4. Bölüm

18 0 0
                                    

"En sevdiğim şiir; yüzün ve gülüşün."
____________________________________
Medya; Merve
____________________________________
'Çocuksun işte.'
Uyandığımda bile bana bu söz günaydın diyordu. Söylediği o cümle aklımdan gitmiyordu, çocuksun işte!
Buna çok fena takılmıştım, nedenini bilmediğim bir şekilde Özgür öğretmene çocuk olmadığımı kanıtlamak istiyordum ve bunu yapabilirdim.
Yüzümü soğuk suyla üç defa yıkadım ve sonra yüz temizleme jelimle yüzümü temizledim.
Bugün günlerden Çarşamba'ydı, yani bugün Özgür hocanın iki derslik Tarih dersi vardı.
Ütülediğim gömleğimi giydim ve ilk iki düğmesini açıkta bıraktım. Daha sonra eteğimi giydim ve gömleğimin uçlarını eteğimin içine yerleştirdim. İki tane eteğim vardı biri biraz kısaldığı için yeni aldığımı giyiyordum normalde ama bugün kısa olanı tercih etmiştim.
Saçlarımı düzleştirdim ve yüzüme yine güneş kremimi sonra da, ardından rimelimi sürdüm. Bugün farklı olmak istiyordum, göz kalemimi çıkartıp kirpik dibime çok hafif geçtim ve sonra da göz içime sürdüm. Böylece bakışlarım daha da keskinleşmişti. Dudağıma ise bir değişiklik yapıp önce hafiften dudak renginde dudak kalemimle çerçeve yapmıştım ve daha sonra ise dudak rengimde olan rujumu sürmüştüm.
Dudaklarım bir şeyler var ama ne var belli değil gibi duruyordu ve fazla göz alıcı doğallıktaydım.
Portakal ve vanilya aromalı parfümümü sıktıktan sonra son anda aklıma gelen şeyi yaptım.
Tırnaklarıma parlak, ten rengi oje sürdüm.
Lisede pek karışmıyorlardı ve ben de arada sürüyordum.
Merve hep tırnaklarımın çok güzel olduğunu ve uzatmasam bile oje sürüldüğünde şok şık durduğunu söylerdi.
İsmimin baş harfinden olan yani A harfli ince zincirli altın kolyemi hiç boynumdan çıkarmıyordum ama gömleğimin iki düğmesi açık olduğu için şimdi daha belirgindi.
Çantamı alıp evden çıktım.
Merve'yle buluşup bir Cafe'de kahvaltı yapıp öyle okula geçecektik.
"Yeşilim, günaydın!"
Gülümsedim.
"Mervoşum, günaydın!"
Sarıldık, masaya oturduktan birkaç saniye sonra garson gelmişti ve ikimiz de tost ve portakal suyu istemiştik.
Bu Cafe'nin tostları çok güzeldi!
"Afra sen niye bugün bu kadar güzelsin?"
Kaşlarımı çattım.
"Niye? Başka zaman güzel değil miydim?"
Güldü.
"Yok canım yanlış anladın, Bugün çok özen göstermiştin."
Cevap vermek yerine omuz silktim.
***
Teneffüs zili çaldığında gülümsedim, teneffüs bittikten sonra Tarih dersi vardı çünkü.
Lavaboya gittim ve silinmiş olan göz kalemimi tazeledim, sonrasında ise kantine girdim ve bir tane çikolata aldım.
Çikolatayı çok seviyordum!
Gözlerim kapalı bir şekilde, çikolatanın damağımdaki tadının keyfini çıkartırken aynı zamanda yürüyordum.
Ah, duvara çarpmıştım!
Gözlerimi açıp, alnımı ovuştururken karşımda duvar değil aksine Özgür hocayı gördüm.
"Özür dilerim, fark etmedim öğretmenim." Dedim ağzımdaki çikolata parçasını bitirdiğimde.
Baştan aşağı süzdü, değişikliğimi fark etmişti.
"Gözlerin kapalı yürürsen, elbette fark etmezsin." Dedi.
Elimdeki çikolatayı gösterdim.
"Çikolatayı çok seviyorum da, öğretmenim."
Yutkundu.
"Sınıfına git." Dedi.
Emir verilmesini sevmiyordum.
Cevap vermedim ve sınıfa girdim.
Cam kenarındaki sıralarda en önde, sıranın cam kenarında oturuyordum normalde. Bugün cam kenarına Merve'yi oturtmuştum ve diğer tarafa da ben oturuyordum.
Ders zili çaldı ve kısa süre sonra Özgür hoca içeriye girdi.
"Günaydın arkadaşlar." Dedi ve masasına geçerken gözlerinin eteğime kaymış olduğunu gördüm. Umursamıyor gibi yaptım ama zaten umursuyordum.
"Afra!" Diye seslendi.
"Efendim, öğretmenim?"
Yüzüme bakmayarak konuştu.
"Ben kitapları çıkartırken, sen de yoklamayı al." Dedi ve ben de kalkıp yanına gidecektim ki, buna engel oldu.
"Oturduğun yerde yapabilirsin."
Kitapları incelerken konuşmuştu.
Kısaca yoklama defterini doldurdum ve imza atılacak yeri boş bırakıp Özgür hocaya uzattım.
"Kitaplarınızı çıkartın, bu önemli dediğim yerlerin altı çizilecek çünkü sınavda sorarım."
Ercan'ın sesini duyunca bakışlarım arka tarafa kaydı.
"Sınavlara ne zaman başlayacaksınız hocam?"
Hocam kelimesini sevmiyordu.
"Öğretmenim demeyi öğrendiğin zaman, Ercan." Güldüm.
"Komik mi, küçük hanım?"
Dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Her neyse." Dedi ve devam etti.
"Sınavlara tüm öğretmenlerle aynı hafta başlama kadarı aldık ve bu sebeple size herhangi bir şey demem doğru olmaz. Dersimize geçelim!" Dedi.
Ders boyunca anlattıklarını dinlemekten çok, onu izlemiştim.
Tabiikide anlattıklarını da dinliyordum ve çizilmesi gereken yerleri çizip, kitap üstüne minik notlar alıyordum.
Arka taraftan gelen uğultuyla bakışlarım o köşeye kaydı. Resmen kendi hallerindelerdi ve dersi dinlemiyorlardı.
"Siz dörtlü!" Diye seslendi Özgür hoca ve sonra devam etti.
"Dışarı çıkın!" Bağırmıştı.
"Hocam dinliyoruz." Dedi, Ece.
"Dinlemiyorsunuz, bu yüzden sınıfta durmanıza gerek yok. Çıkın dışarı!"
Bağırmıştı, ben bile ürkmüştüm.
O dörtlü sınıftan çıkınca hepimizin üzerinde gözlerini gezdirdi.
"Dersimde konuşanın dersime de, bana da saygısı yoktur. Gerekirse disipline bile veririm!"
Sonra zil çalmıştı.
Özgür hoca kendi masasına oturmuştu.
Niye öğretmenler odasına veya dışarı çıkmamıştı?
"Acıktım." Dedi, Merve.
"Hiç aç değilim." Dedim, dudak bükerek.
Göz devirdi.
"Ben dedim çünkü Cafe'de iki tost birden ye diye!" Güldüm.
"Ne yapayım Merve? Tostları çok lezzetli ve ayrıca incecikti bir taneyle doymamı bekleme."
Gözlerini kocaman açtı.
"İnce miydi? Ne incesi Afra! Tabi sen avantajlısın, yiyorsun yiyorsun kilo almıyorsun. Ben de su içsem yarıyor! Neyse, kalk geçeyim!" Ne kadar uzun konuşmuştu!
Bir şey demeden oturduğum yerden kalktım, Merve geçince tekrar oturdum.
Özgür hocaya baktım, sınıfta sadece ikimiz vardık. Telefonumun titreyişini hissettim, çantamdan çıkarttığımda ekrandaki ismi görünce gülümsedim.
"Anneciğim!" Dedim, sesim hafifçe yüksek çıkmıştı.
"Kızım, nasılsın canım?"
Gözlerim dolmuştu, annemi çok özlemiştim.
"İyiyim anneciğim, sen nasılsın?"
Özgür hoca cebinden sigara çıkarttı ve dudaklarına götürüp çakmağıyla sigarayı yaktı.
Kendisine zarar veriyordu.
"İyiyim yavrum, çok özledim seni."
Gülümsedim.
"İki hafta öncesine kadar yanındaydım ama ben de özledim, babam nasıl anne?"
Özgür hoca pür dikkat beni dinliyordu.
"İyi kızım, yanımda olsaydı konuşurdunuz."
"Olsun anne, ararım ben sonra."
Daha sonra birkaç bir şey konuşup telefonu kapatmıştık.
İkinci sigarayı yakacak olan Özgür hocaya takıldı gözüm.
"Sigara içmek zararlı ve okulda da yasak öğretmenim."
Sigaranın dumanını yüzüme üflediğinde hissettiğim kesinlikle sadece sigara kokusu değildi, naneyle karışık bir sigara kokusuydu.
Tam da o sırada nefes aldığım için, bütün dumanı içime çekmiştim.
"Yasaklar yalnızca siz öğrenciler için var."
Omuz silktim.
"Yine de içmemelisiniz, zararlı."
Umursamıyordu.
"Kimin umrunda?"
***
Ders bitmek üzereydi, çıkış saatine on dakika kadar kalmıştı ve bizler de eşyalarımızı topluyorduk artık.
Kapı tıkladı ve nöbetçi öğrenci girdi.
"Dersinizi böldüm, kusura bakmayın." Dedi önce ve devam etti.
"Bu cuma akşamı okulun partisi olacaktır, bu parti yalnızca onikinci sınıflara düzenlenmiştir. Parti Lacivert restoranının bar bölümünde olacaktır, bütün onikinci sınıflar ve öğretmenleri gelmek zorunludur. Parti akşam yedide başlayacaktır ve onikinde bitecektir."
Dedi ve gitti.
Ne partisiydi bu, daha okulun ikinci haftasından?
"Çok güzel olacak!" Dedi, Merve. Ben ise sadece göz devirmekle yetinmiştim.
Saçmaydı bence!
Sonra zil çaldı, çantamı da alıp Merve'yle beraber çıktık okuldan.
"Bize gelsene canım?"
Omuz silktim.
"Sen gel?"
"Olur ama bir saatten fazla kalamam, akşam misafirler gelecek."
Kaşlarımı çattım.
"Misafirler varken beni niye çağırıyorsun?"
Sırıttı.
"Tek başıma sıkılacaktım."
Cevap vermek yerine omuz silkmeyi tercih etmiştim.
Okuldan çıkarken Özgür hoca da arabasına biniyordu, göz göze gelsekte hemen bakışlarımı çekmiştim.
Çok yakışıklıydı, kabul etmemek imkansızdı ama o benim öğretmenimdi sonuçta ve garip hissetmemeliydim.
Eve gittiğimizde kendimizi mutfağa atmıştık ve en kolay yemeği yapmıştık, spagetti! Üzerine de fesleğen soslu nefis domates sosu! Harika lezzet veriyordu.
"Sen bu işi biliyorsun Afra, en iyi şeflere taş çıkartırsın!"
Göz devirdim.
"Abartma o kadar!"
Şeytani bir şekilde sırıttı.
"Özgür hocanın sana neden iş teklif ettiği belli oldu, ben de erkek olsam ben de mutfağımda bu kadar lezzetli yemekler yapan taş gibi hatun isterdim!"
Yastık attım kafasına.
"Kes sesini, saçma sapan konuşma."
Kıkırdadı.
***

GÜNEŞTEN DAHA PARLAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin