Yeşil gözleri karanlık odada bir çift zümrüt gibi parıldıyordu. Ellerinde çevirdiği ufak şişe, rotasını şaşmadan parmaklarının arasında hareket ediyordu. Ay bu gece Tom'a gülümsüyordu. Oğlanın yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. Hızlı ve çevik bir hareketle oturduğu pencere pervazından kalkıp yatağının ucundaki sandığı açtı. İçinden birkaç saniye kadar sonra aradığı siyah kitabı çıkardı. "En Karanlık Sanatın Sırları". Bu gün bir kaç araştırma yapsa fena olmayacaktı. Üzerine cübbesini geçirip yavaşça ortak salona indi ve ardından da zindanlardan çıktı.
Koridorlarda gezinirken gözleri her an ortaya çıkabilecek bir şey için tetikteydiler. Buz gibi ellerini yumruk yaptı ve yedinci kata doğru çıkmaya başladı. Kafasında kurguladığı bir çok olay vardı. Anlamaya çalıştığı birçok şey vardı ve cevap bulamadığı soruları canını sıkıyordu. Birkaç basamak daha çıktı. En azından az kaldığını hissediyordu. Birilerinin ona yalvarmasını özlemişti... Belki de bu gün bu özlemini giderebilirdi.
Yedinci kata geldiğinde bir duvarın önünde durdu ve üç kere önünde gelip gitti. Ardından duvarın ortasında ufak bir kapı oluştu, bu git gide büyüyerek oğlanın boyuna geldi. "Çok güzel," diye geçirdi içinden Tom. Geç kalmıştı. Dudaklarında o ufak tebessüm yeniden kendini gösterdi.
Kapıyı açmadı ve birkaç dakika orada bekledi. O birkaç dakikanın ardından sert nefes alışları ve ayak tabanı sesi ilişti Tom'un kulaklarına. Geç kız kısa saçlarını gelişi güzel toplamış, üzerindeki mor puantiyeli pijamasıyla ona doğru koşuyordu Ayaklarında bileklerini yara yapan babetleri vardı. Çok güçlü nefesler alıp veriyordu. Tom'un yanına varınca ellerini dizlerinin üzerine koyup derin derin nefesler almaya çalıştı. İçten içe kendine uyuya kaldığı için kızıyordu ama bir yanı onu yetiştin dercesine yatıştırmaya çalışıyordu.
"Geç kadın, Robinson," dedi oğlan, sesi her hangi bir şey ifade etmiyordu. Düz ve soğuktu. Aisha'nın ister istemez tüyleri diken diken oldu. "Bunun sonuçları olacak," tek kaşını kaldırdı ve dudaklarını yana doğru kıvırdı. "Ama merak etme, bu gün seni buraya sadece konuşmak için çağırdım." Eliyle önünde durdukları kapıyı işaret edip onu içeriye girmesi gözleriyle teşvik etti. Kızın nefesleri yavaş yavaş düzene girmeye başlamıştı.
"Burası neresi, hiç gördüğümü sanmıyorum." Tom gözlerini devirdi ve kızın kolundan tutup kapıyı açtı. Ardından da içeriye itti. Aisha az tökezler gibi olsa da toparladı ve dik durmaya çalıştı. Oda karanlık sayılabilirdi. Odanın ortasında iki sandalye, bir masa ve nasıl olduğunu bilemediği şekilde hafif aydınlıktı. Sadece sandalyeler ve masa...
"Otur," dedi. Az öncekinden oldukça sert çıkıyordu sesi. Daha çok emir veriyordu. Aisha yavaşça kafasını sallayıp sandalyelerden birine oturdu. Ne konuşacakları hakkında en ufak bir fikri yoktu. Ancak etraf tamamen karanlığa büründüğünde karşısında beliren, iki kızgın demirden bilyeler gibi dönen gözler görünce ufak bir tahminde bulunabilmişti.
Tehditleri uzaklaştırmak gerekliydi onları çekmek değil.
***
"Duyduğuma göre bir suçlamayla karşı karşıyasın."
Aisha, kafasını okuduğu kitaptan kaldırmadan salladı. Karşısındaki kadın ise onun dikkatini dağıtmakla meşguldü. Ester elleriyle kızın okuduğu kitabı kapattı.
"Sana yardımcı olabilirim," dedi sakince. Aisha yapmacık bir kahkaha attı.
"İnanmayacaksın ama şu sıralar herkes bana yardım etmek istiyor." Lafları boğazında düğüm oldu. "Bu yüzden yardım teklifini reddedeceğim."
Ester'ın yüzünde ufak bir gülümseme belirdi. "Ama,"duraksadı. Gözlerini çoktan üzerinden çekmiş olan Aisha ona baktı. "Bende sana ait olan bir şey var Aisha."
Tek kaşını kaldırdı. gözleriyle kütüphaneyi taradıktan sonra Ester'a baktı. Tom'un neden ondan kurtulmasını istediğini henüz anlayabiliyordu. Ester'dan yardım isteyebilirdi ama o zaman da Tom'la arası kötü olurdu ve bu çok korktuğu bir şeydi. Ama... Belki de öğrenmezdi?
Gözleriyle kızı uzunca süzdü. Hem Felix'i alıp hem de Ester'dan kurtulabilirdi. Önce işini görecekti, sonrası kolay.
"Bir daha düşündüm de... Neden olmasın?" Yüzüne yapmacık bir gülümseme ekledi.
"Güzel. Bu gece, Yasak Orman'da," derin bir nefes verip sırıtarak oradan uzaklaştı. Onun gidişinin ardından oturduğu yerden kalktı. Gözlerini kısıp etrafa baktı. Çok büyük bir oyuna giriyordu, bu hiç iyi değildi.
Kitapları orada bırakıp kütüphaneden çıktı. Koridorlara çıktığında saçlarını bileğindeki tokayla bağladı. Cübbesi yerleri hızla süpürürken koşar adım bahçeye çıktı. Karagöl'e geldiğinde yere oturup hafif dalgalarını izlemeye başladı. Beynini boşaltması gerekiyordu. Bir şeyleri unutması gerekiyordu.
At kuyruğundan daha çok bir ponponu andıran, topladığı saçından bir tutam çıktı. Saç tutamı yüzüne doğru geldi, elinin tersiyle onu itti. Tom'un tehditkar sözleri aklına geliyordu. Ester'dan gerçekten kurtulması lazımdı ancak asla bir insanı öldüremeyeceğini biliyordu. Kendini acındırabilirdi. Felix'in Ester'da olduğunu yayabilirdi -ki o zaman onu almasına imkan olamazdı bu yüzden bunu asla yapmayacaktı- , bu gün Ester'la buluşacağını Tom'a haber verirse onun güvenini kazanabilirdi. Özellikle Felix Felicis'i vereceğini söylerse. Belki Felix'i aldıktan sonra Tom, Ester'dan kurtulabilirdi. Bu sayede Aisha hem Felix'ine kavuşurdu hem de büyük bir beladan uzaklaşmış olurdu. Olaya tanıklık etmek onu pek ilgilendirmiyordu, bununla başa çıkabilirdi.
Orada uzun bir süre oturduktan sonra birisi onun yanına geldi. O da çimenlerin üzerine oturup gölü izlemeye başladı. Ancak birkaç dakika sonra sessizliği böldü.
"Güzel plan yapmışsın. Robinson."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Memories of Tom Marvolo Riddle /Felix Felicis
FanfictionSiz hiç duygusuz bir insan tanıdınız mı? Ben tanımadım. O bir canavardı. Ya da canavar olmaya zorlanmış biri. Hiç yaşayamamış ama ölmekten korkmuş biri. Kötü oldu diye hep suçlanmış biri. Hey, sen! Duygusuz olup başkalarına acımamayı bilir misin? Se...