinin üstüne çöktü. Deli gibi hıçkırarak ağlamaya başladığında birçok kişinin bakışları buraya dönmüştü.

"L-lütfen Jungkook. Lütfen vazgeç benden." Kafasını ellerine gömmüş adeta küçük çocuklar gibi ağlıyordu. "Sana yalan söyledim ama lütfen inan. Öyle yapmıyorum ama seni kullandığımı düşün. Nefret et benden lütfen." Son cümlesini bakışlarımızı birleştirip söylediğinde hızla ayağa kalkıp bir adım yaklaştı bana doğru.

"Ben sana ilaç olamam Jungkook. Sen bana olursun ama ben sana olamam." Sesi her zamankinden daha güçsüz çıkıyordu. Ne yapıyordu, neden yapıyordu hiçbir fikrim yoktu. Ağlamıyordum. Çünkü hiçbir şey anlamamıştım.

"Az önce söylediklerinin yalan olduğunu söyledin. Şimdi de bu yalana inanmamı istiyorsun. Neler oluyor anlamıyorum Chae. S-sen benimle oyun mu oynuyorsun?" İçinde onlarca duygu barındırdığım soruyu sorduğumda hızla başını aşağı yukarı salladı.

"Seninle oyun oynuyorum Jungkook. Nefret et benden." Hızla bir adım atıp elime aldım bileğini. Ona karşı ilk defa böyle davranıyordum ama şu an sinirlerime hakim olmak çok zordu.

"O gün kampüste söylediklerin yalan mıydı?" Sinirle sorduğumda başını aşağı yukarı salladı. Bileğini aynı sertlikle bıraktım elimden. "BENİMLE DALGA MI GEÇİYORSUN? NASIL BU KADAR RAHAT KABUL EDERSİN BUNU!" Şu an ona bağırdığım ve zarar verdiğim için ilerde kendimden nefret edeceğime emindim.

"Ben senin bir melek olduğunu düşünüyordum Chae." Sesim az öncekinin aksine kısıldığında dolan gözlerime lânet ediyordum. Karşısında ağlamamalıydım. Benim bildiğim kişi değildi o.

"Kurtarıcım olduğunu düşünmüştüm. Beni hayata bağlayan şey sendin. Şimdi gelmiş benimle oynadığını mı söylüyorsun?" Yine başını aşağı yukarı salladığında benim için son nokta bu olmuştu.

Hızla arkamı dönüp uzaklaşmaya başlamıştım ondan. Yaşadığım hayal kırıklığı kelimelerle anlatamaycağım cinstendi. Az önceki tavırlarında tam olarak Lalisa'yı görmüştüm. Aynen onun yaptığı gibi tüm yanlışlarını anlatmıştı rahatça.

Benim bildiğim Chae bu değildi.

Benim Meleğim bu değildi.

Belki de onu en başından beri çok yanlış tanımıştım.

Tüm okurlarımdan bu kısmı okumalarını rica ediyorum.
Taslağımda iki adet rosékook kurgusu var.
Hangisini yayımlayacağıma karar veremdim.
Sizin fikrinizle yayımlayacağım.

1-) 25 Days adlı angst bir kurgu.
Bu kitapta Rosé Jungkook'tan onunla sevgili olmasını istiyor.
Sebebi ise ilerki bölümlerde.

2-) Can't You See Me adlı bir gerilim kitabı.
Bu kitaptakinden çok daha takıntılı ve bir Stalker olan Jungkook,
Onu takip ettiği 4 senenin ardından Rosé ile iletişime geçer.
-Sonu hakkında bir fikrim yok-

1 mi 2 mi?
Lütfen fikrinizi belirtin Meleklerim <3

+70 oy

-Ely-

Ella Es Solo Mia || roséggukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin