Ilgaz'ın gözlerine her baktığında diğer şeyler anlamını yitirdiğinden ne dediğinin farkına varması uzun sürdü. Zaten bunu fark ettiğinde de Ilgaz bakışlarını çoktan kaçırmıştı. Gözlerini yardım istercesine Egemene çeviren Mercan, kendisine şaşkın bir ifade ile bakan bu adamdan umudu kesmesi gerektiğini anladı.Kimseden çıt çıkmıyordu sadece birbirlerinin nefes alıp verişlerini dinliyorlardı. Ilgaz ayaklanıp sofraya doğru ilerledi, ardından Batı ve Ferit de geçti. Mercan ve Egemen de yerlerine geçerken Doğu ağzındaki lokmayı yeni yutmuş olacak ki:
"Alın işte! Bizi yiyor oğlum bunlar, ben demiştim sevgililer diye." derken elindeki bıçak ile Egemen'le Mercan'ı işaret ediyordu. Mercan son bir dakikadır aldığı en rahat nefesi alıp derin bir oh çekti. Doğu'nun bu çıkışlarından yakınan malum kişi, yani Ferit oflayarak:
"Oğlum harbiden malsın. Buradan bunu mu çıkardın cidden?" dedi. Doğu önce kafasını salladı. Yine kendisinden beklenmeyecek olsa da ağzındakini yuttuktan sonra konuşma nezaketini göstererek:
"Başka ne çıkarabilirdim ki?"
"Sana aşıkmış işte oğlum nasıl anlamıyorsun hala."
"Harbi mi?"
Ferit'in seninle uğraşamayacağım dercesine attığı aşağılayıcı bakışlarını önüne döndürdüğünde Mercan gülerek:
"Tabi harbi, göz var nizam var. Egemenin şu sakallarına vurulacak değilim ya, tabi ki senin lüle lüle saçlarına vuruldum."
Masadakiler gülmeye başlayınca Doğu onları umursamadan yemeğini yemeye devam etti. O sırada diğer yanında oturan Egemen Mercan'a doğru bakıp:
"Halbuki sen kısa saç seversin ama neyse." diyerek gülümsedi. Mercan, Ilgaz'ın tam karşısında oturduğundan bunu kuru bir gülümseme ile geçiştirse de Egemen'in karnına dirseği ile vurmayı ihmal etmedi.
Masada kaldıkları süre boyunca Egemen'in nasıl böyle güzel yemek yapabildiğini tartıştılar. Hiçbiri ondan böyle bir şey beklemediğinden şaşkınlıklarını sıkça dile getirdiler. Güzel yemek yapanlar tatlıları, güzel tatlı yapanlar da yemekleri iyi yapamaz söylentisini çürütecek derecede muazzam bir tatlı bile sofraya gelmişti ve hepsi şu an ikinci porsiyonunu yiyordu.
Masada dönen koyu muhabbetler bitmek bilmedi bütün gece. Sinema, müzik, spor... Her konu uzun uza diye en ince ayrıntısına kadar konuşuldu. Kahkahaların peşi sıra gelmedi.
Çok uyumlu bir grup olmuşlardı. Mercan tesadüfen bir kadını görüp ondan etkilenmiş, sonra şans eseri tanıştığı sarışın adam sayesinde onu bulmuştu. Şimdi o ikisi ve diğerleri hep beraber yine Mercan'ın tesadüfen tanıştığı birisinin evinde oturmuşlardı.
Masadan kalktıklarında herkes koltuklara kurulup, ellerindeki telefonlara gömüldü. Mercan ise Ilgaz'ın tam karşısına oturup kucağına aldığı bilgisayarla oyununu yazıyordu. Arada sırada koltukta sıkıştığından dert yakınan Ferit'ten başka ses çıkmıyordu, tabi telefondan yükselenleri saymazsak.Onları bu iletişimsizlikten kopartmaya içlerinden birinin şarjının bitmesi yetmişti. Oflayarak başını kaldırdı Egemen. Telefonla işini diğerlerinden önce bitiren herkes gibi bunu karşıdakine gösterme çabası içine girerek:
"Muhabbetinize de doyum olmuyor(!)" kimsede bir değişim yaratamadığını fark ettiğinde sesini biraz daha yükselterek: "Kime diyorum, alo!" derken ayak ucunda oturan Doğu'yu ayağı ile sarstı ama cevap alamadı, sadece burun kıvıran ve kıpırdanan bir vücut ile karşılaştı. Egemen, mutsuzluğunun açıkça belli olduğu bir ifade eşliğinde, Doğu'yu iyice kenara sıkıştırarak ayağa kalktı. Mutfağa doğru gidip kendine içecek bir şeyler aldı, içeri tekrar girdiğinde az önceki manzara değişmemişti. Sonra birden, başta Doğu olmak üzere hepsinin telefonlarını, Mercan'ın da bilgisayarını ellerinden aldı. Bunu yaparken kendisine edilen itirazları duymamazlıktan geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sanat Aşk İçindir
Ficção GeralAşk en çok ondayken güzel duruyordu, sevgi en çok ona yakışıyordu ve elleri sadece onunkilerle ısınıyordu. "Aşkı tanımlamaya çalışan nice şair nice yazar gelip geçti dünyadan. Şimdi düşününce, keşke seni tanısalardı diyorum" 10/05/2020🍀