Ağzımı kolumla silerken artık daha fazla kusmamayı ümit ediyordum. Sonunda yüzümü kaldırıp Devrim'e baktığımda midemdeki dalgalanma ile yüzüm çarpıldı ve tekrar yere eğilip öğürmeye başladım. Hemen arkamda duran Devrim anlayamadığım bir şeyler homurdanırken hafifçe sırtıma vuruyordu."Lan Akay bir saatliğine gittin ne içtin de böyle oldun amına koyuyum!" diye kendi kendi kızarken ben de son kez olduğunu umarak yere tükürdüm ve dönüp Devrim'e baktım ve birkaç denemeden "Bö- Böyle eve gidersem ann- annem beni siker." diyebildim. Devrim omzumdan tutup beni sürüklerken " Napıyım gerizekalı götümde mi kaybediyim seni napıyım?" diye çıkıştı. Bir şekilde komik gelmiş olcak ki birden bire bir kahkaha patlattım.
Kahkaha ile sarsıldığımda ayağım yerdeki çıkıntıya takıldı ve birden Devrim'in kollarından 1-80 yere serildim ama hafif bir sesle gülmeye devam ediyordum.
Yaptığım şeylerin saçmalığı zihnimi doldururken soluduğum havanın bile her şeyden komik olduğu hissini bastırmaya çalışıyordum ama bir işe yaramıyordu.
Bu ilk sarhoş oluşumdu ve insanların neden bundan ya bu kadar nefret ettiğini ya da alkolü böylesine sevdiğini anlamıştım. Çünkü kendinizi kontrol edemiyordunuz.
Devrim ondan birkaç santim uzun olan bedenimi çok şaşırtıcı bir kolaylıla yerden kaldırıp kolumun altına girerken bir şekilde laf etmemeyi başardım ve benim arada sırada anlamsız mırıldanmalarım ve kıkırdamalarım dışında ses olmadan evin önüne kadar yürümeyi başardık.
Kendimi onun kolundan kurtardıktan sonra olduğum yerde istemsizce yaylanarak eski apartmanımıza baktım ve yapabildiğimce düşünmeye çalıştım.
Annemin bu dünyada en nefret ettiği şey alkoldü. Sigara falan da sevmezdi ama benim tercihim olduğunu bildiği için evde içmediğim sürece saygı duyardı. Ona göre kendi kararlarımı verebilecek seviyede bir insandım.
Ama konu alkol olduğunda ne o dayanabiliyordu ne de ben onu o halde görmeye tahammül edebiliyordum. Annemle babamı hep mutlu hatırlıyordum. Belki de daha çocuk olduğumdan beynim kötü anıları kendiliğinden dışlamıştı emin değildim.
Emin olduğum şey kötü bir ailede büyümemiş olmamdı ama bu beni ne şımartmıştı ne de hayata soyutlaştırmıştı. Okumak en büyük zevkim olduğu için erken olgunlaşmış sayılabilirdim. Evde her şey neredeyse mükemmel sayılabilirdi ta ki bir gün polis kapımızı çalana kadar.
Babamın arabasını yol kenarında devrilmiş bir şekilde bulmuşlardı ve kanında yüksek oranda alkol çıkmıştı. Evde bu konudan hiç bahsetmezdik çünkü bu asla yazıya dökülmeyecek bir anlaşmaydı.
Onca olayın üstüne eve bu şekilde girmek istemememin en büyük sebebi annemden korkun falan değildi. Kızmayacağını adım gibi biliyordum ama hayal kırıklığına uğrayacaktı ki bunun beter olduğunu herkes bilirdi.
Ne olmuştu da orda öylece dikilip eve bakarken gözüm sulanmıştı bilmiyorum ama Devrim bana bakarken yanaklarımın ıslaklığını fark ettiğimde hiç de memnun olmamıştım. Ne hissettiğini yüzünden anlamak mümkün değildi. Bu çocuğun aslında ne hisettiğini hiç anlayamıyordum.
Küfrederek derin bir nefes aldı ve omzuma vurdu. "Tamam gel bizde kal, yerde uyursun. Annene ben bir şeyler uydururum."
Başka birine kılınmaktan hiç hoşlanmasamda omuzlarımdan kalkan yükle hafifçe gülümsedim. "Sağ ol."
Birkaç dakika sonra Devrim'in odasında elime havlu ve birkaç temiz kıyafet tutturulmuş oturuyorken kapıdan saçları hafif ıslak bir şekilde Devrim girdi. Vücudu hala hafif nemli olduğu için t-shirtün bazı kısımları üstüne yapışmıştı. Vücudunun benimkinin aksine haylice yapılı olduğunu fark ettim.
Boş boşa baktığımından olsa gerek ki sahte bir bıkkınlıkla"E kaldır artık kıçını da yıkan, ona da mı yardım edelim?" dedi. Ortamı biraz yumuşatmak amacıyla gülerek "Cidden şu anda hiç reddetmezdim." dedim.
Gözleri o kadar kısa bir süre titredi ki görüp görmediğimden emin bile olamadım. Büyük bir ihtimalle kanımdaki alkolün işiydi. Hafif bir şekilde gülerek "İbne ibne konuşma hadi." dedi ve beni banyoya sürükledi.
Buz gibi suyla aldığım duşun ardından giyinip Devrim'in odasına girdiğimde yatağında uzanmış telefonuyla uğraştığını gördüm. Başım şimdiden biraz ağrıyordu bu yüzden gözlerim hafif kısık bir şekilde masasının önünde duran sandalyeye oturdum.
Gözlerini telefonundan ayırmadan hararetli bir şekilde bir şeyler yazıyordu. Ben de oluşan sessizliğin bahanesiyle masasına bir göz gezdirdiğimde gözüme ilk çarpan şey şarj kablolarının altında duran oldukça eskimiş bir Dokuz Işık baskısı oldu. Masanın diğer tarafında siyah çantası duruyordu ve başka hiçbir şey yoktu. Oldukça sade olan masasından kafamı kaldırıp odaya bakındığımda odanın da masası kadar yalın olduğunu fark ettim. Odanın bir kişiliği yoktu, bildiğin yataklı bir odaydı işte.
Telefonunu kilitleyip yanı başına koduktan sonra yatağında dikildi ve hafifçe gerindi. Boynunu kıtlattıktan sonra bana bakıp "Geçen senle parkta konuştuktan sonra senin şu Gorki'ye bir bakıyım dedim de." dedi. "Okuma oğlum öyle kitaplar ya, hep gençliğin beynini yıkamak için yazılmış şeyler."
Söylediğim kitabın adını aklında tutmuş olmasına şaşırmıştım. Ben bile tam hatırlamıyordum parkta ne konuştuğumuzu. Söylediği şey normal bir ortamda damarıma basıcak bir şey olsa bile şu anda onun yatağının yanında durduğumu kendime hatırlattım ve olası bir tartışmayı önlemek için sakince "Kitabın iyisi kötüsü olmaz." dedim.
Tatmin olmamış olucak ki üsteleyerek "Olmaz olur mu? Bu ve türevleri hep ülkeyi böldü bilmiyosan söyleyim. Vatan hainleri okudu okudu gaza geldi noldu sonra?" diye çıkıştı.
Sakinliğimi korumaya çalışarak "Benim bildiğim seksenlerde hem sağcılar hem solcular içeri alınmıştı ülke bölücülüğünden." dedim. "
"Olması gereken oldu." dedi kısaca. "Hem anlatmaya çalıştığım o değil zaten." derken dayanamayıp sözünü kestim. "Olması gereken sence de milletin egemenliğinin elinden alınması ve binlerce masumun katledilmesi miydi?" dedim.
Sözümü bitirmeme izin vermeden "Lan Akay seni tanımıyo olsam bi kafa atardım kendine gelirdin. Yat zıbar hadi delirtme adamı gece gece." dedi.
Annesinin yere serdiği şiltenin üzerinde uzanmadan önce lambayı kapattım ve bir süre orda öylece uzandım. Devrim'in seri kesik nefeslerinin daha uysal bir düzene girdiğini fark ettiğimde tuttuğumu bile fark etmediğim nefesimi sessizce saldım ve avuç içlerimle gözlerimi ovaladıktan sonra kafamı sallayıp uyumaya çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Manifesto
Любовные романыBu kitap bir sağcı ve solcunun zorlu aşk hikayesidir. Her düşünceye sonsuz saygı duymakla birlikte kitaptaki olaylar tamamen hayal ürünüdür, bir saldırı değildir.