Bölüm 7

18 1 0
                                    


 Akşam eve gittiğinde başı ağrıyordu. Hızlıca bir şeyler atıştırıp, ağrı kesici ilaç içip, kendini kanepenin üzerine attı. Bir süre bir şey yapmadan uzandıktan sonra evdeki sessizlikten rahatsız oldu. Sessizlik başındaki ağrı şiddetini daha da arttırıyormuş gibi hissediyordu. Televizyonunu açıp bir süre onun sesiyle uzandı. Bugün olanlar onun için bir sürprizdi. Onaylarsa bir sonraki hafta yeni bir çalışma hayatının ortasında bulacaktı kendini. Bir yandan planlamadığı bir işe girişmekten korkuyor, diğer yandan severek eğitimini aldığı bir iş yapacağı için heyecanlanıyordu. Düşünmesi için ona hafta sonuna kadar işe gitmeyebileceği bile söylenmişti. Açıkçası bu kadar hoşgörü onu biraz şaşırtmıştı. Patronlarının çalışanlarına verdikleri değere bir kez daha emin olmuştu.Derin düşünceler arasında gidip gelirken telefonunun titreşim sesiyle kendine geldi. Mesaj Dayton'dandı. "Evine yakın bir yerlerdeyim. Benimle bir şeyler içmek ister misin?"

 Mari, ailesi dışında akıl danışması gereken birilerine ihtiyaç duyduğu her anda Dayton'ı yanında bulurdu. Şimdi de öyle olmuştu. Bekletmeden yürüyen fikirler bütününe koşmak istiyordu. "Neden olmasın," diye cevapladı mesajı ve ayaklandı.

 Aşağıya indiğinde Dayton'ı kapının önünde görmeyi beklemiyordu. Elinde iki kahveyle onu bekleyen arkadaşına doğru yürüdü. "Ne yapayım, seni çok özledim." Mari'nin meraklı bakışlarına verdiği cevap Mari'nin gülümsemesine sebep oldu. "Daha uzun zamanlar görüşmediğimiz olmuştu," diyerek arkadaşına sarıldı.

 Açık havada yürüyüş yapmaya karar verip, caddelerin gürültüsünden kaçınarak ara sokaklar arasında gezinmeye başladılar. Akşam esintisini yüzlerinde hafifçe hissederek ilerlemek ikisini de huzurlu hissettiriyordu. Dayton bilerek iş konusunu açmak istemiyordu. Mari isterse kendi açardı konuyu. Mari, arkadaşlıklarının ilk yıllarında Dayton'nın onun hakkındaki konularda meraklı olmamasını, bir derdi olduğunda sorular sormamasını,bir şeyler anlattığı zamanlarda ise sonuna kadar sessizce dinleyen bir birey olmasını biraz garip bulmuştu. Ama yıllar içinde dostluklarının kilit noktasının onun bu özelliği olduğunu anlamıştı. Dayton onun için kesinlikle eşsiz bir dosttu.

 Kahvelerini bitirene kadar havadan sudan sohbet etmişlerdi. "Başım ağrıyordu, kahve içmek iyi geldi," diye memnuniyetini belirtti Mari. "Bu hafta tembellik etmem için bana izin verdiler. İlk günden hasta olacağım diye çok korktum."

 "Ruhuna iyi bakıp, düşüncelerini stabil düzeyde tutarsan hasta olmazsın. İnsan önce soyut varlıklarından kırılır. Eğer kendini toparlayamasa bu hastalık vücuda nükseder." Mari kafasını sallayarak arkadaşını onayladı. Sessiz kalması devam et demekti. Onun karışık ve bir o kadar da anlamlı konuşmalarını seviyordu. Dayton da seve seve devam etti. "Başına olumlu bir şeyler geldiğinde çok fazla düşünmemelisin. Hayatta her şeyi planlamaya çalışma huyundan vazgeç." Son cümlesini söylerken sesinden güldüğü anlaşılıyordu. Başka birinden böyle sözler duysaydı memnun olmazdı ama arkadaşından duymak onu kendine getiriyordu.

 O sırada evinin önüne gelmişlerdi. Arkadaşını daha fazla tutmamak adına teşekkür edip, iyi geceler diledi. Eve döndüğünde artık başında ağrı hissetmiyordu. Yatağına uzanıp bir müddet Dayton ile konuştuklarını düşündü. Pek bir şey dememişti. Derin bir iç çekerek saate baktı, çok geç olmadığını görünce annesini aramaya karar verdi. Onu durumundan haberdar etmek istiyordu.

 Annesiyle konuştukça ailesini ve evini özlediğini fark etti. Uzun zamandır onlara sürpriz yapmıyordu. Birkaç gün izni vardı ve bunu yapabilirdi. Düşünceler arasında uykuya daldı.

 Sabahleyin erkenden kalkıp kendine küçük bir valiz hazırladı. Daha sonra işe doğru yola koyuldu. Şirkete geldiğinde robotların herkese özel karşılama seremonisi yapmasını garip bulmuyordu artık. Asansöre doğru yöneldi, çalıştığı kata çıktı. Asansörden inip ofisinin olduğu tarafa gidecekken bekleme alanında tanıdık bir sima gördü. Bu Yuta'ydı. Açık renk takım elbisesi ve koyu renk kunduralarıyla yine çok şık giyinmişti. Elinde bir kitap ve önündeki sehpada bir fincan vardı. Demek ki uzun süredir oradaydı. Mari, bir an için ona selam vermek istedi. Daha sonra aklına memleketine gideceği için işlerini uzatmadan yapması gerektiği geldi. Kim'den bilgi alabileceğini düşünüp hızlıca yoluna devam etti.

 Ofise geldiğinde Kim ortalarda görünmüyordu. Son gelişmelerden haberdar olamadığı için üzülmüştü. Masasına geçip çalışmaya başladı. "Nasıl olsa Kim de Yuta da buraya gelecektir," diye düşündü. Çok geçmeden Henry'nin odasının kapısı açıldı. İçeriden daha önce görmediği güzel bir kadın ve iki adamla birlikte çıkıp misafirlerini uğurlayan Henry, "sana birkaç gün izin verdiğimizi hatırlıyorum," diye kendince selamını verdi. Mari, onun bu tavırlarına alışık olduğundan gülümsedi. "Son birkaç dosyayı teslim etmemiştim. Birazdan bitireceğim."

"Öyleyse dışarıda bekleyen misafirimize de odama kadar eşlik edebilirsin, değil mi?" Yuta'yı kastediyordu. Mari onu görmezden gelerek iyi bir şey mi yoksa kötü bir şey mi yaptığını şimdi anlayacaktı. Zira, o arkasını dönüp ofisine gelirken Yuta onu görmüş olabilirdi. Ve onu tanıdığı kadarıyla bu davranışını yüzüne vururdu. Patronunu onaylayarak yavaşça ayaklandı. Bekleme salonuna geldiğinde Yuta hala kitap okuyordu. Boğazını temizledi. Ancak Yuta kitabına çok dalmış görünüyordu. Bu sefer konuşmayı denedi. "Merhaba Yuta Bey, hoş geldiniz."

 Yuta, Mari'nin sesiyle daldığı kitabın etkisinden çıktı. Durgun hali yerini birden bire her zamanki şaşkın ve eğlenceli tavırlara bıraktı. "Ah, Mari! Merhaba, uzun zaman bekleyince dalmış olmalıyım. Nasılsın? "

"Teşekkürler, ya siz?" Yuta'ya karşılık Mari, resmi konuşuyordu. İşinin gereğini yaptığını düşündüğü için bunda bir anormallik görmüyordu. Ancak bu durum Yuta'nın dikkatini çekmiş olmalıydı. "Hey, neden benimle bu kadar resmi konuşuyorsun? Arkadaş olduğumuzu düşünmüştüm."

"Şu an çalışıyorum Yuta Bey. Henry bey sizi bekliyor." Mari cevabını verdikten sonra önce eliyle gidecekleri yönü gösterdi, sonra arkasını dönüp o yönde ilerlemeye başladı. Yuta gülümseyerek onu takip etti. Mari'ye hak veriyordu.

 Henry'nin odasına vardıklarında Yuta ve Henry selamlaştı. Onları yalnız bırakmak için geri döndüğü sırada Henry onu durdurup konuşacakları konu için onun da kalması gerektiğini söyledi. Geri dönüp oturdu. Henry, Yuta'ya ortaklıklarından memnun olduklarını söyleyip çalışma biçimleri hakkında son gelişmeleri anlattı. Daha önce farklı firmalarda gözlem yapmaları için seçtikleri çalışanlardan bahsederken göz ucuyla Mari'ye bakıp gülümsedi. Mari, Y-BOT Şirketi'nin bir büyüsü olduğunu düşünmeye başlamıştı. O şirketten herhangi biri kendi şirketinden birileriyle görüştüğü zaman insanlar pamuk şekere dönüşüyordu. Her zaman somurtan, hiçbir şeyden kolayca memnun olmayan patronunu bile gülümsetiyorlardı. Patronu ona baktıktan sonra konunun ona geldiğini düşünen Mari, düşüncelerinden sıyrılıp dikkatini onlara verdi. Yuta, "çalışma ilkelerimizin benzerliği bizi de memnun ediyor," diyordu. "Özellikle Marianne Hanım'la çalışacak olmamızdan dolayı oldukça heyecanlıyız. Takımımda aradığım kanın o olduğunu düşünüyorum."

 Yuta'nın dediklerini doğru anlayıp anlamadığını teyit etmek için patronunun cevabını bekledi. Çok beklemesine gerek kalmamıştı. Çünkü patronu bu cümleyi duymak için çok bekliyormuş gibiydi "Biz de heyecanlıyız. Bu iş için özellikle Mari'yi tavsiye ettim. Ne demek istediğimi şimdiden anlamaya başlamışsınız gibi görünüyor."

 Doğru anlamıştı. Y-BOT şirketinde çalışmaya başlayacağını biliyordu ama Yuta'nın takımında çalışacağını öğrenmek onun için bugünün sürpriziydi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 22, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

İNSANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin