nane kokusu
. . .
Kehanet dersinin kulesindeki pencereden, artık batmaya yüz tutmuş olan güneşe bakıyordum. Günlerden perşembeydi ve ben oldukça gergindim.
Dersi dinlemiyordum. Bay Mannelig'in, birkaç kıza bahtlarındaki karanlığı gördüğünü anlattığını duyabiliyordum. Ayrıca birkaç burun silme sesi ve ağlama duyuluyordu. Bay Mannelig felaket tellalığı yapma konusunda başarılıydı.
"Bay Potter!"
Profesör'ün bana seslendiğini duyduğumda istemeye istemeye yüzümü sınıfa çevirdim. Şimdi Bay Mannelig bana bakıyordu. Dersle hiçbir alakam olmadığı için partnerim olan Ravenclaw'lu çocuğa baktım fakat o Çapulcular gibi derste kaçırdığım noktaları söylemediği için tekrar Profesör'e döndüm.
"Gözlerinizi göklerden alamıyorsunuz bugün, Bay Potter." dedi Profesör bana doğru yaklaşırken. Onun derslerin sonuna doğru gözüne kestirdiği öğrenciye bakarak saçma sapan tahminler yaptığını bilmeyen yoktu. Bakın ne kadar iyi görüyorum geleceğinizi dercesine, seçtiği öğrencinin gözlerine bakar ve bir şeyler söylerdi.
"Sadece güneşe bakıyordum." dedim elimle pencereyi işaret ederek.
"Bugün gökyüzünden daha fazlasını beklediğinizi görebiliyorum, Bay Potter." dedi adam, yeşil gözleri doğruca bana bakarken. Gözlerimi ondan kaçırdım ve masa örtüsünün çirkin örtüsüne bakmaya başladım.
"Lütfen Bay Potter, bana bakın." dedi Profesör. Ben de çekinen bakışlarla ona döndüm. Bu hoşuma gitmiyordu, kesinlikle.
"Yıldızlara dokunmak ve bulutlara ulaşmak herkes için zor bir süreçtir. Fakat bu akşam sislerin içine gizlenmiş olanı bulacağınızı görebiliyorum." dedi sesini kalınlaştırıp. Bunu sırf şov için yaptığıma kalıbımı basabilirdim.
Parmağımla pencereyi gösterdim. "Bugün hiç sis yok, Profesör." dedim sesimi incelterek.
Ancak adam dediğimi umursamış görünmüyordu. "Bay Potter'ın acele etmesi gerektiğini görebiliyorum. Ders bitmiştir." dedi ve arkasını dönüp masasına yöneldi.
Birkaç kişi dersi erken bitirmesine neden olduğum için teşekkür eden gözlerle bana baktığını gördüm fakat kimseye rica ederim bakışları gönderecek vaktim yoktu. Herkesten önce çantama kitaplarımı tıkıp zıplaya zıplaya sınıftan aşağı indim.
Daha inmem gereken yüzlerce merdiven basamağı vardı ve Maureen'in dersi bitmeden ona yetişmem gerekiyordu.
. . .
Akşam güneşi, Quidditch sahasını baştan aşağı turuncuya boyamıştı. Yeşil çimenler, kumlar, tribünler, turuncu renkle parlıyordu. Bense, bu güzel görüntünün tam ortasında, elimde iki süpürge ile avanak gibi dikiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
aşkı harcamanın 80 yolu ‧ james potter
FanfictionJames Potter takıntılarının ve saplantılarının arasında yeni bir yol çizmeye çalışıyordu ve bu yol Maureen McGonagall'ın kalbinden geçecekti.