"Rabastan münazara takımımızın adı 'hap kraliçeleri'. Kaybedeceğiz. Hem de adımız yüzünden."
Remus, ayaklarını masaya uzatmış Rabastan'ın saçmalıklarına hayıflanırken aslında bu isimden o kadar da şikayetçi olduğu söylenemezdi. Lisede kimse kendisini neredeyse bütün Londra'ya 'hap kraliçeleri' diye tanıtmazdı. Bu ironik bir durumdu.
Rabastan bu konu hakkında endişelenmiyordu bile. Çünkü ---bunun bir sendrom olup olmadığını bilmiyordu. Ama eğer bu bir sendromsa buna Rabastan Sendromu adını verir ve patenti alırdı. Çok para kazanırdı.--- eğer bir insan yaptığı bir şeyi, kötü bir şeyi, herkesin gözüne sokuyorsa ya o işi yapmıyordur ya da o işi gerçekten yapıyordur ve insanların gözüne soktuğu için insanlar onun yapmadığını düşünerek ona ihtimal bile vermeyeceklerdir ve bu sayede güvende olacaktır. Rabastan'ın bunları ne ara düşündüğünü kimse anlamıyordu. Aslında haklılardı. Rabastan'a bakınca filozof demezdiniz. Hayatı ciddiye almıyor.
Remus şu düzenli ve acayip başarılı olan tiplerdendi. Herhangi bir okula burslu girebilmesi için herhangi bir referans mektubuna ya da ekstra şeylere pek ihtiyacı yoktu. Sosyal hayatı da önemliydi onun için. Ve ona bakınca 'evet, bu çocuk bir filozof' deme ihtimaliniz çok yüksekti. Remus hayatı ciddiye alırdı. Ve her zaman bir şeyler hakkında bir bilgisi olurdu. Rabastan'ın akıl hocası kesinlikle Remus'tu. Bazen bundan şikayetçi olsa da Rabastan saçmalayıp onun keyfini yerine getirirdi. Ya da ona PS oyunları hediye ederdi. Remus tabii ki birinci seçenekten hoşlanıyordu. Ama ikinci seçenek her zaman onun için öncelikliydi.
Remus, anne-babasının bu akşam evde olmadıklarını Rabastan'a söylediğinde Rabastan 'parti verelim' demişti. Tabii bu düşüncesi Remus'un onun kafasına vurmasıyla ve münazaralarının olduğunu söylemesiyle son bulmuştu.
"Kaybedeceğiz dersen kaybedersin." Rabastan kolasını içerken Remus ona tuhaf bir bakış atmıştı. "Biz bir takımız ve eğer ben kaybedersem sen de kaybedersin." Remus ekledi. "Hem adımızda '-s' değil lanet olası bir '-z' var."
"Adımız gayet orijinal. Kim kendine bu ismi takarak münazaraya katılıyor? Hiç kimse. Çünkü herkes bunu yapamayacak kadar korkak."
"Bayılıyorsun kendini Superman sanmaya."
"Elbette! Ama DC'ci değilim. Bunun yerine Iron Man de. Dahi, playboy, hayırsever ve milyoner."
"Saydığın dört özelliğin hiçbirini taşımıyorsun." Remus kalemini kulağının arkasına sıkıştırdığında Rabastan'a sırıtıyordu.
"Şimdilik. Fikirlerimi ve teorilerimi hayata geçirince benim merdivenlerimi yalayacaksın..."
Remus arkadaşının hayal gücünü hayran hayran dinliyordu. "Ee, sonra?"
"Ama ben iyi bir dost olduğum için içerideki merdivenleri yalaman için sana fırsat sunacağım."
Remus buna kahkaha atarken Rabastan Pringles'ı kırıyordu ve yoğurdun içine döküyordu. Elinde ki cips sınırlı olduğu için bazılarını yoğurtsuz bazılarını yoğurda döküyordu. Elinde ki cipsin sınırlı olmasının nedeni ---yanlış anlamayın tasarruflu bir yaşam sürdürdüğünden değil--- yoğurt kasesine döktüğü cips bitince ağlamaması için Remus ona sadece yarısını veriyordu.
"Bak bizim her şeyimiz hazır. Ve daha bir ayımız var." Rabastan yoğurdu yerken rahat rahat konuşuyordu. "Çok düşünmene ve plan yapmana gerek yok. Zaten her gece dörtte sana bunu şekillendirebilmemiz için saçma teori mesajlarımdan atıyorum."
"Evet. Vampir olduğunu rahatça anlayabildiğim zaman dilimi."
"Bence Cambridge bu isimle bir münazara takımı oluşturup kazandığın için seni daha kolay kabul eder."
"Tabii. Adamlara açık açık bağımlıyım diyorum. Beni almayacaklar da kimi alacaklar."
"Çok iç karartıcı düşünüyorsun. Seni canlandırmam için Alice'i görüntülü mü arayım?"
"Eğer eşim sen değil de Alice olsaydı tabii ki daha canlı olurdum."
"Bir ay sonra neler yapabileceğimizi düşün. Bir kere Dumbledore bile bana referans olacak. Olayı görebiliyor musun?"
"Dumbledore seni öven cümleler kurarak sana referans olmayacak. Adam seni sevmiyor."
"Bir ay sonra favori öğrencisi, senden ve bütün A sınıfından sonra tabii, olacağım."
"C sınıfına kendi isteğinle geçtin!"
"Sınıf geçmeye gelince herkes etrafımda döner oldu."
"Rabastan insanları işine geldiği gibi yargılayamazsın."
"Bu büyÜK BİR SAÇMALIK. CANIMIZ NE İSTERSE ONU YAPMALIYIZ!"
"Bu, kız arkadaşını aldattığında 'o zaman onu sevmiyordum' demeni açıklıyor."
"Ona aldatmak denmez! O gün onu sevmiyordum. Sonra o hafta onu sevmedim ve ben de benim için kolay olanı yaptım."
"Ne kadar düşünceli!"
"Bunu neden hala konuşuyoruz ki? Üstünden iki hafta geçti!"
"Dorcas kız grubunda seni sikiyormuş Rab.''
''Bunun sadece kız grubunda olmamasını dilerdim.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
drug queenz
General Fiction"Rabastan münazara takımımızın adı 'hap kraliçeleri'. Kaybedeceğiz. Hem de adımız yüzünden."