Hoşgeldiniz!
Selam, uzun süredir üzerinde değişiklikler yaptığım hikayemi sonunda raya sokup sizlerle paylaşma kararı aldım. Değişikliklerden dolayı anlam kopuklukları olursa, yazım yanlışı görürseniz, mantıksız yerler varsa ilk işiniz beni uyarmak olsun. Çünkü ancak bir takım çalışmasıyla bu hikayeyi adam ederiz. Umarım cümlelerim kalbinizi hızlandırabilir ve kelimeler gözlerinizde sahneleri canlandırmakta yeterli olur. Kafanızın karıştığı, gözünüzde canlanmayan noktada haber verirseniz çok büyük bir iyilik yapmış olursunuz bana. İyi okumalar diliyorum ve buraya bu hikayedeki ilk ve son görünen gülücüğü bırakıyorum diğer gülücükler sizin zihninizde, size özel canlanacaktır. :)
Ben bu yolculuğa 1 Temmuz 2020'de başlıyorum. Tüm hikaye düzenlense bile bu açıklama ve tarih değişmeyecektir. Sizde başlama tarihinizi yazarsanız beni çok mutlu edersiniz.
1. Bölüm: Ormanda Yalnız
Upuzun, koyu yeşil ağaçların arasında birazdan batacak olan turuncu güneş görünüyordu. Çam ağaçların ortasında yalnız bir asfaltın üzerinde araba ilerliyordu. O kadar ağaca rağmen hala turuncu ışıklar arabalarına ulaşabiliyordu. Yol o kadar sonsuz ve güzel görünüyordu ki, Gizem hayranlığını bir türlü gizleyemedi. Sonuna kadar açık olan camından içeri giren doğa kokusunu iyice içine çekti. Büyülü gibi hiç bitmiyordu yol.
Kafasını, yüzündeki sırıtışla Uğur'a çevirdi. Saatlerdir kılını bile kıpırdatmaksızın tek yaptığı sürüşüne odaklanmaktı ama o kadar acemiydi ki araba sık sık bir sağa bir sola sendeliyordu. Yüzünde ecel terleri oluşmuştu, sesli sesli nefes alıyordu.
"Belki biraz yavaşlamayı denemelisin," dedi Gizem gülerek. Onun alaycı sesi bile Uğur'un endişesini azaltmaya yetmedi. Uğur, cevap bile vermeye tenzil etmeden biraz daha hızlandı. Gizem yıllardır onu çözmeyi başaramamıştı.
Madem sürerken bu kadar endişeliydi, neden bu kadar hızlı gidiyorlardı ki?
Araba ilerlemeye devam etti. Gizem'e saatler gibi gelse de daha güneş bile batmayı başaramamıştı. Bu yolun daha eğlenceli ve sesli geçmesini ümit etmişti, belki biraz da romantik. Uğur'un bir türlü yenmeyi başaramadığı korkusu sanki bu güzel dakikaları mahvediyordu.
İçindeki huzursuzluğu belli etmek için derin bir iç çekti. Sessizlik devam etti. Kollarını kavuşturarak Uğur'a döndüğünde daha çok endişeli göründüğünü fark etti. Ecel terlerinin yanında birde dikiz aynasına korku dolu bakışlar atıp duruyordu.
Gizem'e göre onun okyanus mavisi gözlerine korku hiç yakışmıyordu. Aslına bakarsa hiç kimseye yakışmıyordu. Gözlerini devirip tekrar önüne döndü. Ya Bu yolun bitmesi ya da Uğur'un kendine gelmesi gerekiyordu. Gizem, böyle olacağına bilse hiç bu arabayı binmeyi düşünmezdi ve bu kadar batağa batması da gerekmezdi.
Gözlerini kapatıp uyumaya çalıştı ama tek duyabildiği iç sesiydi. Dün dinlediği hareketli şarkının yanında pis fısıltılar dolaşıyordu kafasının içinde. İstediği en son şey pişman olmaktı. Bu yola, yeni bir başlangıca çıktığına pişman olmamalıydı çünkü bunun geri dönüşü yoktu.
Yaramaz düşünceleri onu dinlemeyip tüm kafasını sarıp sarmaladı ve aynı Uğur gibi endişeye bulandı. İşte, pişmanlığının yanında endişeyi de hissedince Uğur'un neden gereksiz endişelendiğini buldu. İkisi de bu yoldan pişmanlık duyuyordu ama Gizem, Uğur'la arasında büyük bir fark görüyordu. Gizem, yanındaki kişiden pişmandı ve korkmuyordu. Uğur ise her şeyden korkmuş ve yanındaki kişiden pişman değilmiş gibi görünüyordu. En azından Gizem'e göre böyleydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAFES
Teen FictionZamanı gelmişti. Polislerden saklanan, kaçmayı başarmış birkaç patron, kaybettikleri her şeyleri ile Gizem'den intikam almaya geliyorlardı. Elinden tutup onu en başında kafese tıkan kişi yani Devrim, bir daha aynı görevi üstlenmişti. Ama Devrim bu s...