Tom arkasına döndü. Kızın kan çanağına dönmüş gözlerini izledi. O gözlere bakarken aklından onun neden ağladığı değil, hangi cüretle ona sesini yükseltebildiğini düşündü. Ama elbette kızın hatırlayabildiği onun saçını çekişiydi, onu öldürebileceği değil.
Yavaş adımlarla Aisha'ya yaklaştı. Kız onun her adım atışında gerileyecekmiş gibi oluyordu. 'Yapma ama Aisha. Ondan bile korkuyorsan dünyaya gözlerini kapatmalısın.'
Tom Aisha'ya üç adım uzaklıktayken durdu. "Bunu duymak güzel," dedi, yüzünde dümdüz bir ifade varken. Aisha dudaklarına sahte bir gülüş kondurdu.
"Buna inanmak da güzel. Yani seninle bir kez daha karşılaşmama düşüncesi, harika."
Tom onun alaycı gülüşüne kendininkiyle karşılık verdi.
"Ama karşılaşacaksın," gülüşünü sildi, "yoksa seni kim öldürebilir?"
"Sanırım bu konuda deneyimli başkalarını tanıyorum, Tom. Yani sana hiçbir konuda ihtiyacım yok."
İçinden bir yanı kızın bu dediğini kabul etmiyordu. Ama beş yıldır tanıdığı o harika insanın değiştiğini biliyordu. O artık eskisi gibi değildi. 'Belki de sen de Myrtle gibi kördün bir zamanlar, Aisha.' Olabilir... O zaman tekrar kör olmalıyım.
Kız gözünden düşen damlaların yolunu kesmedi. Tom' la arasındaki mesafeyi kapattı. Ayakkabılarının uçları onunkilere değiyordu. Gözlerini kapatıp içine derin bir nefes çekti.
"Ölürken mutlu olmak isterim, Riddle," göz kapaklarını tekrar araladı, "söz, ölmeden önce sana geleceğim ama beni şimdi mutlu et."
***
Bazılarının kalbi öyle kırılmıştır ki, yeni bir kalbe ihtiyacı olur. Bazılarının kalbi de öyle ufalanmıştır ki, ölmemeyi diler.
Aldığı darbeler kimi zaman ıskalarken insanı, hedefini şaşmadan isabet edilen kurşunlar canını çok yakar. Girmediği yollara sapar insan ve önceden girdiğine inandırmaya çalışır kendini. Konuşamazsa yazar insan bazen de yazmamayı sadece diler.
Öl ya da yok ol! Bazılarının yaptığı hatayı tekrarlama. Düşünememek, kaybolmak, hiç var olmamak, kötü. Öyle bir insan tanıdım ki ondan biliyorum. Ölmek güzel dedirtecek kadar kibirli bir insan.
Kız önüne bir parşömen almış bir şeyler karalıyordu. İnsanların canavar olduğunu düşünse de, kendisi bir insan olduğundan yumuşar kişiler. Kalpleri kan pompalamak yerine çamur pompalasa hayattayım diye sevinir. Ara sıra o kadar üzülür ki korktuğu ölümü bulmayı düşünür. Bazıları ise üzülse bile ölümden kaçar. Ama köpek kaçtığında kovalamaz mı insanı?
İçine derin bir nefes aldı. Kısacık kızıl saçlarını eliyle düzeltti. Mavi gözlerini önündeki parşömenden ayrıldı. Bazen resimlerden bile tiksinir insan, gerçeği göstermiyor diye.
Ayağa kalktı yatakhaneden çıktı ve ortak salona indi. Şöminenin tam karşısına, yere oturdu. Yer buz gibiydi ve açıkta kalan bacaklarını üşütmüştü. Aksine şömine ellerini ısıtabiliyordu. Bazılarının kalbiyse sadece yanar. Sevdiklerini kurtarmak için o kadar uğraşılar ki, onlar fark etmeden cayır cayır yanıp kül olurlar.
Kızın açık mavi gözleri önündeki kızıl ateşi yansıtıyordu. Ölümü onun ellerinden olsun diye dua ederken içten içe bunu istemezler.
Ester gözlerinden firar eden birkaç damlayı eliyle yakaladı. Onun için ölmek isterken daha korkak olduklarını bile fark etmezler.
Bir gıcırtı sesi geldi kulaklarına. Kafasını o yöne çevirmedi ama gelenin kim olduğunu biliyordu. Oğlan yavaş adımlarla kızın hemen arkasına, yere oturdu. Ellerini kızın beline doladı ve çenesini onun omuzuna koydu.
"Neden ağlıyorsun, Ester?" Nefesi kızın boynuna vuruyordu. "Korkuyorum, Tom," dedi kız.
"Neyden?" o da gözlerini ateşe dikmişti. Ester ellerini, belindeki ellere götürdü. Ardından çok kısık bir sesle konuştu.
"Senden."
Oğlan ona cevap vermedi. Birkaç dakika sessizce beklediler. Bu dakikalarda kızın beline dolanmış eller varlığını sürdürüyordu. Tom, gözlerini yumdu.
"Bazen her şey o kadar mantıksız geliyor ki, insanları sevmeye çalışmak işe yaramıyor, Ester. Her seferinde insanları zehirlemek isitiyorum. Onları nasıl mutlu edebileceğimi değil nasıl öldürebileceğimi düşünüyorum," gözlerini açtı, "seni bile."
Ester'ın gözünden birkaç damla daha düştü, bunlar Tom'un ellerine damladı. Oğlan suratını kızın omuzuna gömdü, Ester elleriyle Tom'un ellerine tutundu. Hiç yaşamayan birine aşıktı o.
Kız derin bir nefes aldı. Kaybettikleri eline geri gelemeyecekti. O zaten Tom öldüğünde ölecekti.
"Önemli olan düşüncelerin değil," burnunu çekti, "işleve geçirdiklerindir, Tom. Sen ne kadarını yapıyorsun?"
"Nefret etme kısmını." Oğlanın sesi oldukça boğuk çıkmıştı. Kafasını kaldırıp ateşe tekrar baktığında yeşil gözleri pırıl pırıl parlıyordu. Ester'ın dudakları, ardı ardına gelen göz yaşlarıyla beraber büzüldü. Kafasını Tom'a çevirdi.
"Bu iğrenç hisse rağmen ölmek istemiyorum. Elimdeki tek şeyi kaybetmek istemiyorum," ölüm deyince gözleri daha çok parladı oğlanın. Sonra biriken bir yaş, yeşillerini öyle yavaş bir şekilde terk etti ki, dünya durmuş gibi geldi kıza. Adamın göz yaşı yanağı boyunca düz bir yol aldı ardından kıvrılarak çenesinden düşmeyi bekledi. Ester göz yaşı düşmeden önce elini, onun çenesine götürdü. İşaret parmağına aldığı göz yaşını kendi gözünün altına koydu.
"Ben ağladım saysak olur mu Tom? Böyle olunca daha az acıtıyor." Ama daha çok acıtmıştı. O göz damlası öyle bir yakmıştı ki kızın tenini...
Tom kıza baktı. "Felix'i bulmamda bana yardım et," dedi. Kız onun konuyu değiştirmesine sevinmişti.
"Peki."
Sonra Tom, Ester'a döndürdü yüzünü, o kadar kısık sesle konuştu ki kız dediğini tam anlayamadı.
"Teşekkür ederim"
Kızın belindeki elleri gevşerken Ester, onun gideceğini anladı.Elleri hemen onunkilerden ayrıldı. Çenesine asılı göz yaşları dururken ona gülümsedi. Onun yanından gitmesini istemiyordu.
Tom, ayağa kalktı ve ona elini uzattı. Dudaklarına zoraki bir gülüş ekledi, "Bundan daha iyisini maalesef alamazsın," dedi.
"Aslında aldığımı hatırlıyorum," diye cevapladı kız oğlanı. Tom kaşlarını çattı. "Ne zaman?"
"Bu gün, rüyamda."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Memories of Tom Marvolo Riddle /Felix Felicis
Fiksi PenggemarSiz hiç duygusuz bir insan tanıdınız mı? Ben tanımadım. O bir canavardı. Ya da canavar olmaya zorlanmış biri. Hiç yaşayamamış ama ölmekten korkmuş biri. Kötü oldu diye hep suçlanmış biri. Hey, sen! Duygusuz olup başkalarına acımamayı bilir misin? Se...