Demir kapının dibinde oturmuş elleriyle kulaklarını kapattı. Gazel içeride sürekli sayıklayıp ağlıyordu.
"Anne... Baba... Anne... Baba... Geri dönün lütfen... Bırakmayın anne... Hayır anne atma kendini..."
Ev halkı kapıda oturmuş bitkin halde bekliyordu. Aradan bir gün geçmişti.
Bitmek bilmeyen koca bir gün...
Sevda kocasıyla bir köşede oturmuş sessizce gözyaşı döküyordu.
Makbule hanım ve Cihat ağa çaresizce yeri izliyorlardı.
Pamuk ve Hicran içeride Gazel'in başında bekliyordu. Doktor hızlıca konağa girdi. Selçuk zor da olsa ayağa kalktı. Doktora selam verip odaya soktu. Doktor yardımcısıyla odaya girince Hicran ve Pamuk dışarı çıktı. Demir hariç herkes gözlerini genç kızlara dikti. Pamuk kendini olduğu yere bıraktı. Hıçkırarak ağlamaya başladı.
"Çok kötü... Mahvettiler. Kardeşimi defalarca öldürdü." dedi. Elini başına götürüp isyan edercesine yavaşça vuruyordu. Furkan ve Hicran onu alıp dışarı götürdüler. Demir boş gözlerle duvara bakıyordu. Sadece izliyordu. Hiçbir şey düşünemiyordu. Güzel kızı içeride acı çekiyordu. Ağlıyordu. Onun canını yapmışlardı. O sırada konağa nefes nefese biri girdi. Demirkan konağının hizmetçilerinden birisi. Cihat ağaya bir baş selamı verip sakince konuştu.
"Ağam selamunaleyküm kusura bakmayın rahatsız ettim. Beni Mert ağam yolladı. Gazel hanımımın durumunu öğrenmek istiyor. Kendi gelmedi. Belki birazdan gelir."
"Neden başka bir şey mi oldu?" dedi Selçuk.
Adam o sırada hüzünle başını salladı.
"Oya hanımım... Siz Gazel hanımımı götürdükten sonra o adama saldırdı. Bağırdı çağırdı hatta Gazel hanım vuramadı kendi vurmak istedi. O sırada polisler geldi eve. Aldılar onu. Oya hanım daha fazla tutamadı kendini bayıldı. Mert ağam o yüzden bırakmadı. " dedi. Makbule hanım ellerini dizine vurdu.
" Ah! Oya kadersiz kardeşim!" dedi ve tekrardan ağlamaya başladı.
Demir hiç konuşmuyor donuk gözlerle adamın dediklerini dinlemişti. Ağır ağır ayağa kalktı. Bütün gözler ona döndü. Demir ise kimseye bakmadan ilerlemeye devam etti. Odasına çıktı. Kapıyı kapattı. Ceketini çıkardı. Yere oturup duvara yasladı. Göz yaşları tek tek akmaya başladı. Canı çok yanıyordu. Karısı, sevdiği kadın, bir tanesi içeride acılar çekiyordu ama genç adamın yapabileceği hiçbir şey yoktu.
Odaya Sevda ve Yelda girdi.
Demir iki kadını gördü ancak tepki vermedi.
İki kadın da genç adamın yanına oturdu ve onu izledi. Demir ikisine de baktı ve hüzünle konuştu.
"Çok acı yenge... Çok acı Yelda abla... Çok acı çekmiş... Ben hiçbir şey yapamıyorum... Ağlıyor, çırpınıyor, çığlıklar atıyor. Ellerimden kayıp gid-..." cümlesini bitiremeden hıçkırarak ağlamaya başladı. İki kadın da genç adama sarıldı.
"Demir..." diyebildi sadece Yelda. Demir sarsılarak ağlıyor ellerini yere vuruyordu.
"Yengecim biz hep yanınızdayız bak bunu da atlatacağız sen sakin ol yalvarırım." dedi Sevda. Demir yaşlı gözlerle yengesine baktı.
"Bu nasıl unutulur?" dedi.
Yelda kendini yere bıraktı ve ağlamaya başladı. Sevda da kendini daha fazla tutamadı.
Şahoğlu konağı yas içindeydi. Acıyı dibine kadar yaşadılar. Bu olay herkesi uzaktan yakından bağlıyordu.
Herkesin aklına o kara gün geliyordu. Efsun'un kendini o tepeden attığı gün...........
Cihat ağa arabasını durdurdu. Makbule koşarak arkadaşına baktı. Efsun saçı başı dağılmış bitkin bir haldeydi.
"Efsun!" diye bağırdı. Oya ve Makbule korku içinde genç kadına yaklaşmaya başladı.
Efsun boş gözlerle iki kadına baktı. Gözleri kan çanağına dönmüştü. Zaten son zamanlarda da felaket bir şekilde zayıflamıştı. Bu hali çok korkunç gözüküyordu. Kurumuş dudakları acı içinde gülümsedi. Kendisine yaklaşan arkadaşlarını görünce kaşlarını çattı.
"Gelmeyin!" diye bağırdı. O kadar bağırdı ki boğazı acımıştı.
Oya ve Makbule hanım durdu.
"Gelmeyin..." diye fısıldadı. Sonra transa girmiş gibi konuşmaya başladı.
"Git dedim. Gitmedi. Dur dedim durmadı. Acımadı." dedi.
Cihat ağa birkaç adım attı.
"Kim Efsun? Kimden bahsediyorsun? Kim kime acımadı?" dedi. Efsun aynı boş gözlerle Cihat ağaya baktı.
Cevap vermedi sadece sustu. O sırada küçük bir çocuk sesi geldi geriden.
"Anne!" dedi.
Bu Gazel'di.
"Anne neden başımda ninni söyleyip sonra dışarı çıktın? Ben uyumadım ki anne. Ben uyumam." dedi.
Efsun kızına gülümsedi. Minicik kızına. Simsiyah saçlarına, o insanı içine çeken güzel gözlerine. Minicik elleriyle tuttuğu oyuncak bebeğine baktı. Gözlerinden bir damla yaş aktı.
"Affet beni evladım. Annen seni hep çok sevdi. Ama ben yapamıyorum. Gerçeği belki öğrenirsin belki asla bilemezsin ama annen seni çok seviyor güzel kızım. Ne olur affet anneni." dedi.
Efsun kollarını Gazel'e açtı. Gazel minik bebeğini de peşinden sürükleyerek annesine koştu. Sımsıkı sarıldı annesine.
" Anne burada ne işin var hadi eve gidelim. - Bebeğini de göstererek- Maviş de eve gitmek istiyor. Anneannesini özlemiş." dedi.
Efsun akan göz yaşlarını engellemeye çalıştı. Çatallaşan sesiyle konuştu.
"Şu an eve gelemem güzel kızım. Ama merak etme seninle çok güzel bir yerde buluşacağız ve bir daha asla ayrılmayacağız." dedi. Gazel heyecanla güldü.
" Babam da orada mı anne?" dedi.
"Evet ciğerpare'm. Baban da orada."
"Peki ne zaman gideceğiz?"
Efsun bu soruya cevap vermedi. Tekrar kızına sıkı sıkı sarıldı. İpek saçlarını öptü.
"Oya yengene git ve onun yanından sakın ayrılma. O sana hep sahip çıkacak." dedi.
Gazel istemese de annesinin hafif ittirmeleriyle Oya yengesine ilerledi.
Efsun bir adım geriye gitti.
Oya hanıma bakarak gülümsedi.
"Ne olur kızıma iyi bak Oya. Senden başka kimsesi yok.-Diğerlerine dönerek. - Affedin beni." dedi. Acı bir şekilde gülümsedi. Titreyen ayaklarına aldırış etmeden geri adım attı ve kollarını yana açtı. Gazel o sırada başını çevirdi.
Cihat ağa ona yetişmek için koştu ama çok geç kalmıştı. Efsun kendini uçurumdan aşağı bıraktı.
Gazel, Oya hanım ve diğerleri çığlıklar atıyordu. Gazel yerde debelenmeye başladı.
Cihat ağanın da yardımıyla minik kızı zor durdurabildiler.
Minik Gazel'in çığlıkları yankılanıyordu.
"ANNE! ANNE DUR! HAYIR ANNE! GERİ GEL ANNEE!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GAZEL
Teen FictionG&D ... . BU HİKAYEDEKİ KİŞİLER VE MEKANLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜ OLUP GERÇEKLE HİÇBİR İLGİSİ YOKTUR.