Umarım hoşunuza gider 😔😔
İyi okumalar <3
-
Diğerlerine benzeyen bir gün daha.
Bedenim kalkıyor ama ruhum doğrulamıyor. Hiçbir şey yapmak için hâlim olmasa bile, yaşamak için çabalamak zorundayım. Ki ben çoktan iki ay önce ölmüşüm gibi hissederken, bu gülünç hareketlerim de neyin nesiydi böyle? Ne yaparsam yapayım asla güçlü olamıyorum. Bu kalbimin sıkışmasına neden olan boktan his, nefes almamı zorlaştıran tüm o boğucu acılar bana fazla geliyordu. İnsan tam da tahmin edemediği zaaf noktasından vurulduğunda, böyle oluyor işte. Geçmişinizde nasıl olursanız olun, o beklenmedik acı darbe sizi şu anda vurduğunda o zamanların hiçbir önemi kalmıyordu.
Gittim ve gelmeye çalıştım. Kısa süreli aklım gitti, sonrasında toparlamaya çalıştım. Bende bıraktığı etki sadece hayal kırıklığına uğramışlığımın izleri değildi. Gördükleriniz ve öğrendikleriniz sol tarafınıza öyle altından kalkamayacağınız kadar ağır bir baskı uyguluyordu ki, bunu deneyimleseniz deli gibi çığlık atmak isterdiniz. Çünkü boğuluyorsunuz ve kurtulmak istiyorsunuz. Sesinizi birilerine duyurmaya çalışarak size yardımcı olmasınızı istiyorsunuz, ama o boktan anda, yanınızdaki tek kişi sizi harabeye çeviren adam oluyor.
Yüz kaslarımı eskisine göre kolaylıkla hareket etmek artık fazlasıyla zorlaşıyor. Sanki bana özel olarak, hissedebildiğim tek şey olumsuz duygular ve bunların getirdiği ifadeler. Düzenli olarak kestirdiğim turuncu saçlarım gereğinden fazla uzamış, neredeyse hiç bakımını yapmadığım için berbat hâlde. İçimden gelmiyor çünkü.
Kıyafetlerim rastgele seçilip üzerime geçirilmiş parçalar. Zaten zayıf olan bedenim, iki aydır iştahım hiç de açık olmadığı için gücünü iyice kaybetmiş durumda. Kendimi önemseyemiyorum, zihnimin içi öyle bir çöplüğe döndü ki bunun için herhangi bir vakit bulamıyorum. Her zamanki gibi işimden gelmemin ardından kendimi bomboş bir şekilde televizyonun önüne atıyorum. Ekranı açıyorum ama ilgim tamamiyle başka yerde, hiçbir zaman da karşımdaki bu ekranda olmamıştı.
İşte bu benim dağılmış hâlim.
Her gün aynı saatte buraya oturur, bacaklarımı kendime çekerek kendi içimde kaybolmak istiyormuş gibi küçülerek, düşünmeye çalışırım. Öyle ki bir süreden tam bir aptal gibi kendimi suçlamaya başlar, başımı bacaklarımın arasına gömer ve derin derin içler çekerek gözlerimden yaşların dökülmesine engel olmaya çalışırım.
Ama genelde başarısız olurum.
Bağlanmak, sadık olmak, kendini birisine teslim ederek ve her şeyini açarak birini sevmek, bir insana sorgusuz sualsiz güvenmenin, çoğu zaman ihtiyacımız olan bir şey olduğunu ve bizi mutlu ettiğini, güvende hissettirdiğini düşünürdük. En azından en başında, ben öyle düşünüyordum. Benim dünyamda artık bu kavramların hiçbir önemi yoktu. Harcadığım aylar, boşa gösterdiğim sevgilerim ve sonunu göremememe rağmen mutlu olduğum o anların şu anda hiçbir değeri kalmamıştı.
Her günki gibi, yaklaşık on dakika sonra kendime hakim olamıyorum. Bedenim, aynı beynim gibi yavaş yavaş sarsılmaya başlarken, önce usulca dökülüyor gözlerimden yaşlar. Alışmıştım artık bu taşıyamadığım hislere lakin yine de canımı yakmaya devam ediyor. Orada saatlerimi harcıyorum farkında olmadan, nasılsa başka yapacak hiç dolu bir şeyim yoktu. Tam anlamıyla boşluktaydım. Beni tutup ayağa kaldırmasına izin verdiğim adam şu anda yanımda olmadığı için, sendelemeyi bırakın artık dizlerim üzerinde bile zor duruyordum.
Kırık bir gülümseme belirdi dudaklarımda. Kenarı kıvrıldı, sanki acılarımı oraya tutturmuşum gibi bir ağırlık hissettim tam o kısımda. Bir üşüme kaplamıştı bedenimi hem kıvrık dudaklarım hem de yanağımdan süzülen yaşların karmaşık hisleri birbirine dolanırken. Zorlukla pozisyonumu değiştirdim ve elime kumandayı alıp artık kulağıma rahatsız gelen sesten ötürü televizyonu kapattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
heaven in hell ✔
Fanfiction''Son bir kez daha, kendi cehennemimizde, kendi cennetimizi yaratalım... Belki minik cennetimiz, bize geçmişimizdeki büyük cennetimizin neye benzediğini hatırlatabilir.''