8

126 11 1
                                    

Tom, koridorlarda hızla ilerlerken bakışlarını insanlardan sakınır bir hali vardı. Yürüyüşüyle cübbesinin etekleri arkasında dalgalanıyordu. Dersten yeni çıkmıştı ve yorgundu. Ama dinlenmeye lüzum yoktu. Halletmesi gereken işleri, bulması gereken bir Felix Felicis'i vardı. 

Girdiği koridorun solundan döndü. Aisha koridorun diğer tarafından onu görüp hemen yanına koşturdu. Birkaç kez tökezler gibi oldu ama düşmedi. Oğlanın yanına geldiğinde ciğerlerine derin bir nefes çekip soluklandı. Tom da, onun yanına gelmesiyle yürümeyi bırakmıştı. 

"Yine ne var?" dedi bıkkınlıkla.

"Şartım vardı. Sen şartımı yerine getirmedin, Tom." Tom alaycı bir şekilde güldü.

"Farkında mısın bilmiyorum ama asada son yapılan büyüler saptana biliyor. Kendimi asla ateşe atamam kusura bakma. Git başkasından iste." Aisha da yüzüne bir gülümseme koydu, hatta kahkaha bile attı.

"Korktun mu? Pardon bunu ikinci kez soruyorum. Elbette korktun."

"Çok korktum, Robinson. Şimdi, yürü git," oğlan tekrardan yüzüne tiksintisini dokumuştu.

"İstediğimi yaparım, sen git." Hey, Aisha çocuk oyunlarını severdi.

Tom belki de son kez onu dinlemişti. Ama bu ikinci gidişiydi. Arkasına bile bakmadan yürüdü. Aisha, kaldırdığı omuzlarını büyük bir yenilgiyle indirdi. Bazen o kadar kanardı ki insan kendi yalanlarına, başkalarının doğrularını göremezdi.

Somurtkan bir ifadeyle önüne döndü. Neden herkes onu bırakıp gidiyordu. Arkalarına bile bakmadan hemde. Geçen gün Bernadette'le karşılaşmıştı. Kız ona çok farklı davranmıştı ve bam diye artık arkadaş olmak istemediğini söylemişti. "Senin gibi bir aptalla kim arkadaş olmak ister, Ais?" Doğru.

***

Ester Biçim Değiştirme sınıfına girdiğinde en arka sıraya oturmuş Tom'un yanına oturdu. Ölüme yürümek bu olsa gerek.

Oğlan elinde bir kitap tutuyordu. Daha profesör gelmemişti ama o derse çalışmaya başlamıştı. Dinlemeye ihtiyacı yoktu, o ihtiyar adamı.

"Tom," diye mırıldandı, Ester. Mavi gözleri oğlanın üzerinde geziniyordu. Yüzünde nötr bir ifade vardı. Ama gözleri, yüzünün sakladıklarını açığa vururmuş gibi parlıyordu. Genç adam kitaptan kafasını kaldırınca kızın gözlerindeki yaşı görmesiyle kaşları çatıldı.

"Şu anda sadece ders çalışıyorum. Bu sefer neye üzüldün."

Ester kendine çeki düzen vermeye çalıştı ve derin bir nefes alarak konuştu.

"Üzülmedim, Tom. Bunu da nereden çıkarttın?"

"Gözlerinden."

Kız kafasını eğip kucağına koyduğu ellerine baktı.

"Toz kaçtı." Cidden mi Ester? Toz mu kaçtı? Hayatında bundan daha berbat bir yalan söylemiş miydin merak ettim. Dur dur söylememiştin. Hem senin toza alerjin var.

Ester kafasını kaldırarak adama baktığında, adamın tek kaşı havadaydı. Kız hapşurma taklidi yapmaya başladı. Tom hiç gözlerini kırpmadan hapşırmış birini görmüş müdür? 

"Bana ne olduğunu söyle sana çözümünü söyleyeyim." Kız kafasını kaldırdı.

"Bu bir dilek hakkı mıydı?" Genç adam kafasını olumlu bir şekilde salladı.

"Evet," sesi meraksızdı. Amaçsız çıkıyordu. Ama kim bilir o beyinde neler dönüyordu.

"Alerjiğim," dedi, Ester. Gözlerini adamdan ayırmadı.

"Bunu biliyorum."

"Bunu bildiğini de ben biliyorum. Sadece neleri bilmediğini sormak istiyorum."

Bakışları yumuşadı adamın. Ama içinde fırtınalar kopuyordu. Daha dün onun yanında ağlarken içindeki ateşi söndürmek içindi o göz yaşları. Ama daha amacına ulaşamadan alınmıştı göz yaşı. Cayır cayır yakmıştı tenini. Kurtulamadan başkası hayat vermişti. Evet, gerçekten de hayatını vermişti.

"Bunu neden söyleyeyim?"

Yüzündeki nötr ifadeyi korumaya çalışıyordu. Yoksa şuracıkta kızı boğardı. Çünkü Ester bilmeden belli etmeye başlamıştı. Onun istekleri kötüydü ve oğlan ondan kurtulması gerektiğini kitabı sakladığında anlamıştı.

Bir kanı bozuk.

Ester korkmuştu. Bir an adamın gözlerinde kızıl bir ışık görür gibi oldu.

"Çünkü o zaman sana yardım edebilirim."

Oğlan içine derin bir nefes çekti. Evet, o amaçlarını altüst edebilirdi. 

"Bu sefer yardımına ihtiyacım olduğunu sanmıyorum."

Kız tek kaşını havaya kaldırdı ve "Bu sefer mi?" diye sordu. "Ben sana şu ana kadar her hangi bir yardımda bulunmadım, Tom. Sadece kendi problemlerimi çözdüm."

Ah, ne problemler ama...

Tom elindeki kitabını kapattı. Kafasını ise kızın arkasında kalan kapıya çevirdi. Dumbledore etekleri yerleri süpürürken yavaşça, öğretmen kürsüsüne ilerlemeye başladı. Ester kafasını arkaya çevirdiğinde gözlerini devirerek oğlana geri döndü.

"Senden bir cevap bekliyorum, Tom."

"Peki benden ne cüretle bir cevap bekliyebiliyorsun?"

Onun sesi yeterince kısıktı. Ama Ester'ın sesi alçalmayacağa benziyordu. Yılardır neredeyse konuşmadan hallettikleri ufak tefek şeyler şu anda büyümüştü.

"Ve hatırladığıma göre gerekli cevabı okula ilk geldiğimde vermiştim."

Ama Ester o cevabı hatırlayamadı. Ama bütün her şey o cümlede saklıydı.

'Galiba seni öldürmek istiyorum.'

***

Aisha, son bir ders kala, kütüphaneye uğramak istedi. Amacı yoktu, olamazdı. Sadece etrafa boş boş bakacak ardından geri dönecekti. Ama gözü etrafta başka birini arıyordu. Belki onun gözüne girebilse Felix'ini geri alabilirdi. SBD'ler başlamadan önce o bavulu bulması şarttı. 

Birkaç dakika anca geçmişti ki kızıl saçlı bir kızla, -onun Ester olduğunu çok iyi biliyordu-Bernadette'i gördü. Onu yanında istemiyor ve tavır yapıyordu. Aisha bu Felix uğruna her şeyini kaybetmişti. Ama cidden her şeyinin mi?

Aksi istikamete dönüp yürümeye başladı. O asla hırslı olamamıştı. Belki de çoğunu bundan yitirmişti. O asla adaletli değildi. Yoksa kendini şikayet etmeliydi. O asla cesur değildi. Herkes gibi...

"Hey, Aisha." Samimiyet numarası bilmemem kaçıncı madde.

Kız yüzüne zoraki bir gülümseme ekledi. Evet, kimse samimi değildi.

"Tom, burada ne yapıyorsun?" Gereksiz cümlelerin hepsi sadece sohbeti uzatmak içindi. Ama bu bir sohbet değildi. Oğlan onun yanına geldiğinde dilini dudaklarının üzerinde gezdirip konuşmaya başladı.

"Sana bir şey teklif edeceğim," durdu, büyük ihtimal söyleyeceklerinin etkili olması için. "Sen fazlalıklardan kurtul, ben de sana Felix'i vereyim."

Memories of Tom Marvolo Riddle /Felix FelicisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin