Bir Damla

62 10 12
                                    




Spotify üzerinden ''-ruhe-'' şeklinde aratarak hikaye için oluşturduğum şarkı listesini dinleyebilirsiniz. Ulaşamayanlar ise bölümlere eklediğim şarkıları dinleyebilir ve hikaye içerisinde geçen şarkıları da bahsettiğim sahnelerde açarsanız çok güzel olur.

Umarım bu hikaye size biraz olsun huzur verir. İyi okumalar dilerim! 💙




[Bölüm Şarkısı: Kaleo - Vor í Vaglaskógi]





17 Haziran 2020

Saat sabah 07.00 sularıydı. Dün gece kapatmayı unuttuğumdan hafta içi her gün düzenli olarak çalan alarmım bugün de çalmıştı fakat ben zaten alarmımdan çok önceleri uyanmış, açık penceremin arasından sızan rüzgar eşliğinde savrulan perdeleri izliyordum. Haziran ayındaydık, sıcak esen rüzgar odamı serinletmiyor, aksine içeriyi nemli bir havaya boğuyordu. Elimi terden ıslanan göğsüme doğru attığımda üzerimde olması gereken tişörtün yatağımın çarşafıyla birlikte yeri boyladığını görmüştüm. Normal şartlarda deli yatan ben deniz, yaz aylarında daha da coşuyor, farkında dahi olmadan gece üzerimden çıkardığım kıyafetlerim sağolsun güne yatağımda çıplak başlıyordum.

Zihnim yılların alışkanlığıyla her sabah yaptığım gibi kalkıp yüzümü yıkamam, tıraşımı olmam ve jilet gibi ütülü takım elbisemi üzerime geçirip saçlarımı güzelce taramam gerektiğine dair uyarılar gönderiyordu vücuduma fakat yerimden kıpırdamadım.

Yattığım yerde öylece duruyor, aralık pencerenin arasından sızan kuş cıvıltılarını dinleyerek çocuklarımı düşünüyordum. Acaba şimdi ne yapıyorlardı? Ne gibi planları vardı, yaz tatili için heyecanlılar mıydı yoksa onlar da benim gibi okul hayatına alıştıklarından ne yapacaklarını bilemeyip kendilerini boşlukta mı hissediyorlardı? Dönem başlayınca tanışacakları yeni öğretmenleri, yeni arkadaşları için sabırsızlanıyorlar mıydı?

Kalbime sızan hafif bir kıskançlık duygusuyla istemsizce beni özlemelerini ve hiçbir öğretmenleriyle benimle aralarında kurdukları bağı kuramamalarını diledim. Sonra ise kendime lanet ettim. Nasıl bir öğretmendim ki küçüklerinin iyi birer yönlendiriciyle, öğretenle karşılaşmalarını, bu öğretmenlerin ışığında kendilerine güzel bir gelecek kurmalarını istemiyor olabilirdim? Tabii ki böyle değildi. Benimki sadece senin için özel olan insanların en özeli olabilmeyi istemekten doğan küçük ama bir miktar da kötücül bir düşünceydi.

Üniversiteden mezun olalı yaklaşık 4 sene oluyordu. Mezun olduğum gibi bir özel okulda iş bulup başlamıştım. Öğrencilik yıllarımda çektiğim parasızlık probleminden ötürü bir sene daha evde oturup ders çalışacak ve devlet sınavlarına hazırlanacak mecalim yoktu, direkt sıcak para elime geçsin istiyordum. Bu nedenle kendimi özel bir okulda bulmuştum.

İşe başladığım okulda bana yeni bir sınıf vermişlerdi. Daha henüz okul hayatlarının ilk günlerini geçiren çocuklardı bunlar, çoğu anaokuluna bile gitmemişti. Özel bir okuldu burası fakat VIP insanların çocuklarını getirdikleri türden değildi. Daha çok orta halli ailelerin devlete nazaran daha iyi eğitim göreceklerini umdukları bir okuldu burası. Eğitim hayatım içerisinde gördüğüm stajlar dışında tüm tecrübesizliğimle karşılarındaydım. Bu ailelerin çocukları için para vererek daha iyi bir eğitim yaratma umutlarını karşılayabilecek miydim bilmiyordum fakat umutluydum da, güveniyordum kendime. Çoğu zaman bunun için doğduğumu falan bile düşünürdüm, ilkokul öğretmenliği için. Okula atılan ilk adımında, hayır hayır hatta hayata atılan ilk adımında çocukların yanında olan bir öğreten. Aileden ayrı geçirilen ilk zaman ve bu zamanda ailen yerine elini tutan bir yol gösteren. Böyleydim, böyle olmak istiyordum. Zihnimde yer eden her bilgiyi azar azar taze zihinlerine işlemek, hatta kendi yerimde saymayarak her geçen gün kendimi de biraz daha geliştirmek ve onlara daha çok şey verebilmek istiyordum. Onlara matematik öğretmek, dil öğretmek istiyordum ama aynı zamanda da hayal kurmayı, umut etmeyi, saygıyı ve sevgiyi, özellikle de kendilerine duymaları gereken öz sevgiyi öğretmek istiyordum.

ruhe | taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin